• İlahiyat Arapça Eğitim Seti
  • D.B.Meal Video Takip
  • Sanal-Medrese
  • İlahiyat Arapça Eğitim Seti
  • D.B.Meal Video Takip
  • Sanal-Medrese
DÜŞÜNCE YAZILARI
Browse:
  • Home
  • DÜŞÜNCE YAZILARI
  • DOĞRU NEDİR ?KAYNAĞI OLAN HER KİTAP DOĞRU MUDUR ?

DOĞRU NEDİR ?KAYNAĞI OLAN HER KİTAP DOĞRU MUDUR ?

by Admin in DÜŞÜNCE YAZILARI
Bu sorunun yanıtına ulaşmış olmak için her şeyden önce doğrunun ne olduğunu belirlememiz gerekir. Peki ama doğru nedir ?Doğru, kişiden kişiye değişir mi ?Doğrunun aynı kişi için değişmesi söz konusu olabilir mi ?Doğru zamana göre değişir mi ?Biz doğrusu şudur,dediğimizde bir başkası da ‘’ Hayır, doğrusu budur.’’ derse , hangisi doğru kabul edilir?Esasında doğrunun ne olduğu daha ilk filozoflardan bu yana tartışılagelmiştir.Bu durum,doğrunun ne olduğunu tespit etmenin zorluğuyla ilgili olduğu kadar,doğruyu bulmanın önemiyle de ilgilidir.
( Şimdi beyin jimnastiğine merhaba diyelim  )
Doğru ,ya öznel (kişiye göre değişen) bir şeydir ya da nesnel(herkesçe aynı) kabul edilen bir şeydir.Doğru, öznel kabul edildiğinde herkesin kendisine göre bir doğrusu olacağından,kimse kimsenin doğrusuna itibar etmez,kimse kendi doğrusunun tek doğru olduğunu da söyleyemez.
Doğru,nesnel kabul edildiğinde herkesin paylaştığı bir doğrudan söz edilir,dolayısıyla ‘’ Doğru budur.’’ denildiğinde kimsenin itiraz etmemesi beklenilir.Doğru, öznelse (kişiden kişiye değişiyorsa) bu durumda genel(herkese göre değişmesi beklenilen) bir tanım yapılmış olunur ki kimileri de çıkıp ‘’doğru öznel değil,nesneldir.’’diyecektir.Bu görüşte,kendisine zemin hazırlayan görüşle yani doğrunun öznel oluşuyla çelişir.Bir çelişkiyle doğruyu bulduğumuzu iddia etmek ne kadar doğrudur ?
Doğru nesnelse,yani herkes aynı doğruyu paylaşıyorsa,paylaşacaksa , yaşadığımız çağda ortaya çıkan bir problem hakkında ortak doğruyu kim belirleyecek ?Belirlenen doğruya uymak,zorunlu mu olacak?Uymayana ne ceza verilecek ?Verilen ceza,öznel mi nesnel mi olur ?
Doğruyu ille de öznel ya da nesnel diye iki gruba ayırıp sadece birinin doğru olduğunu düşünmek yanlıştır çünkü doğru,bazen nesnel bazen de öznel olarak karşımıza çıkar.İnsanların en azından bir kısmının demokrasiyi benimsiyor oluşunu bildiren bilgi,nesnel (herkesin kabul ettiği) bir doğruyken,demokrasiyi benimseyenlere göre demokrasinin doğruluğu ve demokrasiyi benimsemeyenlere göre de demokrasinin yanlışlığı öznel bir doğrudur.Bizler,doğru öznel ya da nesneldir,demek yerine ‘’ İspatı olan bilgiler,doğrudur.İspatı olmayan bilgiler de doğruluk ve yanlışlığa aynı mesafededir. ‘’ demeyi mantık açısından tek doğru olarak görürüz.
