• İlahiyat Arapça Eğitim Seti
  • D.B.Meal Video Takip
  • Sanal-Medrese
  • İlahiyat Arapça Eğitim Seti
  • D.B.Meal Video Takip
  • Sanal-Medrese
FIKIH
Browse:
  • Home
  • FIKIH
  • BAŞ ÖRTÜSÜNÜ İNCELEYELİM

BAŞ ÖRTÜSÜNÜ İNCELEYELİM

by Admin in FIKIH
Tags: baş örtüsü, baş örtüsü farz mıdır, baş örtüsü farzdır, baş örtüsü hangi mezhebe göre, baş örtüsü tartışması, baş örtüsünün dinimizde yeri, baş örtüsüyle ilgili ayetler, baş örtüsüyle ilgili görüşler, baş örtüsüyle ilgili hadisler, dinimize göre baş örtüsü, mezhepelere göre baş örtüsü, nur süresi 31. ayetin incelenmesi
Baş örtüsü hakkında hemen hemen herkesin söylüyeceği bir şeyler vardır.Uzamanlar neler diyor ?Baş örtüsü mü tessettür mü demeliyiz ?Baş örtüsü hakkında yapılan eleştiriler ve cevapları,ilgili deliller,kaynaklar,uzman görüşleri hepsi aşağıda sergilenmektedir.
Hükmü : Ehli sünnetin ittifakı ile farz-ı ayın.
Farzı inkâr eden kafirdir,diyen mezheplere göre ki ehli sünnetin(Hanefi,Şafii,Maliki,Hanbeli) tamamı bu görüştedir. ‘’islâm dininde baş örtüsü yoktur.’’ diyerek,baş örtüsünü inkâr edenler kafir olmuş olur.
İnsanların bir kısmı ;
‘’ Dinde baş örtüsü yoktur ! ’’ diyor bir de bakıyoruz ertesi gün ‘’ Baş örtüsü dinciliktir ! ‘’diyor.Biz de bu cümleler yığınını , havasında oksijen yerine herzelik bulunan bir şehirden sesleniş olarak algıladık, demekle yetiniyoruz.
Baş örtüsü takmak dincilik ise baş örtüsü takmamak da dinciliktir.İnsanoğlu hayatının hiçbir döneminde dinden ayrı kalamaz.Şöyle ki Allah’a inanıyorum dersek Müslümanlık,Hıristiyanlık gibi bir dine mensup olurken, Allah’a inanmıyorum dersek bu kez de ateist olmuş oluruz.Ateistlik bir futbol okulu ya da siyasi parti değil bir dini öğretidir.Baş örtüsü vardır,dersek Müslüman ya da Hıristiyanlığa mensup olduğumuz izlenimi veriliyorsa, baş örtüsü yoktur,dersek bu kez de ateistliğe kaymış oluruz çünkü ateistlikte baş örtüsü yoktur.Tabi ille de ateistlik demek yanlış olur,Budist ya da baş örtüsü ‘’yoktur.’’ Diyen herhangi bir dinin üyesiymiş izlenimi vermiş oluruz.Baş örtüsü vardır,derken ‘’İslâmcı ‘’ diye nitelendiriliyorsak ‘’baş örtüsü yoktur’’ dediğimizde neden Budist olarak nitelendirilmeyelim ki ?Çifte standart uygulayıp birine hemen din yakıştıralım diğerine yakıştırmayalım ,düşüncesi batıldır.İnsan , hayatının hiçbir evresinde,hiçbir zaman dinden soyutlanamaz.’’baş örtüsü olsun .’’ diyenler örneğin islamın görüşünü savunan,benimseyenlerdir. ‘’ Baş örtüsü olmasın.’’ Diyenler de örneğin Budistlerin görüşünü savunan,benimseyenlerdir.Bu iki görüşten herhangi birini seçen bir farkla yine de dincidir.Fark da sadece dinlerin ismi ve içeriği ile ilgilidir.(Aristo’nun dediği gibi üçüncü halin imkansızlığı ilkesi) Bu iki seçeneğin dışında bir seçenek olmayacağına göre HERKES DİNCİDİR.(Dinci ile dindar kelimeleri arasında fark olup olmadığı tartışma konusudur.)
Ayrıca baş örtüsünü ‘’ öcülerin giysisi ‘’ gibi yansıtma çabası ve bu çabanın bir ürünü olarak oluşan düşünceler oldukça anlamsızdır çünkü sonuçta baş örtüsü denilen şey bir bez,kumaş parçasından ibarettir.Birisinin saçı görününce insan, saçı görünmeyince öcü olması son derece gülünç bir mantıktır çünkü insanı insan yapan şey, saçının görülmesi ya da görülmemesi olamaz.
Baş örtüsü ‘’ Dinden bir emirdir,dinin emirlerini uygularsak rejim tehlikeye girer.’’diyenlere cevap :
Beraat-i zimme asıldır,kuralı islam dininde de var, öyleyse rejim tehlikede.Mahkemelerde şahitlerin sözüne dikkat edilmesi,islamda da var,öyleyse rejim tehlikede.Suçlunun cezalandırılacağı,islamda da var,öyleyse rejim tehlikede.Nefsi müdafaya ceza verilmeyişi islamda da var,öyleyse rejim tehlikede.Gerek kadın,gerek erkek,insan hakları islamda da var,öyleyse rejim tehlikede.İslamdaki pek çok maddeyi uygularken rejim sorunu yok da baş örtüsüne gelince rejim sorunu var.Mantık dairesi içerisinde kalanlar, bu duruma ne der ?
