Nasih : hükmü kaldıran ayet
Mensuh : hükmü kaldırılan ayet
Mensuh Sayılan Ayetler
Celalü’d-Din es-Suyuti (911) el-İtkan fi Ulumi-’l-Kur’an kitabında bu konuda alimlerin zikrettiklerinin bazısını gerektirdiği gibi geniş bir takrir ile zikretmiştir. Sonra içinde müteahhir müfessirlerin re’yi bulunan mensuhları, Muhammed İbnu’l-Arabi’ye uygun olarak yazmış ve mensuhları yaklaşık olarak yirmi ayet kadar saymıştır.
Benim görüşüme gelince bu yirmi ayetin ekserisinde bir düşünce vardır, yani onlarda nesih meselesi açık olmadığından dolayı tefekkür için bir meydan vardır. Şimdi bunların esasını yani başlıcalarını teker teker muaheze ve soruşdurma ile yani tenkidle getirelim:
el-Bakara’dan mensuh sayılanlar:
“Sizden birinize ölüm gelip çatdığı vakit eğer mal bırakacaksa anaya, babaya, yakın akrabaya meşru bir suretle vasıyette bulunmak takva sahibleri üzerinde bir hak olarak farz edildi.” (Bakara: 2/180, Nisa: 4/11-12)
Ayetiyle mensuhdur denildi; “Mirascı için vasiyet yokdur” hadisiyle mensuhdur”, denildi; icma ile mensuhdur, denildi. Bunu İbnu’l-Arabi hikaye etdi.
Ben dedim ki:Bu ayet: (Nisa: 4/11-12) ayetiyle mensuhdur. “Mirascı için vasiyet yoktur” hadisi ise neshi beyan edicidir.
“Oruç tutmağa gücü yetmeyenler üzerine de bir yoksul doyumu fidye lazımdır.” (Bakara: 2/184)
“Öyleyse içinizden kim o aya erişirse onda oruç tutsun…” (Bakara: 2/185)
Ayetiyle mensuhdur, denildi. Bir de mensuh değil muhkemdir, denildi.
Ben dedim ki:Bana göre diğer bir vech vardır:O da mananın “taama takat getirenlere fidye vardır” şeklinde olmasıdır. Fidye bir yoksulun taamıdır. Zikirden önce zamir getirildi. Çünki o rütbe bakımından öne geçicidir. Zamir müzekker getirildi, çünki fidyeden murad taamdan ibaretdir. Otaamdan da murad fıtır sadakasıdır. Yüce Allah bu ayetde oruç tutma emrinin ardından fıtır sadakasını getirdi. Nitekim ikinci (el-Bakara: 2/185) ayetin ardından da bayram tekbirlerini getirmişdir.
“Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal edildi. Onlar sizin için, siz de onlar için birer libassınız.”
(Bakara: 2/187)
“Ey iman edenler, sizden evvelkilere yazıldığı gibi sizin üzerinize de oruç yazıldı, ta ki korunasınız.”
(Bakara: 2/183)
Ayetini nesh edicidir. Çünki bu kelamın muktezası, uykudan sonra yemek ve cinsi münasebetin haram kılınması nev’inden onlar üzerlerinde bulunan tatbikata uygunluktur. Bu görüşüİbnu’l-Arabi zikretdi ve (size helal kılındı) kavli sünnetle mevcud bulunan tatbikatı nesh etdi diye diğer bir görüş daha hikaye etdi.
Ben dedim ki: “Yazıldığı gibi” nin manası, ücubun kendisinde teşbihdir. Binaenaleyh nesh yoktur. Ancak o, şeriatden önce kendilerinde olan tatbikatı değiştirmedi. Ve biz Peygamber (s.a.v.) in onlara bu uykudan sonra yemek ve cinsi münasebet haramlığını kanun yapmış olduğuna hiçbir delil bulamadık. Bunu Peygamber’in koyduğu kabul edilse bile o takdirde bu ancak sünnetle olmuş olur.
