|
ALLAHHAKKINDA SÖYLENEN SON DERECE SAKINCALI BİRKAÇ SÖZ
“Seni elimden Allah bile kurtaramaz.”
Allah’ın ‘’her şeye gücünün yetmesi’’ sıfatının iptali anlamına gelir ki bu sıfatın varlığı,pek çok sayıda âyetle sabittir.bu durumda kişi âyetleri reddetmiş olur ki âyetleri reddetmek kişiyi dinden çıkartıcıdır.
“Burada Allah yok, Peygamber izinde.”
Allah,sıfatlarının tecellisi ile her yerdeyken zatıyla hiçbir yerdedir.Zatı kast edilerek söylenmişse sorun yok lakin burada etkisi söz konusu olamaz,şeklinde bir mana kast edilmişse son derece mantıktan uzak bir cümle kurulmuş olunur çünkü Allah’ın etkisi insanlar üzerinde her an hissedilmektedir ve bu cümleyi kim nerede kurarsa kursun,bu cümleyi insan kurduğuna göre Allah’ın etkisinin kendisinde olamayacağını iddia etmiş olacaktır oysa , bu cümleyi kurarken Allah’ın yaratmasıyla beraberdir.Ehli sünnetin itikat mezheplerine göre kul kâsipken Allah da kulların fiillerini yaratır durumdadır ve bu her an için devam etmektedir. Bu durumda herhangi bir şeyi murât ederse Allah orada (sıfatlarının tecellisi olarak) var olur,bunu kim engelleyebilir?
ALLAH
Allah’ın varlığına inanmak islâm dairesinin içerisinde bulunabilmenin birinci şartıdır.
Allah’ın zatı üzerinde düşünmek haramdır. Onun zatını idrak etmek aklen mümkün değildir. Çünkü Allah’ın hiç bir benzeri yoktur. Aklın ulaşabildiği ve kavrayabildiği şeyler ancak madde cinsinden olan şeylerdir. Allah ise madde değildir (madde olduğunu ileri süren mezhep : mücessime>sapık mezheptir.).Bu durumda insanoğlu Allah’ın zatını kavramaktan acizdir.Aciz olduğu halde bu hususta ısrarın ise getirisi sadece sapıklık olacaktır.’’ Allah’ın yarattıkları hakkında düşününüz. Fakat Allah’ın zatı hakkında düşünmeyiniz. Gerçekten siz buna(zatını düşünmeye) hiç güç yetiremezsiniz.’’(Suyuti,Camiussağir,1 : 132) sahihliğini teyit için kaynak: Acluni ,Keşful Hafa , 1, 311.
Biz insanlar,Allah’ı sadece dinimizin net delillerinin verdiği bilgiler vasıtasıyla tanıyabilmekteyiz,yani fikir yürütmek bir hata olacaktır çünkü mevzu bahis Allah,öyleyse delilsiz önerme yapmak sakıncalıdır.
Allah’ın görülmüyor oluşu onun yokluğunu gerekli kılmaz çünkü bundan 500 yıl önce mikroplar,virüsler görülebiliyor muydu ? Demek ki teknoloji geliştikçe,zaman geçtikçe görülmeyen bazı şeyler görülür hale gelmektedir.Ayrıca insan sınırlı bir varlıktır ki her şeyi duyamamakta, görememekte .Bugün bile bilim, insan kulağı her sesi duyamamaktadır demekle birlikte duyamadığımız seslerin varlığını kabul etmektedir.Zaman ilerledikçe görülmeyen, bilinmeyen bazı gerçekler bilinir görülür oluyorsa elbet bir gün ya Allah’ı göreceğiz ya da kendisini göstermese de varlığından hiç emin olmadığımız kadar emin olmak zorunda kalacağız(cehennem).
Allah’ın varlığının bir delili
Delillerin tamamını saymak mümkün değildir. Aslen din felsefesinin konusu olan Allah’ın varlığını ispatlamak,bazı ilmihal kitaplarımızda da yer almıştır ama yine de bu konu hakkında müstakil bir çok kitap yazılmıştır.