Günümüzde baş örtülü,tesettürlü kadınlara ‘’ gerici ’’ diyenler mevcuttur.Oysa Kur’an-ı Kerim’in tarihi özellik taşıyan bir âyetine baktığımızda ‘’ gericisin. ’’ diyenlerin asıl gerici oldukları ortaya çıkıyor ; ‘’ …Önceki cahiliye dönemi kadınlarının açılıp saçıldığı gibi siz de açılıp saçılmayın…’’(Ahzap : 33)
Görüldüğü üzere erkeğinin (kocasının) değil de erkeklerin ilgisini çekmek için cazibe sergilemek,dahası açık saçık olmak aslında 14 asır kadar önce idi.Ama hala devam ediyor ve bir türlü demode olarak görülemiyor.Oysa günümüz modasına baktığımızda bugün moda olanın 1 yıl sonra moda olmasına ihtimal bile yok.Bu âyetten çıkarılacak en favori ders ; açılıp saçılmanın gericilik olduğudur çünkü bu âyet açılıp saçılmayı önlemek amaçlı gelmiştir.Gericisin,diyenlerin daha geride olduklarını görememeleri insanın aklına Araf süresini getiriyor.Ahzap : 33’e tefsirlerden baktığımızda dekolte diye bilinen sözde modern giysilerin cidden de 14,15 asırlık bir kıyafet olduğu ve demodenin önde gideni olduğu anlaşılır.
Baş örtüsü takan birisi,baş örtülülerin grubundan;baş örtüsüz olan da baş örtüsüz gruptan ; kadın, kadınların grubundan,erkek de erkeklerin grubundan; öğrenci öğrencilerin grubundan,öğretmen de öğretmenlerin grubundan,işçi işçilerin grubundan, vb. insan grupları mevcuttur ama gözden kaçan nokta şu ki , Kitabımızın bir başka yerinde de belirttiğimiz üzere her insan birden fazla grubun üyesidir.Başı kapalı birisi yanlış yaptımı,tüm başı kapalıları da bu yanlışı yapmaya meyilli ya da aynı düşüncede görmek bir genelleme yanılgısıdır.İşin ilginç yanı ise dediğimiz gibi her insan birden fazla gruba üyeyken hemen baş örtülü grubuna atıf edilmesinin yanlışlığı insanların dikkatinden kaçıyor.Neden ‘’ her kadın.’’ Ya da ‘’ her insan’’ kategorisine değil de dini bir karakter olan baş örtülülere atıf ediliyor ?Ortak nokta sadece baş örtüsü değildir ki! Hatayı yapan kadının belli bir yaşı vardır ama genç ama orta yaşlı ama yaşlı bir kadındır dolayısıyla örneğin orta yaş grubuna da atıf edilebilirdi ya da her insan gibi oksijen aldığına göre oksijen alan gruba da atıf edilebilirdi.’’ Herkes oksijen aldığı için o gruba atıf edilemez.’’ Diyenlere şöyle cevap verilir ‘’ bir kadın ya açık ya da kapalıdır.’’ Hangi seçeneği seçerse seçsin yine de bağlı bulunduğu bir grup olacaktır yani ister istemez bir grup üyesi olacaktır,grup üyesi olmama şansının olmadığı bir yerde kimse suçlanamaz ki !Çünkü elde bir başka seçenek yoktur. Birinin yanlışını herkese bağlamak da oldukça ciddi bir yanlıştır.Sonuç olarak denilebilir ki temsil hususunda herkes tamamen bizzat kendisinden sorumludur.Bir başkasına ‘’ beni temsil et.’’ Denilmedikçe bir başkası herhangi birini temsil edemez.Sakallı bir adamın sakalsız bir adamı temsil etmemesi gibi.Aksi taktirde yanlış yapan bir doktorsa tüm doktorlar böyledir,askeriyeden yanlış yapıp tutuklanan biri olduğunda tüm askeriye,dişçinin birinin hatası nedeniyle hiçbir dişçiye gidilmemesi,güvenilmemesi düşünülebilir mi ?
Yukarıdaki bilgilere istinaden denilebilir ki ne açık ne de kapalı bayanlar grubuna üye olanlar bir başkasını temsil edemez.
İlgili delillere girmeden önce ‘’baş örtüsünün dinde yeri yoktur.’’ Diyen bir yazara reddiye yazmayı gerekli bulduk :
‘’Baş örtüsünün dinsel temelsizliği’’ diyerek çelişkilerle boğulan bir yazara reddiye :
Her şeyden önce felsefe öğretmeninin felsefe ile ilgili fikirleri muteber,hadis hocasının hadis ile ilgili fikirleri muteber,fıkıh hocasının fıkıh ile ilgili fikirlerinin muteber,tarih hocasının tarihle ilgili fikirleri muteber olabileceği kabul edilen bir görüştür.Kısaca, eğer bir söz muteber olacaksa ancak o konunun uzmanı tarafından sarf edilmelidir.Bunu kabul etmeyene şöyle bir soru yöneltilebilir ‘’ dişin ağrıdığında acaba neden bir matematik hocasına ya da tarih hocasına gitmiyor da dişçiye gidiyorsun?’’kalp ameliyatı olacak kardeşini kim gidip de su ürünleri hocasına teslim eder?Kimse bunları yapmaz hatta kişinin durumu müsaitse branşında en iyi olan uzmana gider.öyleyse bizler neden dinimizi ki dolayısıyla sonsuz hayatımızı(ahiret-cennet,cehennem) ehli olmayan bireylere teslim edelim ki ?Mantık böyle bir tutumu reddeder.
