Mü’minlerin annesi Um Abdullah Âişe -r.a.-den dedi ki: Rasûlullah (s.a) şöyle buyurdu: “Her kim bizim bu işimizde ondan olmayan bir şeyi sonradan ortaya çıkarırsa {ihdas ederse) o merdûddur.[1][1]
Bir başka rivayette de şöyle denilmektedir: “Her kim bizim bu işimize uymayan bir amelde bulunacak olursa, o merduddur.[2][2]
Bu Hadisin Önemi:
Hafız İbn Hacer -Allah’ın rahmeti üzerine olsun- şöyle demektedir: “Bu hadis İslâm asıllarından sayılmakta ve dinin kaidelerinden bir kaide olarak kabul edilmektedir.[3][3] İmam Nevevî -Allah’ın rahmeti üzerine olsun- der ki: “Bu hadis ezberlenmesi ve münkerlerin iptal edilip çürütülmesi, bu doğrultuda delil olarak kullanılmasının yaygınlaştırılması gereken hadislerdendir.[4][4]
et-Tarkî -Allah’ın rahmeti üzerine olsun- şöyle demektedir: “Bu hadis Şeriat’in delillerinin yarısıdır demek uygundur. Çünkü delilde aranan şey bir hükmü isbat etmek veya reddetmektir. Bu hadis ise her bir Şer’i hükmü is-bat veya red etmekte büyük bir mukaddime (önerme)dir.[5][5]
İbn Receb -Allah’ın rahmeti üzerine olsun- de şöyle demektedir: “Bu hadis İslâm’ın esaslarından, oldukça büyük bir esastır. Nasıl ki “ameller niyetler iledir” hadisi bâtını itibariyle amellerin Ölçüsü ise, bu hadis de zahirleri itibariyle amellerin ölçüsüdür.[6][6]
Dinde Olmadık Şeyleri (Bid’atleri) Çıkarmanın Yasaklanışı:
Rasulullah (S.A.S.)’in: “Her kim bizim bu işimizde ondan olmayan bir şeyi ortaya çıkarırsa o merdûddur” buyruğunun anlamı şudur:
Kim Allah’ın dininde ve bizim için beğenip seçmiş olduğu Şeriat’inde kendi hevâsından ve nefsinden dine uymayan, onunla çelişen, dinin genel kaideleri ve esaslarından lehine herhangi bir tanık getirilemeyen bir şeyi ortaya koyacak olursa, onun bu ortaya çıkarıp meydana getirdiği şey, sahibine geri çevrilir. Dünyasında da, dininde de ondan faydalanması mümkün değildir. Hadisin lafızları buna delâlet etmektedir. Bu büyük kaideyi temel-lendiren bu hadisin muhtevasına Kitap ve Sünnet’ten pek çok buyruk tanıklık etmektedir ki, bunların hepsini kaydetmeye kalkışacak olursak, oldukça uzun sürer. [7][7]
İbadetlerde Yeni Şeyler Ortaya Çıkarmak (Bid’atler)
İbadetlerde aslolan haramlıktır. Müslürnanın, Allah’ın ve Rasûlünün teşri’ buyurmadığı her bir ibadet şeklinde Allah’a yaklaştıran bir yol edinmesi haramdır. İlim adamlarımızın ortaya koymuş olduğu bu kaidenin ışığında şunu söylüyoruz: Herhangi bir ibadet ile Allah’a yakınlaşmaya çalışan herkesin bu hususta kendisinden delil isteyenlere bunun meşrûiyyetini delil ile isbatlaması gerekir.
Şu kadar var ki, bu ibadetin reddolunup kabul olunmayacağı ile ilgili olarak aşağıdaki açıklamaları yapmamız zorunludur: [8][8]
1-Belli Bir İbadette Allah’a Yakınlaştırıcı Özelliği Bulunan Bir Şeyin Bu Özelliği Her Zaman Olmayabilir.
Meselâ, ihram esnasında erkeklerin »aşlarını açması Allah’a yakınlaştır-cı meşru’ bir kurbettir. Namaz ve ezan .snasmda da ayakta durmak meşru’ bir kurbettir. Fakat nass ile sabit olma. ıış bir başka yerde ayakta durarak ya da başını açarak Allah’a yakınlaşmayı adayan bir kimse, bu adayışı ile dinin yasaklamış olduğu bidatin içine düşmüş olur ve onun bu ameli kabul edilmeyerek red olunur.