“Sana haram olan o ayı, ondaki muharebeyi sorarlar. De ki: O ayda muharebe etmek büyük günahdır. İnsanları Allah yolundan men’etmek, onu inkar etmek, ziyaretçilerinin Mescid-i Haram’a girmelerine mani olmak, onun halkını oradan çıkarmak ise Allah katında daha büyük günahdır. Fitne katilden de beterdir…”
(Bakara: 2/217)
“Müşrikler sizinle nasıl topyekun harb ederlerse siz de onlarla topyekun harb edin. Bilin ki Allah müttakilerle beraberdir.” (Tevbe: 9/36)
Ayetiyle nesh edildi. Bunu İbnu Cerir, Ata İbn Yesar’dan tahric etdi. Ben dedim ki:Bu ayet kıtalin haram kılınmasına delalet etmez, fakat kıtalin caiz kılınmasına delalet eder. Bu ayet, illeti teslim ve mani’i ızhar kabilindendir. Binaenaleyh mana “Haram ayda kıtal büyükdür, şiddetlidir ve lakin fitne haram ayda kıtal etmek caiz oldu” demektir. İşte bu tevcih ayetin siyakında zahirdir. Nitekim bu gizli olmaz.
“İçinizden zevceler (ini)geride bırakıp ölecek olanlar eşlerinin (kendi evlerinden) çıkarılmayarak yılına kadar faidelenmesini vasiyyet (etsinler). Bunun üzerine onlar kendiliklerinden çıkarlarsa artık onların bizzat yaptıkları meşru işlerden dolayı size mes’uliyyet yoktur. Allah mutlak Galib’dir, yüce hikmet sahibidir.”
(Bakara: 2/240)
“İçinizden ölenlerin (geride) bıraktıkları zevceler kendi kendilerine dört ay on gün beklerler. İşte bu müddeti bitirdikleri zaman artık onların kendileri hakkında meşru vech ile yaptıkları şeyden dolayı size günah yoktur. Allah ne işlerseniz hakkıyla haberdardır.”
(Bakara: 2/234)
Ayetiyle, vasıyyet de miras ayetiyle nesh edildi.
Sükna, yani kocasının evinde bir yıl oturmak ise bir kavim yanında bakidir, diğerleri nazarında ise hadisle nesh edilmiştir, sükna yoktur. Ben dedim ki, o ayet dedikleri gibi müfessirler cumhuru yanında mensuhdur, fakat şöyle denilmek de mümkün olur: Meyit için vasıyyet müstehabb yahud caiz olur. Ve kadına ise vasıyetde oturması vacib olmaz. İbn Abbas bu görüş üzerindedir ve bu tevcih, ayetden zahirdir,
“Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. Siz içinizdekini açıklasanız da, gizleseniz de Allah onunla sizi hesaba çeker. Sonra kimi dilerse onu mağfiret eder, kimi dilerse onu da azablandırır. Allah her şeye hakkıya kadirdir.” (Bakara: 2/284)
“Allah hiç kimseye gücünün yeteceğinden başkasını yüklemez. Herkesin kazandığı (hayır) kendi faidesine, yaptığı (şer) kendi zararı nadır…” (Bakara: 2/286)
Kavliyle nesh edilmiştir.
Ben dedim ki:bu, sonraki ayet beyyinesiyle ammı hususileştirme babıdır. “Nefislerinizdeki” ilemurad, ihlas ve nev’inden olan şeydir. Yoksa hakkında ihtiyar yani hür irade muhayyerliği olmayan nefis konuşmaları değildir. Çünki teklif ancak insanın hür iradesiyle kudreti dahilinde bulunan şeylerde olur.
A’li İmran’dan mensuh sayılan ayetler:
“Ey iman edenler, Allah’dan nasıl korkmak lazımsa öylece korkun, sakın siz müslamanlar olmakdan başka (bir sıfatla) can vermeyin.” (A’li İmran: 3/102)
“O halde ne kadar gücünüz yetiyorsa o kadar Allah’dan korkun, (öğüdlerini) dinleyin, itaat edin. (Mallarınızdan Allah yolunda) kendinizden hayrı olarak harcayın. Kim nefsinin koyu cimriliğinden korunursa işte onlar muradlarına erenlerin ta kendileridir.”
(Tebağun: 64/16)
Ayetiyle mensuhdur denildi. Aynı zamanda şu da söylendi; hayır mensuh değildir, o ayet muhkemdir. Bu A’li İmran suresi içinde bu ayetden başka hakkında nesih davası sahih olacak hiçbir ayet yoktur.
