‘Benzerleri’’kelimesinden kastımız ileriye dair haber verme(!) yöntemi olarak kullanılan her şeydir.
Fal bakmanın ve baktırmanın dindeki hükmü : Haram
Bugün yaygın olan fal çeşitlerinden biri de, modern câhiliyenin itibar ettiği yıldız falıdır. Gökteki burçlardan istidlâl ile yapılan bu falcılığın aslı Sâbiilere dayanır. Sâbiiler, İdris (a.s)’in, mucizesi iddiasıyla gök yüzünü on iki burca taksim etmişler ve feleklerden yalnız tapındıkları ve heykellerini diktikleri “sebai” gezeğenlerin durumlarına göre, yeryüzünde meydana gelecek of ayları bildireceği iddiasıyla yıldızlarla ilgili birtakım hükümler yazmışlardı. Onların bu inançları günümüze kadar gelmiş bulunmaktadır. (Elmalılı M.H.Yazır, “Hak Dini Kur’ân Dili”, VII. 5208)
Gayb bilgisi, gözle görülemeyen, daha doğrusu herkeste bulunan tabii bilgi araçları ile elde edilemeyen bilgidir. Bu da ikiye ayrılır: Mutlak ve nisbî (göreceli). Kıyametin ne zaman kopacağı mutlak gayba örnektir, bunu Allah’tan başkası; tabii olsun, icat edilmiş bulunsun hiçbir araç ile bilemez. Yağmurun ne zaman yağacağı, rahimde çocuğun varlığı ve cinsiyeti ise göreceli gayba örnektir; bu bilgiler tabii araçlara göre gayb bilgisidir, meteorolojik ve tıbbî araçlara göre insanların elde edebileceği bilgilerdir. Bu çeşit gaybı (göreceli gaybı), araçlar vasıtasıyla bilmek mümkündür; ancak bunu bilmekle insanlar gaybı bilmiş olmazlar; çünkü araç icat edilince onunla ilgili bilgi “gayb bilgisi” olmaktan çıkmıştır.(Prof.Dr.Hayrettin Karaman,kendi sitesinden)
Burç, gökyüzündeki özel yıldız kümelerinin her birine verilen addır ve bilinen on iki burç vardır. Bunların, astronomik konumları itibariyle, meselâ Güneş gibi Dünya ile çeşitli etkileşimleri olabilir. Ancak gelecekle ve gaypla ilgili bilgilerin onlardan alınması mümkün değildir.
Gaybı sadece Allah bilir ve delili :
‘’Allah sizi gayba vakıf kılacak da değildir. Fakat Allah, peygamberlerinden dilediğini seçip (gaybı bildirir).’’(Âli İmran : 179)
Bu durumda kimse çıkıp da ‘’âyet genel hatlarıyla bildirmiştir onun istisnası olarak falcılar,tarotçular da bilir.’’ Diyemez çünkü âyet zaten istisnasını bildirmiştir.Artık peygamber gelmeyeceğine göre(hz.İsa hariç) kimse peygamberlik iddiasında bulunamayacağından geleceği görebildiğini de iddia edemez!
“Gaybın anahtarları O’nun yanındadır. Onları O’ndan başkası bilmez.” (En’am :59)
Cinlerin gök katlarına çıkarak meleklerin konuşmalarını dinleyip kulak hırsızlığı yapmaları, çaldıkları haberleri kâhinlere iletmeleri Allah tarafından yasaklanmış, gökler şihâplarla korunmuştur. Kurân-ı Kerim’de yer alan âyetlerden, kulak hırsızlığına teşebbüs eden cinlerin şihâp(akan-kayan- yıldız)larla imhâ edildiği anlaşılmaktadır.delili : (Mülk:5) Bunun hikmetinin, gaybdan haber verdiklerini ileri süren kâhinlerin, insanları saptırmalarının engellenmesi olduğu açıktır.aşağıda anlaşılacağı üzere imam Kurtubi,cinlerin imha edilmemiş olabileceği ihtimali de var,demektedir.
‘’Fal okları şeytan işi birer pisliktir. Bunlardan kaçının ki, kurtuluşa eresiniz. ‘’(Maide : 3)
Âyette geçen fal okları her türlü fala şamildir.Çünkü fal okunun haram kılınmasının illeti olan şey falın her türlüsünde mevcuttur ki zaten o illet olmasa ona fal adı da verilmezdi.Bunların illeti gelecekten haber verme,alma inancıdır.
İlletinin aynı olmasından dolayı falın her çeşidinin haram oluşu kıyasa girmektedir ki dinimizde pek çok şey örneğin tekilanın haram oluşu da bu teknikledir ve ayrıntılı bilgi için usul kitaplarına başvurmak yeterlidir.
