KURAN’DA BULUNAN İŞARETLER
a. Durak işaretleri
Kuran’daki vakıflar şu beş mertebeye ayırırlar:
م : Durmak vaciptir. Durulmayıp geçilirse anlam bozulur.
ط : Durmak evlâdır (daha iyidir).
ج : Durmak evlâdır.
قف : Durmak evlâdır. Hafif bir duruşla (bir nefeslik) durulmalıdır.
ز : Geçmek evlâdır.
ق : Geçmek evlâdır.
ص : Nefes yetmediğinde durulabilir.
لا : Durmak caiz değildir. Eğer durulursa bir önceki kelime ile birlikte tekrar okunur. Ayet sonunda durunca ise, tekrar edilmez çünkü durak sonlarında durmak caiz, hatta efdaldir.
ك : Bir evvelki durağın aynısı demektir.
: Yakın aralıklarla rastlanan bu üç noktanın birisinde durulur, diğerinde durulmaz. Her ikisinde durmak veya her ikisinde geçmek caiz değildir (üç noktanın birincisi ayet ortasında, ikincisi ise ayet sonunda olsa veya üç noktanın birincisi ayet sonunda olsa bile hüküm aynıdır. Yani bu durmda, birincisinde durmuş isek, diğerinde durmamalıyız):
… قَوْمٌ آخَرُونَ فَقَدْ جَاءُوا ظُلْمًا وَزُورًا (4) (Furkan 25/4, s. 361. “ kavmun ” ile “ zûrâ ” kelimelerinin sonunda).
… مِنْ كُلِّ أَمْ رٍ (4) سَلا مٌ … (Kadir 97/4-5, s. 600. “ emrin ” ile “ selâmun ” kelimelerinin sonunda).
ع: Okuyan namazda ise ve rüku yapmak istiyorsa, bu işaretin olduğu yerde rüku etmesinin münasip olduğunu gösterir.
Not: Kuran’da birkaç yerde, kıraat imamlarının oradaki durak işareti konusunda ihtilaf etmelerinden, iki durak işareti birden kullanılmıştır. Mesela, Duhân 44/49, s. 499’un başındaki “ zuq (ذُقْ)” kelimesinin sonunda “ lâ ” ve “ cim ” durak işareti beraber yazılmıştır. Biz bu iki durak işaretinden birisine uyabiliriz.
b. Diğerleri
الجزؤ : Cüz başlarını belirtmek için yazılmıştır. 20 sayfaya bir cüz denir (son cüz olan 30. cüz, 26 sayfadır).
حزب : Her cüz 4 hizbe ayrılır, her cüzün ¼’ini gösterir (26 sayfa olan 30. cüzde de 4 hizb vardır).
سجده : Secde ayetlerini gösterir ve o ayet hizasına konur. Kuran’da şu 14 yerde secde âyeti vardır: Araf 7/206, s. 177; Ra’d 13/15, s. 252; Nahl 16/49, s. 273; İsrâ 17/107, s. 294; Meryem 19/58, s. 310; Hac 22/18, s. 335; Furkân 25/60, s. 366; Neml 27/25, s. 380; Secde 32/15, s. 417; Sâd 38/24, s. 455; Fussilet 41/37, s. 481; Necm 53/62, s. 529; İnşikâk 84/21, s. 591; Alak 96/19, s. 599. Bunlardan 7’si farz (Araf 7/206, s. 177; Ra’d 13/15, s. 252; Nahl 16/49, s. 273; İsrâ 17/107, s. 294; Meryem 19/58, s. 310; Hac 22/18, s. 335; Sâd 38/24, s. 455); 3’ü vacip (Furkân 25/60, s. 366; Secde 32/15, s. 417; Fussilet 41/37, s. 481); 4’ü ise sünnettir (Neml 27/25, s. 380; Necm 53/62, s. 529; İnşikâk 84/21, s. 591; Alak 96/19, s. 599).