Ben dedim ki: “Allah’dan hakkıyla ittika edin” emri şirk, küfür, ve itikad dönüp varacak şeyler hakkındadır. “Allah’dan gücünüz yetdiği kadar ittika edin” emri ise ameller hakkındadır. Abdest almağa gücü yetmeyen teyemmüm eder, ayakta durmağa gücü yetmeyen oturarak namaz kılar. Bu vecih ayetin siyakından (yani sonra gelen karineden)zahirdir. O sonra gelen de “Sakın siz müslümanlar olmaktan başka sıfatla ölmeyin” kavlidir.
en-Nisa’dan mensuh sayılanları:
“(Erkek ve dişidin) her biri için baba ve ananın ve yakın hısımların terikelerinden de varisler yapdık. Ahd ile yeminlerinizin bağladığı kimselere dahi hisselerini verin. Allah her şeyin üstünde hakiki bir şahiddir.”
(Nisa: 4/33)
“Hısımlar Allah’ın kitabınca birbirine daha yakındır. Allah her şeyi hakkıyla bilendir” (Enfal: 8/75)
Ayeti ile nesh edilmiştir denildi.
Ben dedim ki:en-Nisa:4/33 ayetinin zahiri, mirasın kanuni mirasçılara yani hısımlara, bir ve sılanın yani iyilik ve atıyyenin ise mevla’l-muvalat’a yani bir akdla bağlanmış olana aid olduğudur, bu sebeble ayetde nesih yoktur.
“Miras taksim olunurken (mirasçı olmayan hısımlar), yetimler yoksullar da hazır bulunursa kendilerini ondan (bir şey vererek) rızıklandırın. (Gönüllerini alacak) güzel sözler söyleyin.” (Nisa: 4/8, Enfal: 8/75, Ahzab: 33/6)
Ayetleriyle mensuhdur, denildi. Aynı zamanda:Hayır, mensuh değildir, fakat insanlar bu ayetle amel etmeyi hor gördüler, denildi.
Ben dedim ki:İbn Abbas, bu ayet muhkemdir, bundaki emir müstehablık içindir, demişdir. İşte zahir olan budur.
“Kadınlarınızdan fuhşu irtikab edenlere karşı içinizden dört şahid getirin.Eğer, şehadet ederlerse onları ölüm alıp götürünceye kadar yahud Allah onlara bir yol açıncaya kadar kendilerini evlerde alıkoyun, (insanlarla buluşmakdan men’edin)” (Nisa: 4/15)
“Zina eden kadınla zina eden erkekden her birine yüzer değnek vurun…” (Nur: 24/2)
Ayetiyle mensuhdur. Ben dedim ki:Bunda nesih yokdur, fakat bu gayeye kadar uzanmışdır. O gayeye gelince Peygamber (s.a.v.) va’dedilmiş olan yolun şu ve şu olduğunu beyan eylemişdir. Böyle olunca hiçbir nesih yoktur.
el-Maide’den mensuh sayılanları:
“Ey iman edenler, Allah’ın şeairine, haram olan aya ve kurbanlık hediyyelere (onlardaki) gerdanlıklara ve Rab’larından hem bir ticaret, hem bir rıza arayarak Beyt Haram’ı kasdederek gelenlere sakın hürmetsizlik etmeyin.” (Maide: 5/2)
“Sana haram olan o ayı, ondaki muharebeyi sorarlar. De ki: O ayda muharebe büyük günahdır. İnsanları Allah yolundan men’etmek, O’nu inkar etmek, (ziyaretçileri) Mescid-i Haram’a girmelerine mani olmak, Onun halkını oradan çıkarmak ise Allah katında daha büyükdür. Fitne katilden de beterdir.” (Bakara: 2/217)
Ayetiyle mensuhdur.
Ben dedim ki:Biz ne Kur’an’da ve ne de sahih sünnetde onu nesh edici bir şey bulmuyoruz. Velakin mana: (Esasen) haram kılınmış olan kıtal, haram ayda ağırlaştırma yönünden daha da şiddetli olur demekdir. Nitekim Peygamber (s.a.v.) Mina Hutbesinde:
“Muhakkak kanlarınız ve mallarınız bu beldenizde, bu ayınızda bu gününüzün hürmeti gibi sizlere haramdır.” buyurdu.