Görüldüğü üzere Allah Teâlâ Şeytan işi demiştir.Şeytan işini yapanın başı örtülü bir bayan ya da İslâmı yaşıyor gibi görünmesine kanmamak lazım.
AŞAĞIDA ADI GEÇEN MÜFESSİRLERİN HİÇ BİRİ BURÇ,KELİMESİNE DAYALI OLARAK GELECEKTEN HABER VERİLEBİLECEĞİNİ BENİMSEMEMİŞTİR.DURUM BÖYLEYKEN HİÇ KİMSE KUR’AN’DA ‘’BURÇ’’GEÇMEKTE,DİYEREK GELECEKTEN HABER VERME HEZEYANINA DELİLMİŞ GİBİ GÖSTERME ÇABASINA GİRİŞMESİN!
Buruc süresi 1.âyet meali ve tefsircilerin yorumları :
‘’Yemin olsun burçlara sahip göğe!’’(Buruc : 1)
Bu, Allah’ın ettiği bir yemindir.
“Burçlar”ın mahiyeti hakkında dört görüş vardır:
1- Yıldızlar sahibi demektir. Bu açıklamayı el-Hasen, Katade, Mücahid ve ed-Dahhak yapmıştır.
2-Yüksek köşkler demektir. Bu açıklamayı İbn Abbas, İkrime ve yine Mücahid yapmıştır. İkrime dedi ki: Burçlar, semadaki yüksek köşklerdir. Mücahid dedi ki; burçlarda bekçiler, koruyucular bulunur.
3- Güzel yaratılış sahibi demektir. Bu açıklamayı el-Minhâl b. Amr yapmıştır.
4- Konaklar sahibi demektir. Bu açıklamayı Ebu Ubeyde ve Yahya b. Sellâm yapmıştır.
cin ve şeytanlar vahiy, ya da herhangi gökle ilgili bir haberi duymaya çok heveslidirler. Cenâb-ı Hak göğü, gök haberlerini onlardan korumuştur. Ancak kulak hırsızlığı ile bir şeyler duymaya çalışanlarından göğü tamamıyla korumamıştır. Vahyin dışındaki bazı haberleri kulak kabartıp duyabilirler, vahiyden ise hiçbir şey duyamazlar. Çünkü onlar vahiy hususunda bilgi edinmekten uzak tutulmuşlardır. Şeytanlar gök haberlerinden bir şey duyunca, onu göz açıp kapamadan daha süratli olarak kâhinlere ulaştırmaya çalışırlar, derken arkalarından bir şihap (akan yıldız-gök taşı) onları izler de ya öldürür ya da sakat bırakır. (Kurtubi,Elcamiu Lİ Ahkamil Kur’an)
Her şey Allah’ın ilmi, iradesi, kudreti ve yaratması ile olur. Allah Teâlâ madde âleminde yapacağı, yaratacağı bazı şeyleri meleklere bildirir, onlara vazifeler verir. Meleklerin bulunduğu ve bu bilgilerin alıp verildiği semâ, yüce âlem (mele-i a’lâ), yıldızlar gibi maddî varlıkların bulunduğu sema (maddi evren) değildir. Maddenin bittiği, arş ile ayrılan (arşın sınır olduğu) rûhânî (fizik ötesi) semadır. Cin şeytanları, bu rûhânî, gayr-i maddî semaya sokulmazlar. Sınıra yaklaşarak girmek istediklerinde ateş topuna benzer bir silahla ateş edilerek uzaklaştırılırlar. Ancak yaratılışları icabı sınıra kadar yaklaşınca bazı bilgi kırıntılarını, kulak hırsızlığı yoluyla elde ederler. Elde ettikleri bilgi az, eksik ve yetersizdir; bu sebeple onların gaybı öğrendikleri ve bildikleri söylenemez. Bu eksik bilgilerin yanına birçok yalanı, hurafeyi, batıl inanca esas teşkil eden bilgiyi katarak insan şeytanlarına (falcılar, kahinler, cinciler… bunlara dahildir) bildirirler. İşte insan şeytanlarının söylediklerinden bir kısmının doğru çıkmasının sebebi budur; yani doğru kısım, meleklerden çaldıkları kısımdır, yalan ve yanlış kısım ise kendilerinin uydurup adamlarına bildirdikleridir. Yıldız kayması, göktaşları, gökte yanıp parlayan ve sönen gazlar… ile “cin şeytanlarının madde ötesi semadan kovulması için kullanılan ve mahiyeti de (ne olduğu da) bizce bilinmeyen silahı” birbirine karıştırmak doğru değildir. Peygamberimiz (s.a.v) yıldız kayması ile ilgili bir Cahiliye inancını reddederken “şeytanlara karşı kullanılan ateş topu misali silah”tan da söz ettiği için bu ikisi birbirine karıştırılmış olmalıdır. Âyetlerde “şeytanlara karşı kullanılan silah”ın yıldız veya yıldız kayması olduğu söylenmiyor. Hadislerde böyle ifadeler veya imalar var; ancak mütevatir olmayan haberler (hadisler) itikat ve kesin bilgi için yeterli değildir; yani bilgi kaynağı olmaz. (Prof.Dr.Hayrettin Karaman,kendi sitesinden)
