Fil Süresi Read More»
Tefsir Ve Tev’il
Tefsir lügatte, şerh, beyan, tevzih ve tebyin, bir kelimeyle bir metnin zor anlaşılır bir ibaresinin aydınlığa kavuşması demektir. Buradaki metin Kur’an-ı Kerim’dir. Kimi Kur’an araştırmacıları tefsiri “Kur’an’ı anlama ilmi” olarak tarif etmişlerdir. Ya da “Tefhimi Muradullah” yani Kur’an’ın sahibi olan Allah’ın, Kur’an’daki her bir ibarede muradının ne olduğu demektir. Zira elbette bu, dilsel kaidelere ve dilbilgisi, kavram bilgisi ve belaget ilmi gibi kurallara dayanmalı ve hatta mümkün olduğu kadar hadislere, haberlere dayanmalı, akıl, icma ve sünnete muhalif olmamalıdır.
Hicri onuncu asrın ünlü Kur’anbilimcisi olan Suyuti, bir müfessirin en az on beş ilimde ve fende söz sahibi ve etkili olması gerektiği görüşündedir. Bu onbeş ilim ve fenler şunlardan oluşmaktadır:
1- Lügat ve Kur’an’ın kavramlarını bilme,
2- Nahiv,
3- Sarf,
4- İştikak,
5- Mana,
6- Beyan,
7- Bedi’,
8- Kıraat (ve kıraat ihtilafı) ilmi,
9- Usul-i din (ve daha geniş olarak Read More»
İHLAS SÜRESİNİN TEFSİRİ
İndiği Yer : Mekke İniş Sırası : 22 Âyet Sayısı: 4
Nüzül sebebi : Rivayete göre bazı müşrikler Hz. Peygamber (a.s)’e gelip: “Ey Mu-hammed! Bize Rabbini anlat. O, altından mıdır? Gümüşten midir? Zeber-cedden midir? Yoksa yakuttan mıdır?” dediler. Bunun üzerine “İhlâs sûresi” indi.( Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat: 7/474.)
İngilizce meali :
Revealed before the Hijrah. This chapter has 4 verses.
In the Name of Allah, Most Gracious, Most Merciful.
1. Say: He is Allah, the One;
2. Allah, the Eternal, Absolute;
3. He begetteth not, nor is He begotten;
4. And there is none like unto Him.
İbn Acurrun’dan luğavi olarak tefsiri :
آ:1 {قُلْ هُوَ اللَّهُ أَحَدٌ}
”هو”: ضمير الشأن مبتدأ، ”الله”: مبتدأ ثان، ”أحد”: خبر الثاني، والجملة خبر ”هو”.
آ:2 {اللَّهُ الصَّمَدُ}
”الله الصمد”: مبتدأ وخبر، والجملة خبر ثان للمبتدأ ”هو”.
آ:3 {لَمْ يَلِدْ وَلَمْ يُولَدْ}
جملة ”لم يلد” خبر ثالث.
آ:4 {وَلَمْ يَكُنْ لَهُ كُفُوًا أَحَدٌ}
”أحد”: اسم ”يكن”، الجار ”له” متعلق بالخبر ”كفوًا”.
Vehbe Zuhayli’nin Tefsir-i Münir’inden edebi sanatlar yönü :
“De ki: O’ Yüce ismi, tazim ve iclal için şan zamiri (O) ile zikretti. “Allah’tır, sameddir.” Tahsis ifadesi için her biri marifedir.
“De ki: O Allah’tır, bir tektir,” sözü dengi ve çocuğu olmamasını gerektirir. “Doğurmamıştır, doğurulmamıştır.” sözü, izah ve beyanın ziyadesi tecrid ve tefrid denen şeyin takriri için umumilikten sonra tahsis getirmiştir.
“Ahad”,” Samed”, “Lem yûled” kelimelerin sonları ses bakımından bir-birleriyle uyumlu olup seci vardır.
Birkaç ince nokta :
Doğurmadı, Doğurulmadı
“O, doğurmamıştır ve doğurulmamıştır” (Ihlas, 3).
Bu ayetle ilgili birkaç soru var:
Birinci Soru: (doğurmamıştır) iadesi niçin, (doğurulmamıştır) ifadesinden önce zikredilmiştir? Halbuki, görünen durumda, (mesela insan) önce mevlüd (çocuk-doğurulan) olur, sonra valid (baba-anne) olur?..