“Alabildiğine yalanı dinleyenler, haram yiyenlerdir onlar. Sana gelirlerse ister onların aralarında hükmet, ister onlardan yüz çevir. Şayet kendilerinden yüz çevirirsen sana hiçbir vecih ile zarar yapamazlar. Hükmetdin mi artık onların aralarında adaletle hükmet. Çünkü Allah adalet sahiblerini sever.” (Maide: 5/42)
“Ve aralarında Allah’ın indirdiğiyle hükmet. Onların keyiflerine uyma.” (Maide: 5/49)
Ayetiyle mensuhdur. Ben dedim ki: O’nun manası:“Eğer hükm vermeyi tercih edersen Allah’ın indirdiğiyle hüküm ver. Onların arzularına uyma” demektir. Hasılı şu ki:Bizim, ehl zimmeti davalarını kendi reislerine yükseltmeleri ve o reis hakimler de kendi yanlarında bulunan kanunlarla hükmetmelerine bırakmak hak ve hürriyetimiz var. Hem de onlar arasında Allah’ın bize indirmiş olduğu kanunlarla hükmetmek hak ve hürriyetimiz var.
“Ey iman edenler!ölüm herhangi birinizin karşısına gelip çatdığı zaman (edeceğiniz) vasiyyet vaktinde aranızda ya içinizden adalet sahibi iki şahid tutun, yahud yeryüzünde sefer etdiniz de başınıza ölüm musıybeti gelmiş ise sizden olmayan iki kişiyi şahid yapın.”
(Maide: 5/106)
“Ve içinizden adalet sahibi iki kişiyi de şahid yapın. Şahidliği Allah için eda edin.” (Talak: 65/2)
Ayetiyle mensuhdur. Ben dedim ki: Ahmed İbn Hanbel bu ayetin zahirine kail oldu. Başkalarına göre o ayetin manası:Kendi yakınlarının gayrisinden iki kişi demekdir. Buna göre o iki kişi diğer müslümanlardan olurlar.
El-Enfal’den mensuh olanlar:
“Ey Peygamber, mü’minleri harbe teşvik et. Eğer sizden sabır ve sebat sahibi 20 kişi bulunursa onlar 200’e galebe ederler. Sizden yüz kişi, kafirlerden 1000’ini yener. Çünkü onlar anlamazlar güruhudur.” (Enfal: 8/65)
Ayeti, bundan sonra gelen 66. ayetle mensuhdur. Ben de onun dediği gibi o ayet mensuhdur, dedim.
Berae suresinden mensuh denilen:
“(Ey Mü’minler,) siz gerek hafif gerek ağırlıklı olarak elbirlik savaşa çıkın. Allah yolunda mallarınızla, canlarınızla muharebe edin. Eğer bilirseniz bu, sizin için çok hayırlıdır.” (Tevbe: 9/41)
Ayeti, maziret ayetleriyle nesh edilmişdir. Uzr ayetleri ise şu iki ayetdir:
“A’maya göre bir harac (darlık ve günah) yok. Topala göre bir harac yok. Hastaya göre bir harac yok…”
(Nur: 24/61)
“A’maya (muharebeden geri kalmak hususunda) vebal yok. Topala vebal yok. Hastaya veba yok.” (Feth: 48/17)
Ben dedim ki: “Hifafen”, binilecek vasıtadan, hizmet için olan kuldan ve kendisiyle kanı olunacak nafaka nev’inden cihad yapılabilecek araç ve gereçler azlığı ile, “Sıkalen” ise çok hizmetçiler pek çok binekler ile birlikte olarak demektir. Şu halde bunda nesh yoktur, yahud da nesh yakıyn ve tahkıyk vechile görülmemiştir deriz.
en-Nur suresinden mensuh denilenler:
“Zina eden erkek, zina eden veya muşrik olan kadından başkasını nikahlamaz. Zina eden kadını da zina eden veya müşrik olan bir erkekten başkası nikahlamaz. Bu (suretle evlenmek) mü’minler üzerine haram kılınmıştır.” (Nur: 24/3)
“İçinizden bekarları ve kölelerinizden, cariyelerinizden salih olanları evlendirin. Eğer fakir iseler Allah onları fadlı ile zengin yapar. Allah (ın lutfu) boldur, (her şeyi) hakkıyla bilendir.” (Nur:24/32)
Ayetiyle mensuhdur. Ben dedim ki:Ahmed İbn Hanbel, ayetin zahirine kail oldu. Diğerlerine göre ayetin manası, büyük günah işleyen kimse küfüvv değildir.Ancak zina edici kadına küfüvv olur, yahud zina edici kadının tercih edilmesi müstehab olmaz demekdir. “Bu haram kılındı” kavli ise zinaya ve şirke işaretdir. Öyleyse bunda nesh yokdur. Amma “bekarları evlendiriniz” kavline gelince bu emir, nassı nesh etmez olan ammdır, yani umumi bir lafızdır.
