Soru : ”Ümmetim sarığı indirince izzetlerini Allah indirecektir” hadisi sahih midir ?
Cevap :
Hadisin sıhhat durumu nedir ? Dilerseniz dıhhat değerlendirmesi yapan 5 farklı kitaptan bunu görelim;
1-Resmin alındığı yer/diğer bir deyişle hadisin geçtiği yer:Deylemi,Firdevs,c.3,s.117,DaruKitabilArabiy
Değerlendirme : Konu ile alakalı 3 rivayete yer verilmiştir.Hadis numaraları 4109,4110,4111 üç hadisin de dipnotuna bakınca gördüğümüz şu oldu : Üç hadis de zayıftır.Bu hadislerin zayıf olduğu yine Deylemi’ye ait olan Firdevs’in dipnotunda yazılıdır.
2-Resmin alındığı yer : Acluni’nin Keşful Hafa’sı.Hadis numarası 1783,Darul Marife.Konuyla alakalı sahih bir hadisin olmadığı yazılıdır.
3-Resmin alındığı yer : Münavi,Feyzul Kadir,Şerhu Camiu’s Sağir,c.4,s.392,5724 numaralı hadis ve onun dipnotuna bakıyoruz.
Değerlendirme : Zehebi’nin , Sehavi’nin , İraki’nin zayıf dediği nakledilmiş ve Münavi de buna karşı çıkmamıştır.
4-Resmin alındığı yer : Sehavi,Mekasidul Hasene,s.291,h.717,Darukutubililmiyye
Değerlendirme : İlgili hadis zayıftır.
5- Resmin alındığı yer :Tuhfetulehvezi,tirmizi serhi,c.5,s.414,hadis serh numarasi 412,Darul Fikr
Değerlendirme : Sonuncu faideyi uhra’da şarih ’’ Sarığa dair sahih bir merfu ve sahih bir hadis bulamadım,görmedim.Sarığa dair var olan hadislerin hepsi ya zayıf ya da asılsızdır…’’
Peki bu hadis zayıf ise onunla amel edilir mi ?
SARIK VE TAKKE
Soru: Sarıkla İslam’ın ilgisi nedir?
Cevap:
Sarığın İslâm’ın bir şiarı (görüldüğünde İslâm’ı hatırlatan bir işaret) olduğunu İslâm alimleri tescil etmişlerdir. Rasulüllah Efendimiz (sav)’in sarık sardığı ve sarıkla namaz kıldırdığı sabittir. Ama sarık, namazın değil, İslâm’ın şiarıdır. Yani sadece namaza has bir kıyafet değildir. Namaz da saranlar, başka yerlerde saramadıklarından, hiç olmazsa bu şiarı namazda gösterebilme düşüncelerinden ötürü bunu yapıyor olmalıdırlar. Gerçi sarığın, namazın bir sünneti olduğunu söyleyenler de vardır. [Remlî, Fetâvâ, (Heytemî ile beraber), 28, I 17.] Fakat sarıkla kılınan namazın faziletinden sözeden hadisler, ya mevzudur (uydurma), ya da asılları yoktur. Diğer yönden, bazan hadis olarak, bazan da Hz. Ali’ye nisbeten söylenen, “sarık Arap’ın ta-cıdır” anlamındaki, sarığı kavmi bir şiar olarak gösteren haber ve benzerleri, mevzuat kitaplarında yer alır ve hepsinin zayıf olduğu söylenir. [Örnek olarak bk, Adûni, Keşfu’l-hafa, 11/94.] Ebu Davud’un ve daha başkalarının rivayet ettikleri: “Müşriklerle bizim aramızdaki fark, kalensüveler üzerindeki sarıklardır”, hadisi her ne kadar şahinlik derecesine ulaşmış değilse de birçok rivayetlerle desteklendiği için zayıf da sayılmamıştır. Meselâ İmam Suyutî, “sarık sarın, sizden önceki milletlere muhalefet edin” hadisi ile, “size sarık yaraşır, çünkü o, meleklerin simasıdır” hadisini buna şahid olarak zikreder. [Suyutî, el-Leâli’l-masnu’a, ll/260.] İbn Asâkir Tarih’inde İmam