1-Hudûs (sonradan var olma) delili :
Bilindiği üzere failsiz(işi yapansız) meful (yapılan iş) olabilmesi imkansızdır. Bu âlem,hâdis yani sonradan vâr olmadır.sonradan var olması demek,varlığının bir başlangıcı var,demektir ki bu durumda bir vâr ediciye muhtaç olur.Aklen de bu var edicinin,var olanların zıttına yani varlığının başlangıçsız olması gerekir.Çünkü varlığının bir başlangıcı olsaydı o zaman,âlem ile eşit olurdu ki yaratma,vâr edebilme vasfının sahibi olamazdı.Aynı sıfatları taşıyan şeyler arasında bir üstünlük olabilmesi aklen muhaldir.
Çevremizde görebildiğimiz ve göremediğimiz mevcudâtın varlığı kendisine bağlı olan vâr ediciye vacibul vucut denir.
Bu alemin sonradan meydana gelme olduğunun delili ise,her an her şeyin değişim içinde olmasıdır.insan ölüyorsa,demek ki doğuyor.öyleyse bir başlangıcı mevcuttur.ağaçlar kuruyorsa,demek ki yaşama geldiği bir an var.kısacası zamana tabi olan her şey,değişim süreci içerisinde yer alır ve bu sürecin bir başlangıcı ve sonu kesinlikle vardır.
Filozofların,alemin varlığının bir başlangıcı olduğu hakkında pek çok ispatı mevcuttur.Gerçi artık bilim de bunu tespit etmiş ve coğrafya kitaplarına bile koymuştur.’’dünya tahminen …milyon yıl kadar önce var oldu.’’ Kaydı,coğrafyaya aittir ve bu bilgi,lise kitaplarında dahi yer almaktadır.
Bilim, her ne kadar Allah’ın varlığını ispatlayamıyorsa da,yokluğunu da ispatlayamaz!Yani ‘’Ben bilimin ispatına göre inanırım.’’diyorsak , kişiler neden sadece ‘’Bilim tarafından ispatlanamadığına göre yoktur.’’ Diyerek resmin yarısını görüyor ? Resmin kalan tarafında ‘’YOKLUĞUNU DA İSPATLAYAMIYOR’’ gerçeği yatmaktadır. Varlığının ispatlanamayışı,yokluğunun bir delilidir,düşüncesi de resmi bütün olarak görememenin hatasından kaynaklanır çünkü bilimin Allah’ın yokluğunu ispatlayamayışı da varlığının bir delilidir,şeklinde bir sonuç direk çıkmaktadır.Bu durumda hangi sonuç doğrudur ?Bilimin her şeyi deneyleyemediği bilinen bir gerçektir,şöyle ki bir insanın duygusunu bilim deneyleyip, duygu vardır veya da yoktur,diyememekte ise de bizler duyguların varlığından eminiz.Bu durumda aciz olan kimdir ? Ortaya çıkan sonuç ;Allah,melek,cin,şeytan gibi gözle görülmeyen varlıkların yokluğuna bilimsel bir delil yokken, onların varlığına dînî ve aklî deliller pek çoktur ki bu deliller aslında bilimin delillerinden çok daha kesinlik arz eder.
Her şey yaratılmışsa haşa Allah’ı kim yarattı?
Bu soru batıl(geçersiz) ,mantık kurallarına aykırıdır. Her şey yaratılmamıştır yani her şey yaratıldıysa,cümlesi yanlış bir cümledir.Yaratılmamış olanlara örn; Kur’an.
Bu sorunun cevabı,bu konu içerisine yayılmıştır.Yani bir yaratıcının,yaratılmadan varlığı zorunludur,yoksa teselsülün(yaratılma zincirinin) önüne geçilemezdi.