“Ey iyman edenler, sağ ellerinizin malik olduğu (köle ve cariyeler) bir de sizden olup da henüz büluğ çağına girmemiş küçükler şu üç vakitde: sabah namazından önce, öğle sıcağından elbiselerinizi çıkaracağınız zaman, bir de yatsı namazından sonra (odanıza girecek olurlarsa) sizden izin istesinler. Bu üç vakit sizin için avret (ve halvet vakitleri) dir. Bunlardan sonra ise birbirinizi dolaşmanızda ne sizin üzerinize ne de onların üzerine bir vebal yokdur…” (Nur: 24/58)
Ayeti, (nasihi gösterilmeden) mensuhdur denildi. Yine bu ayet hakkında, mensuh değildir, lakin insanlar bu ayetle amel etmekde gevşeklik gösterdiler denildi.
Ben dedim ki:İbn Abbas’ın mezhebi bu ayetin mensuh olmadığıdır. İşte en güzel ve i’timada en layık olan budur.
el-Ahzab’dan mensuh denilen:
“Bundan sonra kadınlar (ı alman) ve bunları herhangi zevcelere değiştirmeden güzellikleri hoşuna gitse de, sana helal olmaz. Sağ elinin malik olduğu (cariyeler) müstesna. Allah her şeye murakıbdır.” (Ahzab: 33/52)
“Ey peygamber!Mehirlerini verdiğin zevceleri ve Allah’ın sana ganimet olarak nasib etdiklerinden sağ elinin malik olduğu kadınları… senin için helal kıldık.”
(Ahzab: 33/50)
Ben dedim ki: Nesh edici kelamın tilavetde öne geçirilmiş olması muhtemil olur. Bence en zahir olan budur.
el-Mücadele suresinden:
“Ey iyman edenler, siz Peygambere mahrem bir şey arzetmek istediğiniz vakit bu mahrem konuşmanızdan evvel sadaka verin. Bu sizin için daha hayırlı ve daha temizdir. Fakat bulamazsanız, şübhe yok ki Allah çok mağfiret edici, çok merhamet eyleyicidir.”(Mücadele: 12)
Ayeti bundan sonra gelen el-Mücadile: 13. ayetle mensuhdur. Ben de onun dediği gibi derim.
el-Mümtehine suresinden:
“Eğer zevcelerinizden bir şey sizden kafirlere kaçar da siz de muharebede ganimete kavuşursanız, zevceleri gitmiş olan (müslüman) lara harcadıkları (mehir) kadar verin…”(Mümtehine: 60/11) ayetinin, Seyf ayetiyle (Tevbe: 9/5), yahud ganimet ayeti ile Enfal: 8/41) mensuh olduğu söylendi. Bu muhkemdir de denildi.
Ben de, en zahir olan muhkemliğidir, lakin hüküm sulhlaşma zamanında ve kafirlerin kuvvetli bulundukları sıradadır, derim.
el-Müzzemmil suresinden:
“Ey (esvabına) bürünen, gecenin birazı hariç olmak üzere kalk. Gecenin yarısı mikdarınca yahud ondan birazını eksilt, yahud o yarının üzerine artır.”
(Müzzemmil: 73/1-4)
Ayetleri bu surenin sonuncu ayetiyle mensuhdur. Sonra bu sonuncu ayet de beş vakit ile nesh edildi, denildi.
Ben derim ki:Beş vakit namazla nesh davası açık değildir. Fakat hakk olan, sürenin evveli gece nafile namazı kılmağa teşvikle çağırmayı te’kid hakkındadır, sonu da bu te’kidi nesh etmiş ve sırf çağırmaya döndürmüştür.
es-Süyuti, İbn’ul-Arabi’ye uyarak şöyle dedi: “İşte bunlar, bazılarının mensuhluğu hakkında ihtilaf edilmekle beraber yirmi bir mensuh ayetdir. Bunlardan başkasında nesh iddiası sahih olması.
İzin isteme (Nur:24/58) ayetiyle mal taksimi (Nisa: 4/8) ayeti hakında en sahih olan ise muhkemliktir ve neshin olmamasıdır. Böylece mensuhlar on dokuz oldu.”Bizim yazdığımız tenkidlere göre de nesh ancak beş ayetde görülür.
KAYNAK : ŞAH VELİYYULLAH DİHLEVİ,FEVZÜLKEBİR