Hem tasavvuf edebiyatında hem de dini içerik taşımayan edebiyatta Hurufîlik izlerine oldukça bol rastlanmaktadır. Dini içerik taşımayan edebiyatın ise gerek halk gerek Divan Edebiyatı kısımlarında bütünüyle olmasa bile bazı harflerin -lâdînî anlamda- sevgilinin veya âşığın bir uzvu veya bir vasfı olarak kullanıldığı görülmektedir.
Örneğin “Muhibbi” mahlaslı Kanuni Sultan Süleyman’ın şu şiiri böyledir: [140]
Cîm zülfün elif ol kamet ü mîm ol dehenin
lik yok nâm u nişanı o denenden sühenin
Görüldüğü gibi burada Muhibbi, sevgilinin saçını Cim’e, boyunu Elife, ağzını da Mim’e benzetmektedir. Bunun dışında Dal harfinin saç, aşıkın boyu, ihtiyar kişi; Ra harfinin kaş; Ayn ve Sad harflerinin göz; Nun harfinin ise kaş, boy ve tersine dönmüş sandal manalarına geldiği de bilinmektedir. Karamanlı Nizâmî’nin şu şiirinde de saça, boya ve kaşa benzetilen Cim, Elif ve Nun harfleri bir araya getirilince şiirin ikinci mısrasındaki “can” kelimesi ortaya çıkmaktadır: [141]
Çün zülfü cîm ü kaddi elif kaşı nûn imiş
Dersem nola o serv-i gül-endâma can dahi
Tasavvufta harflerin mahiyetinin büyük anlam ifade etmesi edebî dokümanlarına da doğal olarak yansımıştır. Kısaca özetlemek gerekirse Elif harfi bütün tecelliyatın sırlarını ihtiva eder. Aslı noktadır ve bütün harfler, Eliften veya noktadan meydana gelmiştir. Ebced hesabıyla değeri l’dir ve harflerin İlkidir. Allah lafzı Elif ile başladığı için Elif harfi vahdete; diğer harflerden Ba ise, ikiliğe, kesrete ve Besmelenin sırrına işaret eder. Mim harfi de yokluğa, mekan âlemine veya maddeye delalet eder. [142]
Cihânın aslı âdemdir elif yazılmasa demdir
Olar bu sırra mahremdir olardır hemhem-i İsâ
Oğlanlar Şeyhi ibrahim’in “Dil-i dânâ” adlı kasidesindeki bu beytinde Elif, vahdete; dem (kan) kesrete işarettir. Âdem yani insan, Eliften yani vahdetten uzaklaştıkça kesrete dalacak ve sadece maddeden ibaret kalacaktır. [143]
Rüyalarda görülen harflerin dahi bîr takım anlamlara geldiği ileri sürülür. Örneğin:
“Elif ululuğa işaret olur
Rif at-i kadrine beşaret olur
Bâ ise cism ü cana rahattır
Tâ ise husûl-i hacettir
Mîm olursa muradını alacak
Nün ise hatırı melûl kalacak
Vav ise işleri oi olur giryân [144]
Yunus Emre’nin ( 720/1320-1321) şiirlerinde ve divanında hatta Risâletü’n-Nushıyye adlı mesnevisinde sık sık sayılara ve harflere yer verdiği görülmektedir. [145] Sözgelimi Yunus’un sayıları kullanmasına şu beyti örnek olarak verebiliriz:
“Dört kapudur kırk makam yüz altmış menzil var
An’erene açılur velayet derecesi [146]
Öyle anlaşılıyor ki Yunus’a göre dörtler âleminin yanında 4 kapının ifadesi olarak 40 makam 160 menzil bulunmakta ve bunlara ulaşanlar velayet derecesine ulaşmış olmaktadırlar.
Başka bir beytinde de şu sayıları kullanır:
“Yüz yîğirmi dört bin hâsı dört yüz kırk dört tabakası
Devlet makamında ol gün ulu hânedândayıdum.” [147]
Aşağıdaki beyitlerinde ise Yunus harflere işaret eder:
“Dört kitabun ma’nîsi beliüdür bîr Elifde!
Sen Elifi bilmezsin, bu nice okumakdur?”
