Allah Cennet’lik ve Cehennem’likleri Ezelden Beri Bilir
Yüce Allah şöyle buyurmaktadır: “Şüphesiz Allah herşeyi çok iyi bilendir.” (el-Enfal, 28/75); “Allah herşeyi çok iyi bilendir.”(el-Ahzab, 33/40)
Demek ki Yüce Allah ezelden ebede kadar herşeyi bilmek vasfına sahiptir. Eşya’ya dair bilgisizliğinin söz konusu olduğu bir zaman yoktur. “Rabbin unutucu değildir.” (Meryem, 19/64)
Ali b. Ebi Talib -Radıyallahu anh-dan şöyle dediği rivayet edilmektedir: Bakî’ el-⁄arkad’de bir cenaze dolayısıyla bulunuyorduk. Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem- yanımıza geldi, oturdu. Biz de etrafında oturduk, yanında bir bastonu vardı. Başını önüne eğdi, elindeki baston ile yere vurmaya başladı. Sonra şöyle buyurdu: Sizden nefes alan herbir canın mutlaka Allah, cennet ya da cehennemdeki yerini yazmıştır. Mutlaka onun bedbaht mı yoksa bahtiyar mı olduğu yazılmıştır. (Ali -Radıyallahu anh- devamla) dedi ki: Bir adam şöyle sordu: Peki, ey Allah’ın Rasûlü, niye biz hakkımızda yazılanı kabullenerek amelde bulunmaya bir son vermiyoruz? Şöyle buyurdu:
Mutlu olanlardan olan kişi, mutlu kimselerin ameliyle amel edecektir. Bedbaht olanlar da da bedbaht olan kimselerin amelleriyle amel edecektir. Daha sonra şöyle buyurdu: Siz amel ediniz. Herkes ne için yaratılmış ise o ona kolaylaştırılacaktır. Mutlu olan kimselere mutlu kimselerin amelinde bulunmak kolaylaştırılacak, bedbaht olan kimselere de bedbaht olan kimselerin amelini işlemek kolaylaştırılacaktır.
Daha sonra da şu buyrukları okudu: “Artık kim verir ve sakınırsa o el-Hüsnâ’yı da doğrularsa, Biz de ona kolay olanı kolaylaştırırız. Amma kim cimrilik eder ve kendisini müstağni görür, o el-Hüsnâ’yı da yalanlarsa Biz de ona en zor olanı kolaylaştırırız.” (el-Leyl, 92/5-10) Bu hadisi Buharî ve Müslim, Sahih’lerinde rivayet etmişlerdir.
“Herkes ne için yaratılmışsa, ona o kolaylaştırılır. Ameller de sonuçlarladır. Mutlu olan kimse Allah’ın kazası gereği mutlu olandır, bedbaht olan kimse de Allah’ın kazası gereği bedbaht olandır.”
Ali -Radıyallahu anh-ın rivayet ettiği hadis-i şerif ile Peygamber -Sallallahu aleyhi vesellem-in bu hadisteki: “Amel ediniz. Herkes ne için yaratıldı ise o ona kolaylaştırılacaktır” ifadesi az önce geçti.
Züheyr’in Ebu’z-Zübeyr’den rivayetine göre o, Cabir b. Abdullah -Radıyallahu anh-dan şöyle dediğini nakletmektedir: Süraka b. Malik b. Cu’şum gelip: Ey Allah’ın Rasûlü, dedi. Bize dinimizi şu anda yaratılmışız gibi bize açıkla, bugün için amel neye yarar? Acaba kalemlerin yazdıktan sonra kuruduğu ve takdirlerin cereyan ettiği bir şey uğrunda mı amel ediyoruz yoksa gelecek uğrunda mı?