Bununla birlikte her insan sadece tek alanda uzman olacak,başka bir alanda fikirleri muteber olamaz,fikri de yanlış olur.İlmini ispatlayan kişinin her alanda sözü muteberdir.Bu yüzden bir felsefeci fıkıh alanında kitap yazıyor,fıkıh alimlerinin görüşlerini eleştiriyorsa,kendi fıkıh bilgisinin ne derecede derin olduğunu kanıtlaması gerekecektir.Fetva verme yoluna gidiliyorsa,müçtehidin şartlarını tutuyor olması gerekmektedir.Müctehidin şartları âyet ya da hadis ile sabit değil sadece akıl ve icma’ ile sabittir. Kur’an,sünnet,Arapça,tefsir,kelam gibi ilimleri yüksek derecede bilmeyen birisinin sözünü neden kabul edelim ki ?özellikle de fetva verme yoluna giden birisi dört hak mezhebin ittifak ettiği bir konuda fetva vermeye kalkışıyorsa,kim bu görüşü mantıklı bulabilir ki ?
Şimdi bu konuda yazılmış olan kitabın hatalarını belirtelim :
1) ‘’ Kadınlar ziynetlerini göstermesinler.’’(Nur : 31’den)
Âyette geçen ‘’ziynet’’ kelimesini ‘’ gizli görkem ve güzellikler,ayıp yerler,örfen de gösterilmesi uygun olmayan yerler.’’ diyerek tefsir eden bir felsefecidir. Ayet tefsir etmek ne zamandan beri felsefecilere kaldı ki ? Yer yüzünde tefsirci kıtlığı mı var ?Tefsircilerin ‘’Zinet’’kelimesine ne mana verdiğini öğrenmek için bu ‘’baş örtüsü’’ bölümümüz yeterlidir.
‘’ Baş örtülerini yakalarının üzerine salsınlar.’’(Nur : 31’den)
Sayın felsefeci tefsirine şöyle devam etmektedir : ‘’baş örtüsü manası verilen kelime(humur/hımar) aslında baş örtüsü manasına gelmemektedir.Mevzu bahis olan kelimenin anlamı sadece örtüdür.Yazara göre ‘’baş örtüsü’’ manası örfen çıkartılan bir mana ve yorumdan ibarettir.Peki ama neden imam Ebu Hanife,imam Şafii,İmam Mâlik,Ahmet b.Hanbel sizin bugün söylediklerinizi o gün söylememiş ? Yoksa sizler dört mezhebin baş imamlarından daha geniş bir ilme sahip olduğunuzu mu düşünüyorsunuz ? Kaldı ki birazdan sıralanacağı gibi baş örtüsü ittifak ile farz olarak dinin bir emridir.Şâyet baş örtüsüyle ilgili bir şüphe olsaydı vacip olurdu.Farz oluşu,kesin ve net bir delilin varlığını gerekli kılar ki anlattığımız şekilde delilleri mevcuttur.
2) ‘’Baş örtüsü dinin kesin bir emri(farz) olsaydı âyette baş ya da saç anlamında bir kelime olması gerekirdi.Kur’an da pek çok konuda ayrıntı mevcutken böylesine ciddi olduğu iddia edilen bir konuda neden ayrıntı yok?demek ki başın şu ya da bu şekilde örtülmesi tamamen kadınların kendi iradelerine sosyo-kültürel çevrelerinin koşullarına bırakılmıştır.’’ Aslında bu cümleler,yazarımızın Arap edebiyatından yoksun oluşunun ki dolayısıyla da müctehit olamayacağının bir delilidir.Arap edebiyatını gerçek anlamda bilen iki müfessirin açıklamalarına bakalım :
Prof .Dr. Muhammed Ali Sabuni,Safvetüttefasir adlı tefsir kitabında şöyle der : “Zinetlerini açmasınlar ” cümlesinde mecâz-ı mürsel vardır. Maksat, zînet yerleridir. Zikr-i hâl, irâde-i mahal kabilindendir. Zemahşeri şöyle der: Burada, zînet mahallerinin(saç-baş) söylenmeyip de zinetin söylenmesi, örtünme ve korunmayı vurgulu bir şeklide emretmek içindir.’’
Dr.Vehbe Zuhayli,Tefsir-i Münir’inde şöyle der :
“Ziynetlerini göstermesinler.” ifadesi mecaz-i mürseldir. Murad edilen mana ziynet yerleridir. Hal ıtlak edilip mahal murad edilmiştir.Tesettür ve ko¬runma emrinde mübalağa yapılmıştır.’’
Görüldüğü üzere aslında âyetin ilgili kısmında edebi sanat söz konusudur ve Arap edebiyatı bilmeyenlerin anlayabilmesi belki güç olabilir ama aynı edebi sanat Türk edebiyatında da söz konusudur dolayısıyla edebi sanatları işleyen bir Türkçe kitap edinerek de konu kavranabilir.
Sayın felsefeci,tefsir işine başlamadan önce Arapçayı öğrenmenin gerekliliğini unutmuş olsa gerek!Aynı zamanda tefsir işine o âyetten başlamak yerine ‘’Bilmiyorsanız,bilenlere sorun.’’ Âyetinin tefsiriyle başlasaydı,çok yerinde olacaktı.
3) Sayın felsefeci imanın altı şartı içerisinde geçmediği halde baş örtüsünün dini gerekliliklerden sayılmasını yadsımıştır.
Oysa bu çok büyük yanlıştır çünkü imanın şartları diye bilinen maddeler inançla ilgili maddelerken baş örtüsü inançtan öte davranışla,fiille ilgili bir meseledir ki iman maddeleri arasında yer almaması normalden öte aklen gereklidir.İmanın şartları diye bilindiği halde şartı değil de ana esasları olan mevzu bahis altı maddenin dışında kalan pek çok şey vardır ki inanılmaz,reddedilirse kişi islâm dininden çıkar.Bunlara örnek olarak ; cinlere inanmak,ölüm ve yeniden diriliş,cennet ve cehennem,namaz,oruç,zekat, Allah’ın âdil oluşu gibi konulara inanmak, verilebilir.