Malik’in “sarığın terki uygun olmaz. Ben daha yüzümde tüy bitmemişken sarık sardım” [Münâvî, Feyz, IV/225] dediğini nakleder. Suyutî, sadece siyah renkle alakalı bir sadette ve tek bir yerde Rasulüllah (sav)’ın ve sahabenin sarık giydiklerine dair elliye yakın rivayet verir. [Suyutî, el-Havî, 1/1 10-121] Yine Cebrail’in sarıklı olarak indiği, meleklerin sarıklı olarak yardıma geldikleri hakkındaki rivayetler de sarığın bir şiar olduğunu gösterir. Rasûlüllah (sav)’ın kendisini temsîlen gönderdiği kimselere, bizzat kendi eliyle sarık sarması şeklen de temsil etmenin istendiğine bir delildir. Münavi; “sarık peygamberlerin sünneti, nebilerin ve sâdâtın adetidir” der. İbnü’l Arabî de, sarığın başın sünneti, peygamberlerin ve sadâtın âdeti olduğunu söyler. Sarığın vazgeçilmez bir şiar olduğundan-dır ki, Yahudiler ve Hıristiyanların da sarık giymeleri halinde, onlara sarığı terk etmekle değil de rengini değişik tutmakla muhalefet edilmesinin söylenmesidir. Allâme M. Bahît bu konuda yazdığı müstakil bir risalede sarık hakkındaki haber ve uygulamaları naklettikten ve İbn Ömer’in, “sarık sünnet midir?” sorusuna “evet” cevabını verdiğini aktardıktan sonra, “bütün bunlardan anlaşılmış oldu ki, sarık giymek bir sünnettir, sarık müslümanların şiarıdır, müslüman başkalarından onunla ayrılır” hükmünü verir. Ancak sünneti sünnet olarak görmek ve farza ya da vacibe engel olduğu yerde farzı ya da vacibi tercih etmek gerektiğini de “nasların tearuzu” çerçevesinde iyi bilmek gerekir.
Soru: Sarıksız olarak giyilen takkelerin papaların takkesine benzediği söyleniyor, doğru mudur?
Cevap:
Papanın ya da yahudilerin takkesi kafanın tepesinde kalmak üzere oldukça küçük ve karekteristiktir. Müslümanların giydiği takkeden kolayca ayrılır. Bu bakımdan aralarında benzerlik yoktur. Kaldı ki, benzerlikte esas olan bizim onlara benzemememizdir. Onların bize benzemesi onları ilgilendirir. Rasûlüllah Efendimiz (sav)’ın sarığın altından kalensüve, kalensüvesiz sarık, sarıksız kalensüve giydiği vakidir. [İbn Kayyım el-Cevziyyer Zâdü’l-meâd, 1/35] Bilindiği gibi takke de kalensüvedir. Rasûlüllah giymiş olduktan sonra müslüman için örnek tamamdır. Ne var ki, takke ne namazın sünnetlerinden ne de adabındandır. Namaza kalkılırken giyilmesi iki sebepten birine bağlı olmalıdır: 1. İslâm’da örf bir hukuk kaynağıdır ve baş açık namaz kılmak örfen hoş karşılanmayan yerde mekruh olacağından taşıma kolaylığı olan takke bu kerahati önleyecektir. 2. Namazda başı açmanın örfen kerih görülmediği yerlerde “her namazda zinetinizi edinin” [Araf: 7/3] ayetine hiç olmazsa bir takke ile uyulmuş olacaktır (Allah’u a’lem). Ancak namazda ve namaz dışında diye ayırmadan sırf Rasûlüllah giydi diye giyen, -eğer bununla başka sünnetlere veya vaciplere mani olmayacaksa- sünnete uymuş olma sevabı alır.
Kaynak : Prof.Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997