Dinen şunu söylemek mümkündür ; Allah hakkında ‘’yaratılmıştır ’’düşüncesi Allah’ın ‘’kıyam bi nefsihi’’ sıfatına aykırı olur ki bu sıfat ayetle sabittir ’’ Doğurmadı ve doğurulmadı.’’(İhlas :3) dolayısıyla bu düşünceye kapılanlar çok dikkatli olmalıdır.
Yaratılmış olmak,âciz olmanın bir belgesidir çünkü her yaratılanın sonu vardır.Kimse sonsuz olma gücüne sahip olamadığına göre, her canlının bir sonu olduğuna göre ki bunu inkar etmek akıl ile örtüşmez çünkü atalarımızın yaşamadığını (reenkarnasyona inananlar hariç) herkes bilmektedir.Bu durumda her yaratılan âcizdir,sonu vardır.Mâdem ki yaratılanların,örneğin insanların bir sonu var,öyleyse onların sonunu getirecek bir varlığa ihtiyaçları var ve bu varlığın da yine aklen sonu olmayan bir varlık olması gerekmektedir ki aradan asırlar da geçse insanların sonunu getirebilsin.
Ayrıca bu var edicinin bir sonu olsaydı ,yaratılanlarla benzeşir olurdu ki pek çok filozofun da dile getirdiği gibi,yaratıcı hiçbir şeye benzemez ve üstün bir varlıktır.işte bu üstünlük ancak yaratılmamış olmakla mümkündür. Kısaca ;
Vucuda gelmiş olanların vucuda gelmesini sağlayacak olan illet(failsiz fiil olamayacağı) bir yaratılmamış olanın gerekliliğinin illetidir(yapılmış(fiil) olan bir şey varsa ki var,bu durumda onları yapan bir zatın olması).dolayısıyla yaratıcının yaratılmamış olması gerekir.işte bu sebepten ötürü Allah yaratılmamıştır.aksi halde bu yaratılma zincirinin dur durak bilmeksizin gitmesi,uzaması gerekirdi ki bu da aklen muhaldir.
Kritisizm kurucusu olan Descartes Allah’ın varlığı hakkında şöyle demiştir :
“Allah’ın varlığı, bir hakikati ifade eden geometrik teorilerden daha hakikidir.”
Ünlü matematikçi,fizikçi ve filozof olan Paskal, Allah hakkında şöyle demiştir : ‘’ insanlar arasında akıllı diyebileceğimiz sadece iki grup insan vardır ; Allah’ı bildikleri için
İnanarak onun yolunda olanlar ve Allah’ı bilmedikleri halde onu bulmak ve inanmak için çaba sarf edenlerdir.Bu iki grubun dışında kalanları akıllı saymak doğru değildir.
Allah’ın isimleri
Tirmizi ,da’avat :82 ve İbn Mâce,dua :10 numaralı hadislerde Allah’ın 99 ismi de sayılmaktadır.Doksan dokuz isim diye sayılması bir sınırlama değil sadece en meşhur olan isimlerini bildirme amaçlıdır çünkü Allah’ın âyet ve hadislerde geçen başka isimlerinin geçtiği bilinmektedir.
ALLAH’IN SIFATLARI
Allah’ın sıfatları ne ile sabittir ?
Allah’ın sıfatları çoğu ilmihalde geçtiği üzere iki başlıktan(zati,subuti) ibaret değildir,başlıca beş kısma ayrılır ve bu beş kısım ayet ve hadislerle sabittir ki bunlar da şunlardır: 1-Zati 2- Subuti 3-Fiili 4- Selbi 5- Haberi
a) Zâti sıfatlar
1) Vucud : Vâr olması.Delili ise yukarıdaki sıfatların varlığının kendisine bağlı oluşudur.Kendisi olmasa idi hiçbir sıfatı da var olamazdı.Varlığına âyeti delil ‘’…O daima diridir (haydır)…’’(Bakara : 255) diri olan,her durumda vardır.Allah’ın varlığının mantıki delilleri ise ilerde gelecektir.