Ayrıca imanın şartları ile baş örtüsünün bir ilgisi olamazdı çünkü baş örtüsü fıkıh ile ilgilidir,itikat ile değil.Dolayısıyla baş örtüsünü gidip de imanın şartlarında aramak herzelemenin ileri derecesidir.İmanın şartları arasında namaz kılmak da yok,öyleyse namaz da mı gerekli değil?Görünen o ki ,bu durumu en iyi açıklayan deyim, ’’ öküz altında buzağı aramak’’ olacaktır.
Felsefe tarihini inceleyen her birey,tüm ilimlerin geçmişte felsefenin içinde yer aldığını görür. Zaten o yüzden eski filozoflar hemen hemen her alanda görüş bildirmişlerdir ama bilindiği gibi artık felsefe parçalanmış ve kendisinden ayrı ayrı bilimler teşekkül etmiştir.Dolayısıyla eskiden olduğu gibi bir filozof artık her bilim ya da ilimde ‘’bu böyledir.’’ Diyecek şekilde kesin yargılarda bulunamaz.Kaldı ki kesin yargılarda bulunulsa bile felsefenin bir özelliği olan ‘’hiçbir şey kesin değildir.’’ Paradoksundan ötürü bir filozof ya da felsefe hocasının sözleri din için delil teşkil edemez.Ayrıca bilindiği gibi müctehit olmayanların görüşleri yok hükmündedir.
a) Baş örtüsünün varlığı
İlgili deliller :
‘’… Baş örtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler…’’(Nur : 31)
Buhâri’nin rivâyetine göre Âişe (r.anhâ) şöyle demiştir: Allah, ilk muhacir hanımlara rahmet buyursun. “Başörtülerini de yakalarının üzerine İndirsinler.” buyruğu nazil olunca, çarşaflarını yırttılar ve onlarla başlarını örttüler.( Buhâri, Tefsir 24. sûre 12; Ebû Ddvûd, Libâs 30)
‘’El meretü avretün mesturatün.’’(kadın örtünmesi gereken bir avrettir.)(Tirmizi,süt emme babı : 18)
‘’Allah,buluğa ermiş kadının namazını baş örtüsüz kabul etmez.’’(İbn Mâce,tahare : 132/Tirmizi,salat : 160/müsned,4 : 151,218,259)
El,ayak ve yüzün avret olmayışı hadisle sabittir : ‘’kadın buluğ çağına erince elleri ve yüzü dışında başka yerlerinin başkasına görünmesi helal olmaz.’’(Ebu Davud,libas : 31)>bu hadise zayıf hadis diyenler de vardır.
Rasûl-i Ekrem (s.a.v.) şöyle buyurmuştur: “Cehennemliklerden iki sınıf vardır ki ben onları (dünyada) görmedim: Birincisi yanlarında bulunan öküz kuyruğu gibi kırbaçlarla halkı kırbaçlayan kimseler. İkincisi giyinmiş çıplak, (kalçasını) oynatan, salınarak yürüyen, başları, salınan deve hörgücü gibi(saçını topuz yapmış) kadınlardır; bunlar cennete giremezler, onun kokusunu da alamazlar; halbuki onun kokusu mesâfelerin ötesinden alınır.”( Müslim, Libâs : 125)
Mezhep imamlarının görüşleri :
1- İmam Şafi’ye göre : Kadının erkeğe karşı avreti bütün vücududur.
2- İmam Ahmed bin Hanbel’e göre : ‘‘Kadının bütün vücudu avret olduğu gibi tırnakları dahi av¬rettir.’‘
3- İmam Malik ‘e göre : Kadının elleri ile yüzü hariç bütün vücudu avret mahallidir.
4- İmam Ebu Hanife’ye göre : kadının elleri ile yüzü hariç bütün vücudu avret mahallidir.
Ebu Yusuf’tan bir rivâyette ve el-İhtiyâr’ın tercihine göre, zarurete ve bilezik mahalli olmasına binaen dirseklere kadar kollar avret değildir. Ancak Mebsut’a göre, sahih olan avret olmasıdır.Görüldüğü üzere seçilen görüşler farklıdır.
Şu halde, hak mezheplerin imamlarının tamamı baş örtüsünün varlığında ittifak halindedir.Baş örtüsünün var olmadığı kanaatinde olsaydılar bunu avret yerlerini belirleyen cümlelerinde belirtmeleri gerekirdi.tıpkı yüzün avret olmadığını söyledikleri gibi.
Nur süresi 31. Ayetin araştırılması :
1-Ahkam tefsiri, Prof.Dr.Muhammed Ali Sabuni :
‘‘…Ziynetlerini açmasınlar…’‘ âyeti kadınların yabancı erkekler karşısında fitneye sebebiyet vermemek için ziynetlerini açmalarının haram olduğuna delalet eder.
Ziynet aslında, kadının giydiği elbise, takındığı süs eşyası ve kullandığı makyaj malzemesidir. Zira ziynet iki çeşittir. Birisi yaratılıştan olan ziynet, diğeri kazanılan ziynettir. Yaratılıştan olan ziynet, kadının teninin, boy ve ‘endamının ve yüzünün güzelliğine denir. Her ne kadar bazı alimler yaratılıştan olan güzelliğin ziynet olmadığını iddia etmişlerse de kadının asıl ziynetinin yaratılıştan olan güzelliği olduğu açıktır
Allah Teâlâ, ‘‘Başörtülerini yakalarının üstünü (kapayacak surette) koysunlar.’‘ buyurmuştur. Allah Teala bu âyetle kadınların saç, göğüs gibi azalarının örtülmesini emretmektedir, öyleyse bu âyet, ‘‘ziynet’‘ten kastın yaratılıştan olan güzellikler olduğuna da delalet etmektedir.