Cevap: Önce “doğurmamıştır” ifadesiyle söze başlanmıştır. Çünkü kafirler, Allah’ın çocuğu olduğunu iddia ediyorlardı. Bu böyledir, çünkü müşrik Araplar, “Melekler, Allah’ın kızlarıdır”; yahudiler, “Uzeyr, Allah’ın oğludur”; hristiyanlar da “Isa, Allah ‘m oğludur” diyorlardı ve bunlardan hiç biri, Allah’ın bir babası olduğunu iddia etmiyorlardı. İşte bu sebepten dolayı, Hak Teâlâ bu ayette önce, daha önemli olan hususu ile işe başlayıp, “O doğurmamıştır” buyurmuş; sonra da bunun deliline işaret ederek, “ve doğurulmamıştır” buyurmuştur. Adeta şöyle denilmek istenmiştir: “Allah’ın herhangi bir çocuğu olamayacağına delil, O’nun başkasının çocuğu olmadığı hususundaki ittifakımızdır.”(Fahrettin Razi,Mefatihul ğayb,Tefsir-i Kebir)
Kıraat Farkı
İkinci Soru: Bu ayetin kıraati nasıldır?
Cevap: kelimesi, hem kâfin ve fâ’nın zammesiyle; hem de kâfin kesresi-fâ’nın sükûnu veya kâfin zammesi-fâ’nın sükunu ile ‘jif ve ijtf şekillerinde okunmuştur. Ama asıl olan, kâfin ve fâ’nın zammesiyle olan okunuştur. Bu kelime ve (ip-sicim) ve (boyun) kelimelerinde de olduğu gibi, (fâ’nın sükunu ile) hazfedilmiştir. Ebû Ubeyde, “Arapça’da, ” ve kelimelerinin hepsi de, misil (benzer – denk) manasınadır” demiştir. .”(Fahrettin Razi,Mefatihul ğayb,Tefsir-i Kebir)
Allah Samed’dir
Cenâb-ı Hak mutlak anlamda «samed»dir. Haeetler hissedildikçe O’na baş vurulur; ihtiyaç doğdukça O’nun kapısına yönelinir ve O, bütün hacet¬leri noksansız karşılama kudretine sahiptir. Nitekim İbn Abbas (R.A.) ile Dahhak de bu sıfatı belirttiğimiz şekilde yorumlamıştır.
Bununla beraber bu sıfatı az farklı şekilde manalandınp yorumlayan¬lar da olmuştur:
1- Sıkıntılı ve darlıklı günlerde, ihtiyaçların arttığı dönemlerde ken¬disine baş vurulan seyyid (efendi, ileri gelen)…
Zira bu mânâ ile «samed» insana sıfat olmaktadır.. Aynı zamanda o seyyidin de öyle günlerde baş vurmak isteyeceği bir merci söz konusudur.
2- Dâim ve baki olan.
3- Ubey b. Kâb’e (R.A.) göre : Doğurmayan, doğurulmayan demek¬tir ki, «Lem yelid ve lem yûled» cümlesi bu sıfatın bir bakıma tefsîri oluyor.
4- Hz. Ali (R.A.), Ebû Vâil Şakık b. Seleme ve Süfyan’a göre: Sa¬med, şu seyyiddir ki onun efendiliği ve baş olmaklığı çeşitli şeref ve kerem doğrultusunda doruğuna yükselmiştir.
5- Ebû Hüreyre’ye (R.A.) göre : Her şeyden ve herkesten müstağni olan ve her şeyin kendisine muhtaç olduğu zat demektir.
6- Süddî’ye göre: Rağbet edilecek konularda maksûd; musibet ve sıkıntılarda yardımı matlûb olan zat demektir.
7- Hüseyin b. Fazl’a göre : Dilediğini yapan, yapabilen; irâde etti¬ğini hükmeden, hükmedebilen zat demektir.
8- Kendisinde hiç kusur bulunnayan kâmil ve ekmel zat hakkında da kullanıldığı vâkidir.
9- el-Hasan, İkrime ve İbn Cübeyr’e göre : Cevfi (karın boşluğu, iç boşluğu) olmayan demektir.( Celal Yıldırım, İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri, Anadolu Yayınları)
Fazileti :
“Canım kudret elinde olan Allah’a yemin ederim ki bu sûre Kur’an in üçte birine denktir” (Buhârî, “Tevhîd”:1)
O sûreyi sevmen senin cennete girmene sebeb teşkil etmiştir.” (Tirmizi) Bu hasen, garib, sa¬hih bir hadistir.