Rasulullah (s.a) güneşte ayakta duran bir adam görünce, durumu hakkında soru sorar; O’na şöyle cevap verilir: Bu adam ayakta durup oturma-mayı, gölgelenmemeyi ve oruç tutmayı adadı. Rasulullah (s.a) ona oturmasını, gölgelenmesini ve orucunu tamamlamasını emretti.[9][9] Görüldüğü gibi, Rasulullah (s.a) ayakta durmayı ve güneşin altında beklemeyi yerine getirilmesi gereken Allah’a yakınlaştırıcı bir ibadet olarak değerlendirmemiştir. [10][10]
2- Bütünüyle Şeriat’in Dışında Olan İşler:
Allah’a yakınlaşmak amacıyla oyalayıcı şeyleri işitmek, yahut raksetmek veya bunun dışında kalan Allah’ın, haklarında delil indirmediği fakat İslâm âleminin her tarafında görülen ve yaygınlaşmış bulunan, birtakım kimselerin görerek yetiştiği ve yaşlanıncaya kadar sürdürdüğü işler halini alan, türlü hurafe ve bid’atler gibi, tamamıyla Şeriat’in dışında kalan ve ibadet diye benimsenen şeylere gelince; bütün bunlar sahiplerine red olunur, geri çevrilir. Allah bunları o kimseden kabul etmez. Hatta Allah bunları işleyenlerin bu yaptıklarını terkedinceye kadar tevbelerini kabul etmez. Rasulullah (S.A.S.) şöyle buyurmaktadır: “Muhakkak Allah, her bid’at sahibinin tevbe-sini o bidatini terkedinceye kadar perde ile engellemiştir.[11][11] Böyle bir bidati işlemeye devarr/eden, şanı Yüce Allah’ın şu buyruğunun kapsamına girer: “Yoksa onların, Allah’ın kendisine izin vermediği şeyleri dinden kendilerine Şeriat yapan ortaklan mı vardır? “(es-SM, 42/21) [12][12]
3- Meşru’ Amele Birşeyler Eklemek:
Şanı Yüce Allah’ın meşru’ kılmış olduğu amele birşeyler eklemek de merduddur ve kabul olunmaz. Şu kadar var ki, kendisine fazlalıkta bulunulan amelin bâtıl olup olmaması açısından konuya bakılacak olursa, böyle bir amel bazan bâtıl olur. Meselâ, bir kimse farz namaza kasten bir rek’at arttıracak olursa, durum böyledir. Bazan da amel bâtıl olmaz. Abdest azalarını abdestte dörder defa yıkayanın durumu gibi.
Bundan dolayı kendisine fazladan birşeyler eklenen meşru1 her bir amelin bâtıl olacağına dair bu hadisin umumî ifadesini delil göstermek caiz olmayabilir. Bunun yerine kendisine fazlalıkta bulunulan amele dikkatle bakmak ve ona dair delilleri tesbit edip, bu hususta ilim adamlarının görüşlerini ortaya çıkarmak gerekir. Ta ki, herhangi bir delil olmaksızın kulların amellerini bâtıl diye ilân etmeyelim. [13][13]
4- Meşru’ Amelin Herhangi Bir Bölümünü İhlâl Etmek:
Bir kimse, kendisi ile Yüce Rabb’ine yakınlaşmak üzere bir amel işlemeye koyulsa, sonra da bu amelin bir bölümünü ihlâl edecek olursa, bu amelin kabul edilmesi yahut bâtıl olması bakımından, o ihlâl ettiği şeyi dikkatle incelemek gereklidir. Eğer amelin şartlarından birisini ihlâl edecek olursa -namaz için tahareti {abdesti} terkeden kimse gibi- böyle bir durumda amelinin bâtıl olduğu ve kabul olunmayacağı söylenir. Aynı şekilde bir kimse böyle bir amelin bir rüknünü de terk ile ihlâl edecek olursa, onun bu ameli de merduddur. Bir namaz rek’atinin bir secdesini terkeden gibi.
