Bu konuyu delil,kaynak ve mantık üçgeni içerisinde inceleyelim ;
Konunun delili olan ayetin okunuşu : ‘’Lâ yemessühü illel mutahherûn.’’(Vakıa :79)
Ayete verilen farklı manalar
“Ona(kitaba) tertemiz olanlardan başkası dokunamaz.’’(Vakıa : 79)
‘’Ona(kitaba) temizlenip-arınmış olanlardan başkası dokunmaz.’’(Vakıa :79)
Konunun delili olan hadisin okunuşu: “La yemessul Kur’ân’e illâ tahirun.’’
Manası :‘’ Ancak temiz olan Kur’an’a dokunabilir.”( Hakim el-Müstedrek)>Hakim,hadisin sahih olduğu kanısındadır.
Mushafa dokunabilmek için abdestin şart olup olmaması hususunda ihtilaf vardır.Abdestsiz kişilerin Kur’an’a dokunup dokunamayacağı konusundaki ihtilafın nedenlerini üç madde olarak gösterebiliriz.
1) “Temiz olanlar” lafzından maksadın; insanlar mı, melekler mi olduğunda net bir delilin olmayışı,dolayısıyla ittifakın olmayışı.Temiz olanlardan maksat ‘’insanlardır’’ diyenlere göre abdest gereklidir.
2) Ayetin sonuna verilen mananın yukarıda da görüldüğü gibi farklı’’dokunmaz -dokunmasın’’oluşu,yani verilecek manada ittifakın olmayışı ki ittifakın olmayış nedeni de ayette geçen “lâ yemessuhu” cümlesindeki “lâ” ile ilgilidir.Ayetteki ‘’lâ’’ nehiy değil, nefiy edatıdır, diyenler olduğu gibi aksini de söyleyenler vardır.İlgili edat,manayı ’’dokunmaz -dokunmasın’’ diye etkilemektedir.Buna göre nehiy edatıdır,diyenler ayetin yasaklayıcı olduğunu,nefiy olduğunu söyleyenler de ayetin yasaklayıcı olmadığını düşünmektedir.
3) Hadiste geçen ‘’tahir-temiz’’ kelimesinin abdest manasına geldiği gibi gusül anlamına da geldiği çeşitli kitaplarda ifade edilmiştir.Ayrıca hadisin sahih olmadığını söyleyenler de vardır. (Şevkani,Neynül Evtar) hadisin bir başka tariki hakkında da Nesai, metruk hadistir,kabul edilemez,demiştir.
“Kur’an‘a sadece abdestli (olan) dokunsun.’’ >Metalibu Âliye’de belirtildiğine göre Busiri,ravileri güvenilir bulmuştur.
Konumuzla ilgili delil olan Vakıa süresinin 79. Ayetini tefsirlerden inceleyelim :
1) Diyanet,Kur’an Yolu
Müfessirler genellikle, burada meleklerin kastedildiği kanaatindedir; Abese 80/11-16. âyetleri bu anlamı desteklemektedir. Dolayısıyla, buradaki “dokunma” anlamına gelen “mess” kelimesi, Kur’an’ın içeriğinin Peygambere iletilmesinde meleklerden başkasının rolünün olamayacağını ve müşriklerin iddia ettikleri gibi kâhin veya şâir sözü olmadığını ifade etmektedir. Zira müşrikler cin ve şeytanların gökten gelen haberlerden çalıntı yapabildiklerine, kâhinlerin de onlardan bilgi aldıklarına, yine her şairin kendisine şiiri dikte eden bir şeytanın bulunduğuna inanıyorlardı; Hz. Peygamber’in de Kur’an’ı böyle bir yolla elde ettiğini ileri sürmüşlerdi.
Kur’an’ın Allah Teâlâ tarafından böylesine yüceltici ifadelerle anılması ve âyette, -asıl anlam yukarıda açıklandığı şekilde olsa bile- temiz olarak dokunmanın ona saygıyı belirten bir niteleme olarak yer alması sebebiyle ilk zamanlardan itibaren müslümanlar Kur’an âyetlerinin yazılı olduğu malzemeye ve mushafa ibadet temizliği olmadan yani abdestsiz olarak dokunmamaya özen göstermişlerdir.İslâm âlimlerinin çoğunluğu da Hz. Peygamber’den nakledilen bazı söz ve uygulamaları bu yöndeki çıkarımı destekleyici bulmuşlar ve mushafa el sürmek için abdest almak gerektiğine hükmetmişlerdir. Öte yandan İbn Abbâs, Davud b. Ali, İbn Hazm ve Şevkânî gibi âlimler âyetin Mushaf ile değil levh-i mahfuz ile ilgili olduğunu, abdestli olmayanın Mustafa dokunmasını men eden hadisin de sahih olmadığını yahut sahih olsa bile orada müşriklerin kastedildiğini ileri sürerek abdestli olmayan, cünüp ve âdet halindeki kimselerin Mustafa dokunmasını ve onu okumasını câiz görmüşlerdir.
Bu uygulamaları ve abdestin gerekliliği yönündeki içtihadı esas alan ve kutsal kitabına saygısının bir nişanesi olarak ona el sürerken abdestli olmaya gayret eden bir müminin bu davranışı onun ecrini ve feyzini arttırır; fakat bu hükmün Kur’an’la yakından ilgilenme ve manaları üzerinde düşünme çabasını engelleyen bir set gibi algılanması kuşkusuz yanlış olur. Zaten imam Malik gibi İslâm âlimleri Kur’an eğitim-öğretiminin ve sıkıntıya yol açan durumların ayrı mütalaa edilmesi gerektiğini gösteren fetvalar vermişlerdir. Mushaf’a dokunmadan Kur’an’ın okunması veya tercümesine el sürülmesi için abdest almak ise genel olarak gerekli görülmemiş, sadece tavsiye edilmiştir.