Kudsî Hadîs:
Aziz ve Celîl olan Allah buyurdu: «Ademoğlu beni yalanladı; bu onun hakkı değildir. O bana sövüp saydı; bu da onun hakkı değildir. Beni ya¬lanlaması, «Artık öldükten sonra O beni hayata geri cevirmeyecektir» demesidir. Oysa ilk yaratmak, onu öldükten sonra tekrar hayata döndür¬mekten bana daha kolay değildir. Onun bana sövüp sayması şöyle demesidir: «Allah oğul edindi.» Oysa Ben bir olanım; hiçbir şeye ihtiyaç duymam.Doğurmadım ve doğurulmadım. Hiçbir şey bana denk,(ortak ve benzer) olamaz.»
(Buhari,tefsîr : 2,112, 201/Nesâi,cenâiz :117/Ahmed B.Hanbel,Müsned : 2/317,350)
Sürenin fazileti hakkında daha geniş bilgi için bak : İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Buruç Yayınları.
‘’İhlas süresi,Kur’an’ın üçte birine denktir,cümlesinden kasıt ne olabilir ?
Âlimler şöyle der: Bu, İhlâs sûresinin birçok mânâ, ilim ve bilgileri ihtiva ettiği içindir. Zira Kur’ândaki ilimler üçtür: Allah’ın birliğini gösteren âyetler, ahkâm âyetleri ve kıssalar. Bu sûre, Allah’ın birliğini gösteren âyetleri kapsadığı için Kur’ân’ın üçte biri sayılır. Bazıları şöyle der: Sevap bakımından Kur’ân’ın üçte birini okumaya eşittir. Yani bu sûreyi okuyana, Kur’ân’m üçte birini okuyana verilen sevap kadar sevap vardır. En iyisini Allah bilir.(Prof.Dr. Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat)
Ayetlerin tefsiri :
Âyetlerin Tefsiri
1. Ey Peygamber! Alay eden o müşriklere de ki: Kendisi¬ne ibâdet ettiğim ve sizi O’na ibadete çağırdığım Rabbim birdir,tekdir,or¬tağı ve benzeri yoktur.Ne zâtında, ne sıfatlarında, ne de fiillerinde dengi ve benzeri vardır.O birdir,tektir. “Baba, oğul ve Rûhul-Kuds” üçlüsüne inanan Hristiyanların dediği gibi değildir. Birçok ilâhın varlığına inanan müşriklerin inandığı gibi de değildir.İbn Cüzey şöyle der: Bil ki, Allah’ın “birdir” diye vasıflanmasının üç mânâsı vardır. Hepsi de O Yüce Allah hakkında doğrudur. Birincisi O birdir. O’nun yanında bir ikinci ilâh yoktur.Bu, sayı mânâsında bir olmadığını ifade eder.İkincisi,O tektir, benzeri ve ortağı yoktur demektir.Nitekim, “Falan şahıs, asrında tektir”dersin. Bu, onun benzeri yoktur demektir.Üçüncüsü, Allah birdir, bölünmez, parçalara ayrılmaz.Bu sûreden maksat, müşriklere bir cevap olarak, Allah’ın ortağı olmadığını bildirmektir.Yüce Allah, Kur’ân’da birliğini gösteren kesin de¬liller getirmiştir. Bunlar gerçekten çoktur.Bunların en açık olanları şu dört delildir. Birincisi, “Yaratan Allah, yaratmayanlar gibi olur mu?” mealin¬deki âyettir.Bu, yaratma ve meydana getirme delilidir.Yüce Allah’ın, bütün varlıkların yaratıcısı olduğu sabit olunca, onlardan herhangi birinin O’nun ortağı olması sahih olmaz. İkincisi, “Eğer yer ve gökte Allah’tan baş¬ka ilâhlar olsaydı, yer ve gök kesinlikle fesada uğrardı.’’(Enbiya suresi, 21/22) mealindeki âyet-tir.Bu sağlam ve eşsiz yaratmanın delilidir.Üçüncüsü, “Eğer dedikleri gibi Allah ile birlikte başka ilahlar da bulunsaydı, o takdirde bu ilahlar, Arş’ın sahibi olan Allah’a ulaşmak için çareler ararlardı.’’ mealindeki âyettir.Bu hâkimiyet ve üstünlük delilidir. Dördüncüsü, “Allah çocuk edinmemiştir.O’nunla beraber hiçbir ilâh da yoktur. Aksi taktirde her ilâh kendi yarattı¬ğını sevk ve idare eder,biri diğerine galip gelirdi.” mealindeki âyettir.Bu da, birden çok ilâh olduğu takdirde çekişme ve üstün olmaya çalışma ola¬cağına dâir delildir. Bundan sonra Yüce Allah, birliğini ve mahlûkâta muhtaç olmadığını te’kit etmek üzere şöyle buyurdu:
2. İhtiyaç anında devamlı olarak kendisine baş vurulan O’dur.Mahlûkât O’na muhtaçtır, O ise âlemlerden müstağnidir, hiçbir şeye ih¬tiyacı yoktur. Âlûsî şöyle der: Samed, kendi üstünde hiç kimse bulunma¬yan, ihtiyaç anında ve işleri olduğunda insanların kendisine baş vurduğu yü¬ce kişi demektir.