Peygamber şöyle buyurdu: “Hayır, aksine kalemlerin yazdıktan sonra kuruduğu ve takdirlerin kendisi hakkında cereyan ettiği (tesbit edilmiş olduğu) bir şey uğrunda…” O zaman ne diye amel edelim ki? Dedi. Züheyr dedi ki: Sonra Ebu’z-Zübeyr anlayamadığım bir söz söyledi. Ben: Ne dedi? Diye sordum, bu sefer: “Amel edin, herşey kolaylaştırılmıştır” dedi. Bunu da Müslim rivayet etmiştir.
Sehl b. Sa’d es-Sâidî -Radıyallahu anh- dan rivayete göre de Rasûlullah -Sallallahu aleyhi vesellem- şöyle buyurmuştur: “Kişi gerçekte cehennem ehlinden olduğu halde insanlar tarafından göründüğü kadarıyla cennet ehlinin ameliyle amel eder. Yine kişi gerçekte cennet ehlinden olduğu halde insanlar tarafından göründüğü kadarıyla cehennem ehlinin ameli ile amel eder.” Bu hadisi Buharî ve Müslim, Sahih’lerinde rivayet etmişlerdir. Ayrıca Buharî şunu ilave eder: “Ameller ancak sonuçlarladır.”
Yine Buharî ile Müslim’de, Abdullah b. Mes’ud -Radıyallahu anh-dan şöyle dediği rivayet edilmektedir: O doğru sözlü, o sözü doğrulanan Allah Rasûlü bize şunu anlattı: “Sizin herbirinizin yaratılışı annesinin karnında kırk gün bir arada tutulur. Sonra bunun kadar bir süre alaka (sülük gibi yapışan bir kan parçası) olur. Sonra yine onun kadar bir süre bir lokmacık et olur. Sonra ona melek gönderilir ve ona ruh üfler. Dört kelime (yazmak) ile emrolunur: Onun rızkını, ecelini, amelini, mutlu mu yoksa bedbaht mı olduğunu yazar. Kendisinden başka ilah olmayana yemin ederim ki; sizden herhangi bir kimse cennet ehli ameliyle amel eder, öyle ki kendisi ile cennet arasında ancak bir arşınlık bir mesafe kalır, kitap (takdir) onun aleyhine olmak üzere ileri geçer ve bu sefer cehennem ehlinin ameliyle amel eder ve oraya girer. Yine sizden herhangi bir kimse cehennem ehlinin ameliyle amel eder. Nihayet kendisiyle cehennem arasında sadece bir arşın kalır, ilahi takdir onun hakkında ileri geçer ve bu sefer cennet ehlinin ameliyle amel eder ve oraya girer.”
Ebu Ömer b. Abdi’l-Berr, “et-Temhîd” adlı eserinde şunları söylemektedir: Bu kabilden hadisleri insanlar çokça rivayet etmektedirler. Bu hususta söz söyleyenler de çok söz söylemişlerdir. Ehl-i sünnet ise icma ile bu rivayetlere iman edip itikad etmiş, bunlar hakkında tartışmayı terketmişlerdir. Hatadan koruyan ve başarıya ulaştıran Allah’tır.
“Kader asıl itibariyle yüce Allah’ın mahlukatındaki bir sırrıdır. Buna ne mukarreb bir melek, ne mursel bir peygamber muttalî olmuştur. Bu hususta derinliğine dalmak ve üzerinde çokça düşünmek, ilahi yardımdan uzak kalmaya götüren bir yol, mahrumiyete ulaştıran bir merdiven, tuğyana ulaştıran bir basamaktır. O bakımdan bu husustaki kıyas, düşünce ve vesveselerden alabildiğine sakınmak lazımdır. Çünkü yüce Allah kader ilmini mahlukatına karşı kapalı tutmuştur. Onun hakkında tartışmayı da yasaklamıştır. Nitekim yüce Allah Kitabında şöyle buyurmaktadır: “O, yaptığından sorgulanmayandır. Ama kendilerine sorulacaktır.” (el-Enbiya, 21/23) Buna göre kim: Niye yaptı? Diye soracak olursa, Kitabın hükmünü reddetmiş olur. Kitabın hükmünü reddeden de kâfirlerden olur.”
KAYNAK : TAHAVİ ŞERHİ