Açıktır ki, elbise, küpe, gerdanlık gibi ziynetlere kadının vücudundan ayrı olarak bakılması haram değildir. Haram olan, kadın vücuduna takıldıktan sonra onlara bakmaktır. Kadına takılan ziynete bakmak haram olursa. Tabiatıyla ziynetin takıldığı uzva bakmak da haramdır.
2-Besairul Kur’an,Ali Küçük :
Kadının erkeğe karşı avreti bedeninin tümüdür. Ancak bir kadınla evlenmek isteyen erkek onun ellerine ve yüzüne bakabilir.Ziynetlerini teşhir etmesinler. Ziynetlerini görünen müstesna hiç kimseye göstermesinler. Top yekun vücutlarını başkalarına göstermesinler. Ziynet takınılan azalarını ve tüm diğer vücutlarını kimseye göstermesinler. Kadının tüm vücudu ziynettir.
Ve başörtülerini tamamen yakalarının üzerine vursunlar, alsınlar, atsınlar, ne gerdan, ne göğüs, ne omuz hiçbir tarafları görünmesin, göstermesinler.
Rabbimiz âyet-i Kerimesinde başörtülerini örtsünler demiyor da, darp etsinler, vursunlar diyor. Bundan anlaşılıyor ki eskiden, cahiliye dönenimde de aslında baş örtme vardı. Ama kadınlar bugünkü biçimde başın arkasında bağlanan bir tür örtü ile başlarını örtüyorlardı, gerdanları, göğüslerinin üst kısımları açıkta kalıyordu da Rabbimiz başörtülerini başlarını, göğüslerini ve sırtlarını tümüyle örtecek şekilde aşağıya doğru sıkıca bağlamalarını emretti.
3-Büyük Kur’an tefsiri,Ali Arslan :
‘’(Ey Rasûlüm!) Mümin kadınlara da söyle, gözlerini (haramdan) sakınsınlar, ırzlarını korusunlar. Ziynetlerini (ziynetlerin takıldığı boğaz, baş, gerdan, kol, bacak ve kulaklar gibi yerlerini) göstermesinler. Ancak bunlardan görünmesi zaruri olan (yüz, el ve ayaklar) müstesnadır. Başörtülerini yakalarının üzerine koysunlar (göğüs ve boyunlarını göstermesinler)’’
El-Feraid sahibi ‘‘Bu, halin ismi mahal üzerine ıtlak olma cin-sindendir’‘ der. Yani ziynet denilmiş, fakat ziynet yerleri kastedilmiştir. Binaenaleyh ziynetlerin takıldığı yerlere bakmak nassın ibaresiyle haram olmuş oluyor.
İbn Hâcer, Zevacir’de ‘‘Kadının kesilmiş saçına, tırnağına bakmak da haramdır’‘ diyor. Çünkü bir parçaya bakış çoğu kez hepsine bakmaya sürükler insanı.
4-Diyanet, Kur’an Yolu :
Âyetteki “Süs” diye çevrilen ziynet kelimesi Kur’an’da “elbise, takı, hoşa giden, güzel bulunan nesneler, insanı maddî veya manevî olarak güzelleştiren şeyler olması mümkün değildir; çünkü Örtünme onunla yapılacaktır. Bazı tefsirciler böyle yorumlamış olsalar bile takılarının kastedilmiş olması da mümkün değildir; çünkü kadının vücudunda olmayan takısına bakmak ittifakla caizdir. Geriye kalan ihtimal onun vücududur.
Bu mananın kastedilmiş olmasının maddî aklî delili genellikle kadın vücudunun güzel ve çekici bulunmasıdır. Naklî delili ise “Süslerini göstermesinler” cümlesinin hemen arından “başörtülerini yakalarının üzerinden bağlasınlar” buyrulmasıdır. Buradaki mantık bağından zorunlu olarak, kadın vücudunun (nassa göre boyun, gerdan ve göğsü) ziynet, yani süs ve avret olduğu sonucu çıkmaktadır.
5- El-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, Kurtubi :
Bu âyetin (nüzul) sebebi şudur: Kadınlar o dönemde başlarını örttükleri t takdirde, başörtülerini sırtlarının arka tarafına salıverirlerdi. en-Nekkaş der ki: Nebatilerin yaptıkları gibi yaparlardı. Böylelikle boyun ve göğüs kısımları, kulakları da örtülmeksizin açıkta kalırdı. Yüce Allah da başörtülerini yakalarının üzerine bükmelerini emretmektedir. Bunun şekli de kadının başörtüsünü göğsünü örtmek maksadı ile yakasının üzerinden geçirmesidir.
Mukatil der ki: “Yakalarının üzerine” buyruğu, göğüslerinin üzerine demektir. Yani yakalarının bulunduğu yerin üzerine başörtülerini indirsinler.
6-Tefsirul hadis,İzzet Derveze :
Kadınların, bedenlerinin göründüğü yakalarının baş örtüleriyle örtmeleri, gizlemeleri gereken süslerini gizlemeleri ve gizledikleri süslerinin belli olması kastıyla ayaklarını yere vurmamaları emrediliyor. Bu âyetle, müminlere tümden Allah’a tövbe edip O’na itaat etmeleri, ancak bu şekilde başarı ve kurtuluşa ulaşabilecekleri bildirilmiştir.