2) Kıdem : Diriliğinin başlangıçsız oluşu.Delili ‘’ Evvel’dir O( başlangıcı yoktur)…’’(Hadid : 3)
3) Beka : Diriliğinin sonsuz oluşu.Delili ‘’Kendi zatı hariç her şey yok olacaktır.’’(Kasas : 88)
4) Vahdaniyet : Allah’ın tek olması.delili ‘’de ki o Allah birdir.’’(İhlas : 1) ayrıca Bakara 163
5) Muhalefetüllilhavadis : Yaratılanlara benzememesi.Delili : ‘’Onun benzeri gibi olan bile yoktur.’’(Şura : 11)
6) Kıyam bi nefsihi : Varlığının kendinden olması.Delili ‘’Allah’tan başka ilah yoktur.’’(Bakara : 255) Kendisinden başka ilah olmayınca,kendi varlığını meydana getirecek bir varlık yok demektir ki bu durumda varlığı kendinden olur.Ayrıca ‘Şüphe yok ki Allah, bütün âlemlerden müstağni(ihtiyaçsız)dir.’ Müstağni oluşu,onun bir yaratıcıya da gerek duymamasını gerekli kılar.
b) Subuti sıfatlar
1) Hayat : Allah’ın yaşam sahibi oluşu.Delili ‘’…O daima diridir (hayydır)…’’(Bakara : 255/Furkan :58)
2) İlim : Her şeyi bilmesi.Delili :’’…o, her şeyi bilendir.’’(Bakara: 29)
3) İrade : İstediğini dilemesi.Delili ‘’ Allah dilediğini yapar.’’(Ali İmran : 40)
4) Semi’ : Her şeyi işitmesi.Delili : ‘’…o,bilendir,işitendir.’’(Bakara : 137)
5) Besar : Her şeyi görmesi.Delili : ‘’…muhakkak Allah bütün yaptıklarınızı görür.’’(Bakara : 110)
6) Kudret : Her şeye gücünün yetmesi.Delili ‘’Şüphe yok ki Allah,her şeye gücü yetendir.’’(Bakara :20)
7) Tekvin : Yaratıcı olması.Delili ‘’Allah dilediğini yaratır…’’(Maide : 17)
8) Kelam : Konuşabilmesi. Delili ‘’Allah Musa ile bizzat konuştu.’’(Nisa : 164)
c) Fiili sıfatlar
Esasında tekvin sıfatının varlığından ötürü doğan fiillerdir: gözlemleyebildiğimiz ve gözlemleyemediğimiz her türlü olaylar ; canlıların doğum ve ölümü ,yağmurun yağması,ağaçların yeşermesi vb.
d) Haberi sıfatlar
Allah’ın eli,arşa istiva etmesi,dünya semasına gelmesi gibi âyet ve hadislere dayandığı halde mahiyeti kavranamayan sıfatlardır.
e) Selbi sıfatlar
Allah’ın, zatına yakışması açısından düşünülemeyecek sıfatlardan münezzeh oluşunu gösteren sıfatlar ; hiçbir şeye muhtaç olmaması,uykusunun hiçbir zaman var olmaması,zalim olmaması vb.
Allah Nerede?
Allah’ın bir yerde olması gerekmemektedir.insanın yüce yaratıcı için bir mekan tayin etme gayesi aslında mekansız bir şeyin varlığını kabullenmenin ya da tasavvur edebilmenin güçlüğünden kaynaklanıyor olmalı ki insanoğlu her bilgisini benzer bir bilgi ile ilişki kurarak değerlendirir.Örneğin vâr olan her şeyin bir mekana muhtaç olması gerektiğini bizzat kendimizden biliyoruz,çevremizden biliyoruz ,yüce yaratıcının bize benzemediğini unuttuğumuzdan onun da bizler gibi bir mekanda olması gerektiğini düşünüyoruz.Oysa ‘’ onun benzeri gibisi bile yoktur.’’ Âyetini hatırlasak,bir mekana ihtiyacının olmamasını anlayabiliriz.