Daha önceleri, bu kitabın inmeye başlamasından önce şeytanlar meleklerin konuşmalarından bir takım kırıntılar alarak yerdeki kahinlere aktarıyorlardı. Kahinler de onlardan aldıkları bu kırıntıları insanlara bildiriyorlar ve insanların itikatlarını bozmaya çalışıyorlardı. Ve kitabımızın başka ayetlerinden öğreniyoruz ki bu kitap inmeye başlar başlamaz Rabbimiz onları bu işten menetti. Bundan sonra artık ne bir vahiy bilgisine, ne de bir gayb kırıntısına sahip olabildiler.(Ali Küçük,Besairul Kur’an: Şuara : 212)
Araştırılan tefsirlerde sadece Kurtubi tefsirinde sakatlanacak da olsalar,cinlerin gelecekten haber alabilecekleri benimsenmiştir.Aşağıda adı geçenler,yukarıdaki ayetten ‘’ geleceğe dayalı haber vermek haktır.’’diye bir mana çıkarmadıkları gibi,bu manaya yakın bir cümle de kurmuş değildirler.
1) Ali Arslan ,Büyük Kur’an Tefsiri
2) Diyanet ,Kur’an Yolu
3) Kurtubi,Elcamiu Lİ Ahkamil Kur’an
4) İzzet Derveze, et-tefsiru’l-hadis
5) Ebu Bekir Cabir el-Cezâiri, En Kolay Tefsir
6) Prof. Dr. Muhammed Mahmud Hicazi, Furkan Tefsiri
7) Fahreddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihul Gayb
8 ) Dr.Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir
9) Celal Yıldırım, İlmin Işığında Asrın Kur’an Tefsiri
10) Ahmet Kalkan,Kur’an Kavram tefsiri
11) Prof.Dr.Muhammed Ali Sabuni, Safvetü’t-Tefasir
12) Mahmut Topbaş,Şifa tefsiri
13) Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri
14) Muhammed Esed,Tefsirul Mesaj
15) Ömer Nasuhi Bilmen,Kur’an-ı Kerim’in Türkçe M. Ve Tefsiri
16) Seyit Kutup,Fi Zilalil Kur’an
17) Mevdudi ,Tefhimul Kur’an
18) Muhammed Gazali,Konulu tefsir
19) Fahirettin Yıldız,Kur’an tefsiri
20) Asım Yılmaz,İşaratül Kur’an ve Tevhidül Beyan
21) Elmalılı Hamdi Yazır,Hak Dini Kur’an Dili
22) Ali Küçük,Besairul Kur’an
23) Abdülvahid Metin,Mufassal Tefsir
24) Abdullah Parlayan,Özlü Tefsir
25) Prof.Dr.Bayraktar Bayraklı, Yeni Bir Anlayışın Işığında Kur’an Tefsiri
(hangi sitede bu kadar çok kaynak gördünüz ?)
Geleceği görebilmek,aklen de imkansızdır.Geleceği görme çabası,geleceği kendi lehimize değiştirmekse ve şayet değiştirebilecek olsak ve değiştirsek bile bu durumda gelecek diye gördüğümüz şey,gelecekte olmayacağı için gördüğümüz şey gelecek olmamış olur.
Sihri ve falı yasaklayan hadisler :
“Kim bir kâhine gider, dediklerini doğrularsa; şüphesiz ki Muhammed’e indirilmiş olanı inkâr etmiş olur.” (Ebû Dâvûd, Tıb, hadis no: 3904)
Neden Kur’anı inkâr olsun ?
Çünkü yukarda sayılan kişiler gayptan,gelecekten haber verdiklerini iddia eden kişilerdir.Kur’an ise Allah’tan başka kimsenin bunu bilemeyeceğini belirtiyor.Hud suresinin 123.âyetinde ’’ yerde ve göklerdeki ğaybı sadece Allah (c.c) bilir.’’ diye bildirmektedir.Bu durumda yukarda sayılan kişilerin dediklerine itimat etmek Kur’an’ı reddetmek olur!