7-Furkan tefsiri, Prof. Dr. Muhammed Mahmud Hicazi :
(Âyette geçen humur) ‘’ Hımar” kelimesinin çoğulu olup, başörtüsü demektir.
Kur’an-ı Kerim’de, süslerini göstermesinler denilirken, süs kelimesi ile süs yeri kastedilmiştir. Bununla da yasağın son derece şiddetli olduğunu ifade etme gayesi güdülmüştür. Ancak zorunluluk dolayısıyla el ve yüz gibi yerleri açık bulundurmanın bir sakıncası yoktur. Çünkü kadınlar ister istemez zaruretler dolayısıyla ellerini yüzlerini açığa çıkarmaktadırlar. Kadınlar Cahiliyet devrinde yay¬gın adet gereğince göğüslerini açık tutarlardı.
8-Tefsir-i Münir, Dr. Vehbe Zuhayli :
“Ziynetlerini göstermesinler.” ifadesi ise mecaz-i mürseldir. Murad edilen mana ziynet yerleridir. Hal ıtlak edilip mahal murad edilmiştir. Tesettür ve korunma emrinde mübalağa yapılmıştır.
hür kadının bütün bedeni avrettir. Kocadan ve mahremden başkasının tedavi, eğitim, ticarî muamele ve şahitlik gibi zaruretler dışında kadının yüz ve ellerine bakması helâl değildir.
“Başörtülerini yakalarının üstüne sarkıtsınlar.” Yani başlarını, boyunlarını ve göğüslerini başörtüsüyle örtsünler. “hımâr” kadının başını örttüğü örtüdür. “Cüyûb” elbisenin üst tarafında yaka tarafında bulunan göğsünün üst kısmını gösteren açıklıktır.
9-Yeni Bir Anlayışın I. Kur’an Tefsiri,Prof.Dr. Bayraktar Bayraklı :
Günümüzde başörtüsünün Kur’ân’da emredilip emredilmediği konusu yoğun bir şekilde tartışılmaktadır. Konuya ideolojik yaklaşanlardan peçe takmayı şart koşanlara varıncaya kadar çeşitli basamaklarda çeşitli fetvalar verilmektedir. Hamr ya da hımâr kelimesinin geniş açıklaması Bakara 219’da yapılmıştır. “Kapamak, örtmek, kaplamak, gizlemek, saklamak, mayalandırmak, maya ile kabartmak, bozmak, tahrik etmek, heyecanlandırmak, içine geçip yayılmak, istila etmek, karıştırmak” manalarına gelen bu kelime alkol için de kullanılmaktadır (Bakara :219; Mâide :90; Yûsuf :41). Bu kelimenin, yorumunu yapmakta olduğumuz Nur 31’de “başörtüsü”, Bakara 219’da “alkol” anlamına gelmesini sağlayan müşterek anlamı nedir? Her iki ifade “örtmek” anlamında buluşmaktadır. Alkol, başın içindeki bilinci örttüğü, başörtüsü de başın dışını örttüğü için bu ismi almıştır. Her ikisi de “örtme” eyleminde bu-
taşmaktadırlar. Bu ortak mana ile onların kafa ile alakalı oldukları ortaya çıkmaktadır. Onun için birisi çıkıp Nur 31’de geçen humur kelimesinin “başörtüsü” olmadığı iddiasında asla bulunamaz. Demek ki, kadınların başlarının dini bakımdan örtülüp örtülmeyeceği tartışılacak bir konu değildir. Çünkü kelimenin lügat manası bile buna müsaade etmemektedir.
10- İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri, Celal Yıldırım :
‘‘Başörtüsünü yakaları üzerine (gelecek şekilde) örtünüp salıversinler; zînetlerini (ve zînet yerlerini)…… açmasınlar.’‘
Cenâb-ı Hak, mümin kadınları saygı duyulacak, iffet ve namus timsali olacak bir düzeyde bulundurmak için onlara hem baş örtülerini nasıl örtünmelerini, hem de zînet yerlerini, avret mahallerini iyice örtecek dış kıyafetlerini nasıl kullanmalarını belirterek yol gösteriyor. Anlaşıldığı gibi, konuyu oluşturan bölümde biri emir, diğeri nehiy (yasak) olmak üzere iki ayrı hüküm yer almaktadır. Emir burada vucubu, yani farziyeti, nehiy ise tahrimi gerektirir. O halde Müslüman kadınların mahremleri olmayan erkeklere karşı başlarını, boyun, göğüs, kulak ve saçları kapsayacak şekilde örtünmeleri farzdır.
11-Safvetüttefasir, Prof.Dr.Muhammed Ali Sabuni :
“Zînetlerini açmasınlar ” cümlesinde mecâz-ı mürsel vardır. Maksat, zinet yerleridir. Zikr-i hâl, irâde-i mahal kabilindendir. Zemahşerî şöyle der: Burada, zinet mahallerinin söylenmeyip de zinetin söylenmesi, örtünme ve korunmayı vurgulu bir şeklide emretmek içindir.
12-Şifa tefsiri,Mahmut Topbaş:
“Hımar” kelimesinin Türkçe tam karşılığı “Başörtüsü”dür. Kadınlarda bakılması haram olan yerler el, yüz ve ayakların dışında kalan her yerdir. Eller bileklere kadar, yüz iki kulak ve alındaki saç biten yerden çeneye kadar olan yerlerdir. Ayak ise topuğa kadardır.