“Yiğirmi dokuz hece okusan ucdan uca
Sen Elif dirsin Hoca, ma’nisi ne dimekdür? [148]
Ayrıca edebiyatta bîr tarz olarak genellikle mısra başındaki kelimelerin ilk harflerinin alt alta Eliften Ye’ye kadar alfabetik anlamda devam eden şiirler vardır ki bunlara “elif-nâme” ler denir. Türk edebiyatında yüze yakın
elif-nâme” şairi tespit edilmiştir. Nesimî’nin “elîf-name”sinden bazı beyitler şu şekildedir: [149]
Te Taâlallah sever isen vefa kıl bendene
Se sevaba gir bana bir buse eyleyip atâ
İm cehennem nârıdır her dem senin uşşâkına
Ha hayât-ı câvidândır leblerin ey meh-lika
Y yanağın medh eder bülbül gibi bîdâr olup
Bu NESÎM-‘ye vefa yerine kıl nâz u cefâ [150]
V- Kaynaklar
Gölpınarlı’ya göre Hurufîlik ve bu mezheb daha doğrusu kurucusu Fadlullâlı hakkında etraflı bîr inceleme yapılmadığı söylenebilir. Gölpınarlı,Hurufîlik hakkında en ciddi incelemenin Tahran Üniversitesi Pehlevî dili profesörü Dr. Sâdık Keyâ’nın “Vaja-Nâma-i Gurgâni”‘adli eserinde yer aldığını söyler. Ancak bu eser bilhassa Gurgân lehçesiyle Farsçayı kıyaslamayı esas tutmuş, bu yüzden de eser daha ziyade lehçe hususiyetleri üzerinde durmuştur. [151]
Harputlu İshak Efendi adlı bir âlim de Hurufîlerin İslam dışı niyet ve işaretlerini kendi deyişiyle ehl-i imana duyurmak maksadıyla Kâşifü ‘l-Esrâr ve Dâfiu ‘l-Eşrâr adlı bir kitap kaleme alarak kendi deyişiyle farzı kifaye olan bir görevi bu vesileyle yerine getirmeye çalışmıştır. [152]
Bir tespit olarak da ifade edilen sahayla ilgili kaynak eksikliği bizi bu çalışmada özellikte Hurufîlik, Fadlullah ve Nesimî nin hayatlarına ayrılan bölümlerde tarih ve edebiyata ilişkin ulaşılabilen birinci ve ikinci el kaynaklarda bulabildiğimiz bilgilerle giderilmeye çalışılmış olup özellikle Nesimi’nin hayatı ve düşüncesine ilişkin
malumat -hayatına dair çok az bilgi bulunması da dikkate alınarak- yazdığı şiirlerden hareketle ortaya konmaya gayret edilmiştir.
Çalışmamızı yönlendiren literatür içinde tarih ve edebiyat kaynaklan yanında ilgisi ölçüsünde müstağni kalamayacağımız tefsir edebiyatı da yerini almıştır.
“Zatımı Tebriz’de keşfettim
Vahdet’in güneşi
İlk kez Azerbeycan ‘da göründü
Çünkü Tanrı bu ülkeyi kutsamıştır
O, peygamberlerin ve ermişlerin parıldayan elmasıdır”
(Fazlullah Hurufî, Cavidan-nâme’den) [153]
[140] Çelebioğlu, “Harflere Dair”, 62.
[141] Başka örnekler ve harflerin tarih düşürme, muamma ve lûgazlarda kullanışı için bkz. Çelebioğlu, “Harflere Dair”, 62.
[142] Çelebioğlu, -‘Harflere Dair”, 62-63.
[143] Çelebioğlu, “Harflere Dair”, 63.
[144] Çelebioğlu, -Harflere Dair”, 63.
[145] Ayan, Hüseyin, “Yunus Emrede Sayılar”, Uluslararası Yunus Enire Sempozyumu Bildirileri, (Ank., 7-10 Ekim 1991), Ank. 1995, AKM. Yay., s.371.
[146] Ayan, “Yunus Emrede Sayılar”, 375.
[147] Ayan, “Yunus Emrede Sayılar”, 377.
[148] Ayan, “Yunus Emrede Sayılar”, 383.
[149] Çelebioğlu, Harflere Dair”, 65.
[150] Yrd. Doç. Dr. Mustafa Ünver, Hurufilik Ve Kuran (Nesimi Örneği), Fecr Yayınları, Ankara 2003: 43-45.
[151] Gölpınarlı, Hurufîlik Metinleri Katalogu, 1.
[152] Bkz. İshak Efendi, Kâşifü’l-Esrâr, 2, 279. 46
[153] Yrd. Doç. Dr. Mustafa Ünver, Hurufilik Ve Kuran (Nesimi Örneği), Fecr Yayınları, Ankara 2003: 45-46.