Peki Allah’a bir mekan tayin etmenin yanlışlığı akıl yönünden nedir?
Bilindiği üzere bir varlığın bir mekanda olabilmesi için,o varlığın bulunduğunu iddia ettiğimiz mekana sığabilmesi yani o mekandan küçük olması gerekmektedir.bunu bir örnekle belirginleştirelim ; ben evin içindeyim çünkü eve sığabiliyorum,evden küçüğüm.ben oyuncak bir taksinin içine sığamıyorum,orada olamıyorum çünkü oyuncak taksiden büyüğüm.
İşte eğer Allah,dünyadadır dersek dünyadan küçük olmalı,uzaydadır dersek bu sefer de uzaydan küçük olmalıdır.demek ki mekan isnat etmek aklen mümkün değildir.
Peki bu anlatılanlar’’ Allah’ın yokluğuna delil olarak kullanılamaz mı? çünkü anlatıma göre hiçbir yerde yok.’’
Herhangi bir şeyin kendi kendine olabilmesi ve dahası alemin bunca düzen içerisinde oluşumunu tesadüflere bağlamak ve bir yandan da sarhoşluk gidince yani ayılınca gözünün morardığını , dişinin kırıldığını gören her kişinin ‘’Bunu kim yaptı?’’manasında sorular sorması mantıkla bağdaşmaz bir tutum değil midir?Durduk yerde gözün moraramayacağını,dişin kırılmayacağını kabul eden insanlık neden sıra dine gelince evrendeki her şey tesadüften ibarettir,kendi kendine var olmuştur,diye anlamsız bir tutum tutar?İşte bu sırf,çıkara endeksli bir doğrunun serdedilişidir.Böylesine herzelemektense aklın sınırlı olduğunu beyan eden bilime inanmak daha doğru olmaz mı? İşte böylece yukarıdaki sorunun cevabı da verilmiş olur.
Allah hakkında konuşurken islâma uygunluğunu kesin olarak bilmediğimiz cümleleri kullanmaktan sakınmalıyız çünkü itikat açısından bozuk sayılabilecek bir sözü söylemek hatta sadece düşünmek bile kişiyi dinden çıkartıcı olarak kabul edilmiştir.Buna delil de şu âyettir : ‘’… Allah’a karşı bilmediğiniz şeyleri söylemenizi haram kılmıştır.”(Araf : 33)
Allah kâinatın ne içinde ne de dışındadır, dediğimizde aklımız bunu tasvir etmekte zorlanıyor.bunun nedeni de daha önce yer kaplamayan,bir şey görmemesinden kaynaklanıyor.İnsan yeni bir olguyu eski olgularla mantığında değerlendirir.Hata buradan kaynaklanıyor ki aklımız mekanı olmayan hiçbir varlıkla karşılaşmamıştır.Allah mekandan münezzehtir,sözü o yüzden aklı zorlamaktadır.
Allah hakkında söylenen son derece sakıncalı birkaç söz :
“Seni elimden Allah bile kurtaramaz.”
Allah’ın ‘’her şeye gücünün yetmesi’’ sıfatının iptali anlamına gelir ki bu sıfatın varlığı,pek çok sayıda âyetle sabittir.bu durumda kişi âyetleri reddetmiş olur ki âyetleri reddetmek kişiyi dinden çıkartıcıdır.
“Burada Allah yok, Peygamber izinde.”