13-Taberi, Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi :
Âyet-i kerimede, kadınların zinetlerini, kocalarından ve mahremleri olan diğer kişilerden başkalarına göstermemeleri emrediliyor. Buradaki “Zinet’ten maksat, küpe, halhal, kolye, vb. zinet eşyalarının takıldığı yerlerdir. Kadının buralarını, mahremleri dışındaki insanlara göstermeleri haramdır.
14-Tefhimul Kur’an,Mevdudi :
Hükmün amacı ve gerçek niteliği, baş örtüsünün güzel ve ince bezden yapılmamasını gerektirmektedir. Ensar kadınları gerçek hedefi anlamışlardı ve ne tür bir bezin kullanılması gerektiğini biliyorlardı. Kanun Koyucu bizzat bu noktayı açıklamış ve halkın yorumuna bırakmamıştır. Dihyetü’l-Kelbi anlatıyor: “Bir keresinde Hz. Peygamber’e (s.a.v) belli uzunlukta güzel bir Mısır muslini getirildi. Ondan bir parça bana vererek, “Bir kısmını gömleğin için kullan, kalanını da başörtüsü yapması için karına ver, fakat ona şöyle de, bunun iç yüzüne bir başka bez parçası diksin ve içinden beden görünmesin” dedi.” (Ebu Davud)
15-Hak Dini Kur’an Dili,Elmalılı H.Yazır :
İslâm böyle açıklığı yasaklayıp baş örtülerinin yakalar üzerine örtülmesini emir ile tesettürü farz kılmıştır. Görülüyor ki, bu emirde tesettürün yalnız vacip oluşu değil, özel bir şekli de gösterilmiştir ki, kadın edep ve temizliğinin en güzel ifadesi budur.Görülüyor ki bu emir ev içinde veya dışında diye kayıtlanmamıştır. Bu bakımdan mutlaktır.
16-Kavram tefsiri, Ahmet Kalkan :
Kadınların yüzleriyle ellerinden başka, sarkan saçları dâhil bütün bedenleri avrettir. Yüzleriyle elleri ise bir fitne korkusu bulunmadıkça namazda da namaz dışında da avret değildir.Sağlam görüşe göre, ayaklar da avret sayılmaz.
Kadınlar kendiliğinden görünen yerler dışında, ziynetlerini göstermesinler” (Nur : 31) âyetinde kastedilen, ziynetlerin takıldığı yerler olup, eller ve yüz bundan müstesnadır. Hadiste şöyle buyrulur: “Kadın, örtülmesi gereken avrettir. Dışarı çıktığı zaman şeytan ona gözünü diker.” (Tirmizî, Radâ 18). Hz. Âişe (r. anhâ)’den nakledilen; “Allah Teâlâ ergenlik çağına ulaşan kadının namazını başörtüsüz kabul etmez.” (İbn Mâce, Tahâre 132; Tirmizî, Salât 160) hadisi, saçları da kapsamına alır.
17- İ. Furkan ve Tevhidi Beyan, Asım Yılmaz :
ziynetlerini yani vücudunu ve vücudu örten elbiseleri cilbap ile örtmeleridir. Çünkü karşı cinsin gözüne isabet eden ziynet, şehvet kanalından kalbi ifsat eder. Kalp fesada gidince vücut fesada gider. Böylesi Müfsitler bir araya geldiğinde toplum ve Dünya fesada gider.
18-Fi Zilalil Kur’an, Seyyit Kutup :
Âyette geçen “Ceyb” elbisenin göğüs kısmındaki açıklıktır.
“Himar “ise; baş boyun ve göğüs örtüsüdür. Bu, kadınların baştan çıkarıcı yerlerini örtmeleri, aç bakışları sunmamaları içindir…
“Baş örtülerinin uçlarını yaka altlarına kadar sarkıtsınlar” âyeti inince fistanlarını parçalayıp onunla örtündüler” (Buhari) Safiye binti Şeybe şöyle der: Hz. Aişe’nin -Allah ondan razı olsun- yanında bulunduğumuz bir sırada, bazı kadınlar Kureyş kadınlarından ve onların üstünlüklerinden söz ettiler. Bunun üzerine Hz. Aişe, şöyle dedi. “Kureyş kadınlarının üstünlüğü inkâr edilmez, ama Allah’a yemin olsun ki, Ensar kadınlarından daha iyi Allah’ın kitabını tastik edene, indirilen hükümlere daha iyi inanana rastlamadım. Nur suresindeki “Baş örtülerinin uçlarını yaka altlarına kadar sarkıtsınlar” âyeti inince kocaları, yanlarına dönüp yüce Allah’ın indirdiği âyeti okudular. Her koca, karısına, kızma, bacısına ve yakınlarına, bu âyeti okuyordu. Onlardan hiçbiri, Allah’ın kitabında indirdiği âyetleri tastik etmek ve imanım vurgulamak için fistanını başına sarmadan yerinden kalkmadı. Sanki başlarında bir karga varmış gibi örtünerek Hz. Peygamberin arkasında yer aldılar.” (Ebu Davud)
19- Ömer Nasuhi Bilmen, Kur’an-ı Kerim’in Türkçe M. Ve Tefsiri :
Ey yüce Peygamber! Ümmetinden olan (mümin kadılara da söyle) ilâhi emri tebliğ et ki, onlar da (gözlerini sakınsınlar) kendilerine bakmaları helâl olmayan şeylere bakmaktan geri dursunlar, gözlerini men eylesinler (ve avret mahallerini muhafaza etsinler) açmayıp örtsünler, gayri meşru eğilimlere meydan vermesinler (ve ziynetlerini açmasınlar) ziynet yerlerini namahrem olanlara göstermesinler, ziynet yenlerindeki küpe, gerdanlık, bilezik gibi şeyleri de ecnebilere karşı açık bulundurmaktan sakınsınlar. Çünkü bunlara bakmak, bir fitneye sebep olabilir, (onlardan) o ziynetlerden (zahir olanı müstesna) onların kendilerini örtmek mümkün olamayacak bir vaziyette görülmeleri, bir mazerete dayanmış olduğundan caiz bulunmuştur.