Meşru’ amelin bâtıl olmasını gerektirmeyen birşeyi ihlâl edene gelince-, böyle bir durumda amelin bâtıl olup reddolunacağını söylemek sözkonusu olmaz. Bunun yerine, eksik olduğu söylenir. Cemaatle namaz kılmayı ter-kederek evinde namaz kılanın durumu gibi, Böylesinin namazı sahihtir; fakat cemaatle namaz kılmanın vacib olduğunu kabul edenlerin görüşüne göre, cemaatle namaz kılmayı terketmekten dolayı günahkâr olması söz konusudur. [14][14]
Muamelâtta Yeni Şeyler İhdas Etmek (Bid’at Çıkarmak):
Muamelâtta aslolan helâl oluştur. Herhangi bir muamelenin haram olduğunu söyleyen bir kimsenin buna dair delil ortaya koyması gerekir. Muamelâtta yeni birtakım şeyler ortaya çıkarmak çeşitli şekillerde olabilir. Bazıları şunlardır: [15][15]
1- Sert Birtakım Akidlere Alternatif Olan Şeyler:
Şer’î birtakım akidlere alternatif olmak üzere insanların ortaya koydukları akidlerin bâtıl olacağında ve her iki tarafın da bu akıdlerin bendlerinde zikrettiği hükümlerden yararlanamayacakları konusunda hiçbir şüphe yoktur. Bunun delili şudur:
Ebû Hureyre ile Zeyd b. Hâlid’den nakledildiğine göre, Bedevi Araplardan bir adam Rasûlullah (s.a)’a gelip şöyle dedi: Ey Allah’ın Rasûlü, Allah adına sana and veriyorum ki, bana Allah’ın Kitab’ı gereğince hüküm veresin.” Diğer hasmı ise -ondan söz inceliklerini daha iyi bilen birisi idi-: “Evet” dedi. “Aramızda Allah’ın Kitab’ı ile hüküm ver ve bana da (konuşmam için) izin ver.” Rasûlullah (s.a): “Söyle!” diye buyurdu. Adam şöyle dedi: “Benim oğlum bunun yanıda işçi olarak çalışıyordu. Hanımı ile zina etti. Bana haber verildiğine göre, benim oğlumun recmedilmesi gerekiyordu. Oğlumu ondan kurtarmak için ona yüz koyun ve bir cariye verdim. Daha sonra ilim ehline durumu sordum, bana oğlumun cezasının yüz celde ve bir sene de sürgün olduğunu, bunun hanımının cezasının ise recm olduğunu bana haber verdiler.
Rasûlullah (s.a) şöyle buyurdu:
“Nefsim elinde olana yemin ederim ki, aranızda mutlaka Allah’ın Kitab’ı gereğince hüküm vereceğim. Küçük kız çocuğu cariye ve koyunlar sana geri verilecektir. Oğlunun cezası ise yüz celde ve bir sene sürgüne gönderilmektir. Şimdi ey Uneys, (huzurda bulunan Eslem’li bir kişi) bu adamın hanımının yanına git, eğer itiraf ederse onu recmet.” Uneys yanma gitti, kadın da itiraf etti. Rasûlullah {s.a)’ın emri üzerine kadın recmedildi.[16][16]
2- Şeriat’ın Yasakladığı Akidler:
a) Şayet ma’kûdu’n-aleyh (akdin konusu) akde mahal (konu) değilse: Akrabalık, neşeb yahut da bir arada aynı nikâhta tutmak gibi bir sebepten Ötürü nikâhı haram olanların nikâhlanması gibi. Böyle bir akid bâtıldır. Çünkü o akid yapıldığı takdirde Allah’ın hakkı çiğnenmiş olur. Halbuki Allah bizlere neseb yahut akrabalık veya süt akrabalığı ya da aynı nikâh altında toplanması haram kabul edilen bir sebep dolayısıyla mahrem olanları nikâhlamayı haram kılmıştır.
b) Akidde aranan şartlardan birinin bulunmaması, karşılıklı nza ile ortadan kalkmaz. Meselâ, iddet bekleyen bir kadının nikâhlanması, velisiz nikâh yapmak gibi. Böyle bir akid bâtıldır. Çünkü Rasûlullah (s.a)’ın hamile olduğu halde bir kadın ile evlenen bir erkeği birbirinden ayırmış ve iddet süresi içerisinde yapıldığından dolayı böyle bir nikahı reddetmiştir.