Kur’anı inkar,küfür yani dinden çıkmak,demektir ki bu durumda falcıya gidip,kahine gidip,yıldıznameyi kullananlara gidip onların dediklerine inanan kişi İslam dininden çıkmış olacaktır.dinden çıktığı gibi o ana dek yapmış olduğu tüm ameller ibadetler silinecektir(Maide :5) ayrıca evliyse eşinden boş olacaktır.bunu bilmediği için de onunla ilişkisine devam edecek ve her cinsel ilişkisi zina olarak değerlendirilecektir çünkü İslam dininden çıkanın,nikahı düşer.Bu bilgiye pek çok fıkıh ve ilmihal kitaplarında rastlanmaktadır.
‘’Kim bir arrâfa (geleceği bildiğini iddia edene) gelir, bir şeyler sorar ve söylediklerine de (inanıp) onu tastik ederse, kırk gün namazı kabul edilmez.” Merfu hadis. Müslim, Selâm: 125, (2230); İbrahim Canan, Kutub-i Sitte Tercüme ve Şerhi)
“(Şu) Helâk edici yedi şeyden sakının.” Dediler ki: ‘Bunlar nelerdir, ey Allah’ın Rasûlü? Buyurdular ki: “Allah’a şirk/ortak koşmak, sihir yapmak, Allah’ın haram kıldığı canı haksız yere öldürmek, yetim malı yemek, fâiz malı yemek, savaşta düşmandan kaçmak, kendini savunmaktan âciz,nâmuslu kadınlara zinâ iftirâsında bulunmak.” (Buhârî, Vesâyâ 23, Tıb 48, Muhâribîn 31; Müslim, İman 38, 4; Ebû Dâvud, Vesâyâ 10, 1; Nesâî, Vesâyâ 11)
‘‘Her kim ki Muhammed (s.a.v) gaybı bilir iddiasında bulunursa, Allah’a (c.c) büyük İftira etmiş olur.’‘( Müslim.C. 2, s.159)
Ensardan bir zat anlatıyor:
‘’Bir gece Resulüllah (s.a.v) Efendimiz ile birlikte (açık havada) oturu¬yorduk, derken bir yıldız kaydı ve parlak bir ışık verdi. Bunun üzerine Efendimiz (s.a.v) bize sordu : ‘‘Cahiliye devrinde böyle bir yıldız kayması olayı meydana gelip ışık saçtığında onu nasıl yorumlardınız?’‘ Ashap-ı Kiram da, ‘‘Bu gece büyük bir adam doğdu veya öldü diye yorumda bulunurduk’‘ şeklinde cevap verdiler. Resulüllah (s.a.v) Efendimiz buyurdu ki: ‘‘Yıldız ne birinin ölümü, ne de doğumu için kayar. Ancak ismi yüce ve mübarek olan Rabbimiz bir emrinin yerine gelmesini irâde ettiğinde, Arş’ı kaldıran melekler tesbîh ederler, sonra da onu izleyen gökteki melekler tesbih cinler de tâki bu dünya semasına gelip ulaşır. Sonra da Arş’a yakın semada olanlar Arş’ı kaldıran meleklere: ‘‘Rabbimiz ne buyurdu?’‘ diye sorarlar. Onlar da Allah’ın neler buyurduğunu onlara haber verirler. Böylece gök ehli sı¬rasıyla birbirlerinden sora sora dünya semasına kadar gelip ulaşır. Cinler kulak hırsızlığı yaparak onu dost ve yaranlarına, içine fazlalık katarak aktarmaya çalışırlar, derken bir şihap(akan yıldız) onları izler. (böylece yıldız kayması meydana gelmiş olur.)’’ (Sahîh-i Müslim /Taberânî)
“Sihirbazın (ve büyücünün) had cezası kılıçla vurulup (Öldürülmesidir)”( Tirmizi,hudûd:27/Dârekutnî/Neylü’l-Evtar: 7,199)>hadis zayıftır : Şemsüddin İbn Kudame/Şerhül-Kebîr: 10,114)
“Fal açan ve kendisi için fal açtıran ve kehânette bulunan ve kendisi için kehânette bulunulan ile sihir yapan ve kendisi için sihir yaptıran kişi Bizden değildir.” (Bezzâr, Müsned; Taberânî, Mu’cemu’l-Evsat)
İbn Abbas (r.a) diyor ki:
‘’Resulüllah (s.a.v) Efendimiz bir grup arkadaşıyla birlikte Ukaz Panayırı’na giderken şeytanlarla gök haberleri arasına perde (engel) geriliyor. Göğe çıkmak isteyenin üzerine parlak bir ateş (şihap) gönderiliyor.’’(Buharî,tefsîr : 15, 34/ îbn Mâce,mukaddime; 13,35)
HAZIRLAYAN : EfsuNKAR