20- Prof.Dr.Yusuf Kardavi,Çağdaş Meselelere Fetvalar :
Müslümanların arasına sokulan fikri komplolar ve fitnelerin en büyüğü, İslam’da ne olduğu bilinen meseleleri tartışma ortamına çekmektir. İcma’ ile belirlenmiş konular ihtilaf! konumlara çekilmektedir. Bu nedenle muhkem konular şüphe duyulabilecek bir noktaya geliyor. Kardeşimizin yukarıda sorduğu soruda bu türden konulardandır.
Her asırdaki fakihler, muhaddisler ve mutasavvıflar kadının saçını kapatması gereken zinetlerden olduğu ve erkeklerin yanında kesinlikle açılmasının caiz olmadığı üzerinde ittifak etmişlerdir. Bu icma’ın senedi de Allah Teala’nın kitabında açık ve muhkem bir şekilde belirtilmiştir. Nur suresinde belirtmiştir…
Buhari şerhinde Hafız b. Hacer şöyle demektedir. “Kadının baş örtüsü, kişinin sarığı gibidir.” Luğatların tespit ettikleri de bu manadır. El-Kamus adlı sözlükte baş örtüsünün tarifi şu şekilde geçmektedir: ‘Humar’ mana itibarıyla ‘Nasif’ yani örtü peçe, yaşmak manalarına gelir. ‘Nasif’ başı örten her şeye denir. ‘El-Misbah’ adlı sözlükte ise şöyle geçmektedir. “Himar, kadının başını örten her şeye denir.”
Böylece hadiste de “Kaplarınızın (üzerini) örtün” diye belirtildiği gibi ‘Himar’ın her şeyi örten manasında kullanıldığı ortaya çıkmış oldu.
Bu konuda tartışmanın hiç bir anlamı yoktur. Zaten ayetin nüzul sebebi de örtü ile ilgilidir.
21-Prof.Dr.Hayrettin Karaman,Haramlar Helaller
Nur süresindeki ayette (24/31) başörtüsünden (hımâr) söz edilmektedir. Hımâr başı ve yakayı örten başörtüsüdür.
22- Prof.Dr.Mahmud Esad Coşan,Güncel Meseleler :
İslâm’da kadının tesettürü, el hariç bilekten, ayak bileğinden ayak hariç, yüz hariç her tarafını örtmek tarzında olmalıdır. Fıkıh kitaplarında, fitne bahis konusu olduğunda yüzüne de peçe takarsa iyi olur diye de bir hüküm vardır. Orası mecbur değil ama, fitne olacaksa, bakılacak, sataşılacak vs. gibi durumlar olursa örtmesi iyi olur, denilmiş.
Görüldüğü üzere Nur 31’de geçen ‘’humur/hımar’’ kelimesine ‘’baş örtüsü’’ manası verilmiş ve ayrıca zinetten maksadın da zinet yerlerinin olduğu tespit edilmiştir.
Baş örtüsüyle ilgili güncel fetvalar :
Peruk kişinin saçları için kesinlikle örtü olamaz. Açık sarih naslara aykırı olduğundan takılması haramdır. “Baş örtülerini yakalarına alsınlar.” (Nur : 31) Hiç kimse peruğun baş örtüsü mesabesinde olduğunu savunamaz.(Prof.Dr.Yusuf Kardavi,Çağdaş Meselelere Fetvalar)
Baş örtüsü takan daha çok Müslüman,takmayan ise dolayısıyla daha az Müslüman,düşüncesi yanlıştır.Tıpkı bir ölü için daha çok ölü,diğer ölü için de daha az ölü denilemeyeceği gibi. Gök ve yer ehlinin imanı ne artar, ne eksilir.Gök ehlinden kasıt, meleklerle cinlerdir. Yer ehlinden maksat, peygamberle, veliler, iyi ve kötü müminlerdir.İman, iman edilen şeyler açısından artmaz ve eksilmez. Zira tastik, gerçekleşmiş şekilde olmazsa zan ve tereddüt mertebesinde olur. Zan ise inanç makamında bir şey ifade etmez. Bu konuda Allah Teâlâ, şöyle buyuruyor:“Zira zan, gerçeği ifade etmez.”(Necm: 28) (Fıkh-ı Ekber Şerhi AIiyyul-Kârî )
Basındaki müstehcen görüntüler haram mıdır ?
…Gazete ve dergilerdeki müstehcen resimler ile televizyondaki açık
görüntüler gerçek değil resim ve hayal olduğu için onlara bakmak hakiki
kadının vücuduna bakmak gibi haram s ayılmaz. Ancak şehvet ile bakan bir
kimse için haram olur. İbn Hacer Heytemi ile Şirvani şöyle diyorlar: Aynada
veya suda görünen kadın görüntüsüne bakmak haram değildir. Ancak fitneye
vesile olduğu takdirde haram olur.(Halil Günenç,Fetvalar)
Hazırlayan : EfsuNKAR
AdminPost author

Merkez-i Delil

Cevabı iptal etmek için tıklayın.

You must be logged in to post a comment.

Takvim

Şubat 2023
P S Ç P C C P
 12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728  
« May    

Add some widgets to this area!

Ulumulislam.com 2022 Sanal Medrese

WhatsApp ile görüşelim