مد : Hangi harfin altında bulunuyorsa o harf bir elif miktarı uzatılır: Mesela:
مُسْتَهْزَِ ؤُ نَ (Bakara 2/14, s. 4 “u” nun altında)
قصر : Hangi harfin altında bulunuyorsa, o harf uzatılmadan okunur: Mesela:
أُ و لَئِكَ (Bakara 2/5, s. 2)
ص : Vasl hemzeleri (okunmadan geçilen hemzeler) üzerine konur. Mesela:
فِى الْاَرْضِ (Bakara 2/11, s. 4)
قطع : Katı hemzeleri (muhakkak okunması gereken hemzeler) altına konur. Mesela:
اَ طَّلِعُ , (Kasas 28/38, s. 391) اَ تَّخِذُ (Enam 6/14, s. 130)
نِ : Sonu tenvinli kelimelerden bir sonraki kelimeye geçişi sağlar (Bu durumda tenvin tek harekeye düşer ve vasıl nun’u esreli olarak okunur). Mesela:
سَوَا ءً الْ عَاكِفِ (Hac 22/25, s. 336), بِغُلَا مٍ ا سْ مُهُ (Meryem 19/7, s. 306)
س : Kuran’da ص harfiyle yazıldığı halde س gibi ince okunması gereken yerlerde kullanılır. Sad harfinin altına yazıldığı yerlerde “ sad ” harfi,“ sin ” gibi okunur:
اَلْم ُصَ يْطِرُونَ (Tûr 52/37, s. 526) , وَاللَّهُ يَقْبِضُ وَيَبْ صُ طُ (Bakara 2/245, s. 40)
اماله (İmâle) : Yalnızca Hud 11/41 s. 227’deki مَج ْرَ اهَا kelimesindeki ra’nın altında bulunur. Burada ra harfi, üstünden esreye doğru meyillendirilerek okunur.
ادغام (İdgam) : Altına yazıldığı kelime, yazıldığı gibi değil de, idgam ile okunur. Yalnızca Hud 11/42 s. 227’de vardır: اِرْكَمَّعَنَا ← اِرْكَ بْ م َعَنَا
تسهيل (Teshîl) : Kolaylaştırmak demektir. Birbirini takip eden iki hemzenin altına yazılır. Bu iki hemzeden birincisi yerinden, ikincisi ise, he sesi karıştırılmadan, hemze tam yerine verilmeden, hemze ile elif arasında yumuşak olarak (hafifce hemzeden medde kayar gibi) okunur. Asım kıraatına göre sadece Fussilet 41/44, s. 482’de teshîl vardır ve Kuran’da bu kelimenin altında “ teshîl ” yazılıdır: ءَأَ عْجَمِيٌّ (Fussilet 41/44, s. 482). Burada ne “ê” diyeceğiz, ne de “ee”, ikisinin arasında yumuşak bir sesle okuyacağız.
اشمام (İşmâm) : Sükûndan sonra kelimenin sonunda bulunan ötre harekesine işaret etmek için dudakların ileriye doğru toplamasına işmam denir. İşmam sadece ötrede ve aslı ötre olanda olur. Hükmü: Asım kıraatına göre Yusuf 12/11, s. 237 dışında, vacip değildir ve esas olarak sağırlar için yapılır:
لَا تَأْمَنَّا (Yusuf 12/11, s. 237). Bu kelimenin aslı: لَا تَأْمَنُنَا . Kuran’da bu kelimenin altında “ işmâm ” yazar. Burada işmam yapmak herkes için gerekir (aslında “ bize güvenmiyorsun ” anlamında olan bu ifadenin, idğamlı/gunelli oluyuştan dolayı “ bize güvenme ” şeklinde anlaşılmaması için).
نَسْتَعِينُ (Fâtiha 1/5). Buradaki zorunlu değildir.
تفخيم : Altına yazıldığı harfin kalın okunması gerektiğini gösterir. Özellikle yanılınılabilecek yerlerde kullanılır. Mesela Enbiya 21/28, s. 325’deki “ irtedâ ” kelimesindeki “ ra ” nın altında vardır: لِمَنِ ا ر ْتَضَى
OKUYUŞ ŞEKİLLERİ (YAVAŞ – HIZLI – NORMAL)
A. Tahkîk: En ağır okuma şeklidir. Yavaş yavaş, manayı düşünerek, bütün tecvit kurallarına uyarak, ruhsatları kullanmadan (mesela medd-i munfasılı da 4 elif uzatarak) okumaktır.
B. Hedr / Hadr: Süratli okuma şeklidir. Hatim indirenler, cüz okuyanlar bunu tercih ederler. Bunda yine medd-i lazım 4, medd-i muttasıl 2 elif uzatılır. Bu ikisinin dışında 1 eliften fazla uzatılanlar ise 1 elif uzatarak okunur.
C. Tedvîr: Tahkîk ile hedr’in ortasıdır. Bunda da mana düşünülür.