3. O, evlat edinmemiştir.Ne oğullan vardır, ne de kızları.O ke¬mal sıfatlarını taşıdığı gibi, noksan sıfatlardan da uzaktır.Tefsirciler şöyle der: Bu âyet, Allah’a evlat nisbet edenlerin hepsini reddeder.Meselâ, “Üzeyir, Allah’ın oğludur diyen yahudileri; “Mesih Allah’ın oğludur’’diyen hristiyanları ve “Melekler Allah’ın kızlarıdır.”iddiasında bulunan Arap müşriklerini reddeder.Yüce Allah, kendisinin çocuğu olmadığını bildirerek bunların hepsini reddetmiştir. Çünkü çocuğun, babanın cinsinden olması lâzımdır.Allah (c.c.) ise ezelî ve kadîmdir. O’nun bir benzeri yoktur. O’nun için bir çocuk olması imkânsızdır. Bir de, ancak eşi olanın çocuğu olur.Yüce Allah’ın eşi yoktur.Nitekim “O, göklerin ve yerin eşsiz yaratıcısıdır.O’nun eşi olmadığı halde,nasıl çocuğu olabilir”mealindeki âyetiyle buna işaret etmiştir.O, ne bir babanın, ne de bir ananın oğlu olmuştur. Çünkü doğan her şey sonradan olur.Yüce Allah ise kadîm ve ezelîdir, evve¬li yoktur. Ne doğmuş olması, ne de bir babasının olması doğru olur. Âyet-i kerîme, bütün yönleriyle Yüce Allah’tan, soy kavramına giren her şeyi red¬detmiştir. O, varlığının başlangıcı olmaya ilk’tir. Kendisinden başka hiç bir şey yok iken var olan Kadîm yani İlktir.
4. Yüce Allah’ın hiçbir dengi ve benzeri yoktur.Ne zâtında, ne sıfatlarında, ne de fillerinde, yarattıklarından hiçbiri O’na benzemez: “O’nun benzeri hiçbir şey yoktur.O işitendir,görendir’’Ibn Kesîr şöyle der:O, her şeyin sahibi ve yaratıcısıdır. Şu halde, yarattıklarından,O’nun seviyesine yükselecek veya yaklaşacak bir benzeri nasıl olabilir?O, bundan yüce, mukaddes ve uzaktır. Kudsı hadiste şöyle gelmiştir: “Yüce Allah şöyle buyuruyor: “Ademoğlu beni yalanladı. Halbuki buna hakkı yok¬tu. Bana sövdü. Oysa onun buna da hakkı yoktu.Beni yalanlamasına ge¬lince,o şöyle diyerek beni yalanladı: Allah beni yarattığı gibi, asla tekrar diriltmeyecektir. Oysa, onu yoktan yaratmak, bana tekrar yaratmaktan daha kolay değildir. Bana sövmesine gelince,o da “Allah, çocuk edindi”demesidir.Oysa ben, tekim,samed’im.Çocuk edinmeyen, doğmayan eşi ve dengi olmayan ilâh’ım.(Prof.Dr. Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t-Tefasir, Ensar Neşriyat:)
HAZIRLAYAN : EfsuNKAR
Takvim
P | S | Ç | P | C | C | P |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 |
8 | 9 | 10 | 11 | 12 | 13 | 14 |
15 | 16 | 17 | 18 | 19 | 20 | 21 |
22 | 23 | 24 | 25 | 26 | 27 | 28 |
29 | 30 |
Add some widgets to this area!