2) Fahreddin Râzi, Tefsir i Kebir- Mefâtihul Gayb
Buradaki “kitap” sözü ile Levh-i Mahfuz’un kastedildiği görüşü en doğru görüş olduğuna göre,zamirin de, “kitâb”a râci olduğunun söylenmesi sahih ve doğrudur.İlk önce bu görüşte olan yazar,bu konunun sonunda ise şu karara varmıştır : Kur’ân’a temiz olarak dokunmada, ona saygı; abdestsiz dokunmada ise, onu hor ve hakir görme vardır. Dolayısıyla abdestsiz dokunmak caiz değildir.
3) Dr.Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir
Bu kitaba günahlardan temizlenmişlerden, yani meleklerden başkası dokunamaz. Daha sahih olan görüşe göre “La-yemessuhû” deki zamir kitaba döner.Mushaf’a abdestsiz dokunmaya gelince, dört mezhebin imamları dahil cumhur caiz olmadığı görüşündedir. Delilleri yukarıda geçen “Kur’an’a ancak temiz olan dokunur.” mealindeki Amr bin Hazm hadisidir. Malikîler öğrenme ve öğretme zarureti bulunduğu takdirde temiz olmayanın da Kur’an’a dokunmasına cevaz vermişlerdir.
Hakem, Hammad ve Davud bin Ali ez-Zahirî’den müslüman ve kâfirin temiz olsun veya olmasın Kur’an’a dokunmasında ve taşımasında bir mahzur olmadığı rivayet edilmiştir. Ancak Davud ez-Zahirî “Kâfirin taşıması caiz olmaz.” demiştir. Bunlar bunun mubah olduğu hususunda Rasulullah (s.a.) Kaysar’a yazdığı mektubu delil göstermişlerdir. Onlara bunun bir zaruret hali olduğu, dolayısıyla bu konuda hüccet olamayacağı şeklinde cevap verilmiştir. Dolayısıyla temiz olmayanın mushafa dokunmasının caiz olmayışı sünnetle sabit olmakta, ayetin açık delâletinden alınmış olmamaktadır.
4) Celal Yıldırım,İlmin I. Asrın Kur’an Tefsiri
Abdestsiz bir halde Mushafa dokunma konusunda ilim adamları ve müctehit imamların tespit ve ictihatları farklıdır:
a) H.Z.Ali, İbn Mes’ud, Sa’d b. Ebî Vakkas, Saîd b. Zeyd, Ata’, Zührî ve Nahaî’ye göre : Abdestsiz bir halde Mushafa dokunmak caiz değildir. Cumhur da bu görüşü ve içtihadı benimsemiştir. İmam Şafiî’nin de içtihadı bu doğrultudadır.
b) İbn Abbas ve Şa’bî’ye göre : Caizdir. İmam Mâiik’in de içtihadı bu anlam ve hükümdedir. Bir rivayete göre, İmam Ebu Hanife\’ninde içtihadı bu anlamdadır. İkinci bir rivayete göre, İmam Ebû Hanîfe’nin, «Mushafın yazılı olmayan kenar kısımlarına abdestsiz bir vaziyette dokunmakta bir sakınca yoktur» dediği şeklinde bir tesbit yapılmıştır.
c) Bu konuda, Resûlüllah (A.S.) Efendimizin Amr b. Hazme yazdığı mektupta «Kur’ân’a ancak tâhir (temiz) olan kimse dokunabilir» mealindeki hadîs delillerin en kuvvetlisi olarak bilinmektedir.
d) Yapılan başka bir rivayette, İmam Mâlik’in, abdestsiz kimsenin Mushafa dokunmasını sakıncalı gördüğü belirtilmiştir.
İlmihal kitaplarının konuya bakışı
1) Diyanet’in 2 ciltlik ilmihali : Kur’an’a dokunmak için abdest dinen gereklidir. Sünnî mezheplerin çoğu bunların farz olduğunda görüş birliğinde olup yalnız Hanefîler Kâbe’yi tavafta abdesti vacip görürler.
2) Ali Fikri Yavuz’un İslam İlmihali : Farz olan abdest :Namaz için, Kur’an- ı Kerim’i elle tutmak ve tilavet secdesiyapmak için alınan abdestler…
3) Ömer Nasuhi Bilmen,İslam ilmihali : Farz olan abdestler: Bunlar, Müslümanların namaz kılmak, tilavet secdesi yapmak veya Kur’an-ı Kerimi elleriyle tutmak için alacakları abdestlerdir.
4) Prof.Dr.Hamdi Döndüren,Delilleriye İslam İlmihali : Kur’an-ı Kerim’e el sürmek için abdestli bulunmak farzdır.
Sahih olmayan hadisler
‘’Abdest üzerine abdest,nur üzerine nurdur.’’İbn Hacer,hadisin zayıf olduğu kanısındadır.Bu söz,her ne kadar hadis olmasa da abdes üzerine abdest almanın zararı olmadığı da bilinmektedir.
YAZAR : EFsUNKAR,REDDÜL MEVZU (kendi eserimiz)