Allah,sıfatlarının tecellisi ile her yerdeyken zatıyla hiçbir yerdedir.Zatı kast edilerek söylenmişse sorun yok lakin burada etkisi söz konusu olamaz,şeklinde bir mana kast edilmişse son derece mantıktan uzak bir cümle kurulmuş olunur çünkü Allah’ın etkisi insanlar üzerinde her an hissedilmektedir ve bu cümleyi kim nerede kurarsa kursun,bu cümleyi insan kurduğuna göre Allah’ın etkisinin kendisinde olamayacağını iddia etmiş olacaktır oysa , bu cümleyi kurarken Allah’ın yaratmasıyla beraberdir.Ehli sünnetin itikat mezheplerine göre kul kâsipken Allah da kulların fiillerini yaratır durumdadır ve bu her an için devam etmektedir. Bu durumda herhangi bir şeyi murât ederse Allah orada (sıfatlarının tecellisi olarak) var olur,bunu kim engelleyebilir?
“Allah Baba.”
Bu cümlenin sahibi,Allah’ın kendi babası olduğunu söylemektedir ki bu inanç Hıristiyanlığa doğru uzanan bir inanç olur.Âyetlerde bildirildiği üzere Allah’ın oğlu yoktur.ayrıca birinin oğlu olabilmesi için eşe ihtiyaç duyduğu da bilinen bir gerçektir ki Allah’ın eşinin olmayışı yine Allah’ın kitabında mevcut bir bilgidir.Herhangi bir âyetin reddi de dinden çıkartıcı bir tutum olacağından dikkat edilmesi gereken bir husustur.
‘’Güzellik tanrıçası.’’
Tanrıça kelimesi ile dişi bir tanrı kast edilmiş olunursa bu durumda Allah’a bir eş isnat edilmiş olunur ki âyetlere ters bir inanış olması bakımından kişiyi dinden çıkarır.
“En büyük şu(herhangi) takım başka büyük yok.”
Bu cümleyi inanarak söyleyen kişi kesin olarak dinden çıkmış olacaktır çünkü en büyük olan sadece Allah’tır.Yukarıdaki cümleyi söyleyen kişi Allah’a en büyük olma konusunda ortak koşmuş yani şirk yapmış olur.
‘’Sana(örneğin sevgiliye) tapıyorum.’’
Allah’tan başkasına taptığını söyleyen Allah’ı ya rab olarak kabul etmemiş ya da Allah ile birlikte bir başkasını rab edinmiş olur ki her iki durumda da bu cümleyi Kur’an , dinden çıkmış olacaktır.
‘’İnşallahla maşallahla olmaz,kesin olacak bu iş.’’
Anlamındaki cümleler,kişinin bilgisizliğinden kaynaklanmaktadır.Allah dilemedikçe hiçbir şey vuku bulamayacağı gibi dilediğinde de,dilediği şeyin vukusunu engelleyecek her hangi bir şey yoktur.Dolayısıyla,bir işin oluşması, Allah’ın izniyledir.’’ Fakat o alemlerin Rabbi olan Allah dilemeyince siz dileyemezsiniz!’’(Tekvir :29) ayeti varken,Allah’ın dilemesini boş ver,diyenler cahillikte ileri gidenlerdir.
Sahih olmayan hadisler bölümü
“Ben, bilinmeyen bir hazine idim. Bilinmeyi istedim. Mahlûkatı yarattım. Kendimi onlara tanıttım. Onlar da beni tanıdılar.”(Alusi,Ruhul Meani)Kutsi bir hadismiş gibi bizlere sunulan bu lafızların kaynağı yoktur,mevzu hadistir. İbn Teymiyye, Zerkeşi ve Aliyyü’l-Karî, Kübra: s.269; Aclunî, Keşf 2/173
Yukarıdaki yazı,Mehmet Ayar’ın REDDÜL MEVZU adlı kitabından aktarılmıştır.
Takvim
P | S | Ç | P | C | C | P |
---|---|---|---|---|---|---|
« May | ||||||
1 | 2 | |||||
3 | 4 | 5 | 6 | 7 | 8 | 9 |
10 | 11 | 12 | 13 | 14 | 15 | 16 |
17 | 18 | 19 | 20 | 21 | 22 | 23 |
24 | 25 | 26 | 27 | 28 | 29 | 30 |
31 |
Add some widgets to this area!