c) Şanı Yüce Allah’ın haram kıldığı akidler:İçki, leş, domuz, put, köpek ve faizli satış ile Allah’ın, satışını yasakladığı diğer şeylerin satışı gibi. Bu akidler bâtıldır ve merduttur. Mülkiyet ifade etmez. Rasûlullah (S.A.S.)’in bir ölçek hurma karşılığında iki Ölçek alan bir kimseye aldığını geri vermesini emrettiği sabittir. [17][17]
3- Taraflardan Birisine Haksızlığın Sözkonusu Olduğu Akidler:
Velinin, kızın izni olmaksızın kızını nikahlaması gibi. Bu gibi akidlerin red ve kabulü hak sahibinin irâdesine bağlıdır. Eğer hakkından vazgeçecek olursa, akid sahih olur. Şayet hakkından vazgeçmeyecek olursa, o akid merduddur ve bâtıldır. Rasûlullah (s.a)’ın izni alınmaksızın evlendirilen dul bir kadının nikâhını reddettiği sabittir. Yine Rasûlullah (S.A.S.)’in izni olmaksızın evlendirilen bir kadını muhayyer bıraktığı da rivayet edilmiştir.
Yine, başkasının malında sadaka veya başka bir yolla izni olmaksızın tasarrufta bulunanın bu akdinin sıhhati de hak sahibinin rızasına bağlıdır. Eğer bu akdi geçerli kabul ederse, o akid sahih olur. Kabul etmezse bâtıl olur. Çünkü buradaki yasak ilim adamlarının ifadesiyle: Muayyen bir insanın hakkı dolayısıyladır ve bu bâtıl oluş, onun rızasıyla ve hakkını kullanmaktan vazgeçtiği taktirde ortadan kalkar. [18][18]
Özet:
İlim taleb eden kimsenin, işi gereği gibi tetkik etmesi ve bu hadisi delil göstererek yapılan bir amel hakkında red ve kabul olunmamak şeklinde hüküm vermekte acele etmemesi; ilim adamlarının mesele ile ilgili görüşlerine muttali olması, konu ile ilgili amel hakkında reddolunması ve kabul olunmaması şeklinde hüküm vermesini sağlayacak bakış açısını teşkil eden temel kaide ve esasları iyice bellemesi gerekmektedir. [19][19]
Hadisten Çıkartılan Bazı Hükümler:
1- Yasak, amelin fâsid olmasını gerektirir. Nevevî der ki: “Hadis-i şerifte, usûl âlimleri arasından şöyle diyenlerin lehine delil vardır: Yasak, fâsid oluşu gerektirir. Fâsid olmasını gerektirmem, diyenler ise; bu vâhid bir haberdir, derler. Bu derece önemli bir kaideyi tesbit etmek için yeterli değildir. Ancak bu da tutarsız bir cevaptır.[20][20] Hafız (İbn Hacer) ise der ki: “Bu hadis-i şerifte yasağın (nehyin) fesadı gerektirdiğine dair delil vardı.[21][21]
2- Hadis-i şerif, İslâm’ın eksiksiz ve kâmil bir din olduğunu ortaya koymaktadır. [22][22]
KAYNAKÇA :
[1][1] Buhârl Sulh 5, III, 167; Müslim Şerhi, IV, 312. Lafız Buhârfnin.
[1][2] Müslim Şerhi, 111,313
Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 91.
[1][3] Fethu’1-Bârî, VI, 231
[1][4] Müslim Şerhi, IV, 312
[1][5] Fethu’İ-Börî, Vı, 231
[1][6] Cdmiu’MJ/ûmi ve’l-Hikem, 56
Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 91-92.
[1][7] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 92.
[1][8] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 92-93.
[1][9] Bk. İrvâu’t-Galil, VIII, 218
[1][10] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 93.
[1][11] Bk. Sahihü’t-Tergîb ue’t-Terhîb, I, 26, hadis no: 52
[1][12] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 93-94.
[1][13] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 94.
[1][14] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 94.
[1][15] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 94-95.
[1][16] Buhârî, VIII, 34; Müslim Şerhi, VI, 281. Lafı^MüsIim’e aittir.
Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi) ba Yayınları: 95
[1][17] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 95-96.
[1][18] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 96.
[1][19] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 96-97.
[1][20] Müslim Şerhi, VI, 312
[1][21] Fethu’l-Bârî.Vl, 231.
[1][22] Nazım Muhammed Sultan, Ana Çizgileriyle İslam (Nevevi Kırk Hadis Şerhi), Guraba Yayınları: 97.