Aşağıdaki gruplar, çoğu zaman insanların doğrularını belirler ya da insanların doğrularını yönlendirir durumdadır.Şimdi bunları görelim :Aile,sorumluluk,yaşanılan bölge,milliyetçilik,menfaat,parti,din,mezhep,cemaat gibi.Bu durumun haklılık payı nedir ?Bu soruların cevaplarını sağlıklı şekilde edinmek,sağlıklı doğrular edinmek için çokça zaman harcanmalıdır ki esasında bu konu sosyoloji’nin işidir.Biz konunun bu kısmına,konunun derinliğini göstermek için girdik.Şimdi konumuzun özüne dönüyoruz.
Bizce doğru ; Mademki her şey delildir,ispattır,öyleyse delil (kural) olan yerde delile uygun düşmek kaydıyla özgürlük (*) ,delil olmayan yerde de kimsenin özgürlüğüne müdahale etmeksizin özgürlük,doğru olanıdır. Bu tanım,hem fiili kategori için hem de düşünce kategorisi için geçerli bir tanımdır.
* ’’Delile uygun davranmamız gerektiğine göre özgür değiliz.’’diyenler olsa da aslında bu düşünce yanlıştır.Bu düşünceyi doğru kabul edip devletin özellikle bazı kanunlarına karşı gelenlerin diğer adı da terörist değil midir ?
Devlet,araç kullanım esnasında emniyet kemeri takmayı mecbur koşmuştur.Bu mecburiyetin kime kârı vardır ? Elbette en büyük kâr,aracı kullanan içindir.Emniyet kemeri takmak,özgürlüğüme müdaheledir,takmıyorum anlayışını benimseyenler olsa da aklı başında herkes şunu bilir ki emniyet kemeri takmak,bizim menfaatimizedir.Dolayısıyla burada bir zorlamadan öte bizim kendi yararımızın devlet tarafından kollanılması vardır.Böyle bir yasa için devletin gerekli birim ya da birimlerine teşekkür bile etmeliyiz.Aynı şekilde Allah ya da resulü bir şey emretmişse bu bizim kârımıza olan bir şeydir.Dünyada 60-70 yıl kurallara uygun olarak yaşayıp sonsuzlukta serbestlik ve zenginlik mi yoksa dünyada 60-70 yıl kuralsız serbestlik mi ?Bu iki şıktan hangisini seçmek mantık adına doğrudur ?
Doğrunun ne olduğunu belirlediğimize göre artık başlıktaki sorumuzu çözümleyebiliriz.Kaynak diye adlandırılan kitaplar,delile dayanıyorsa kaynak sayılır.Aksi taktirde,kaynağa dayanan her kitap doğru sayılacaksa,kaynaksız,uyduruk bilgilerle dolu bir kitap yazarız,ardından da yazdığımız bu kitabı kaynak göstererek, yeni bir kitap yazarız.Bu durumda yazdığımız kitabın bilgilerinin doğru kabul edilmesi gerekecektir.İşte bunun önüne geçebilmek adına diyoruz ki, kaynak olarak verilen kitaplar,bir zincirin halkaları gibi ard arda sıralı olmalıdır.Peki kaynaklarının bu şekilde olması demek,kesinlikle o kitap doğrudur, demek midir ?Bir bilginin doğru sayılabilmesi için gerekli olan şey,delildir.Delile dayanmayan bilgi,isterse yüz kaynağa dayansın yine de kabul edilmez,yok hükmünde değerlendirilir çünkü delili olmayan şey,bizzat bilgiyi sunan kişinin teorisidir ve teoriler doğru çıkmayabilir.Doğru mezheplere göre değişmektedir.Bu yüzden herkese, kendi bağlı bulunduğu mezhebin kitabını okuması tavsiye edilir çünkü kesin doğrunun bilinmediği noktalarda,doğrunun mezhepten mezhebe değiştiği varsayılır.Bunun sebebiyse şudur,ortada net delil değil de yoruma açık bir delil varsa, bu durumda konunun uzmanları o zanni delil üzerine yorum yapar ve hangi yorumun doğru olduğunu bilemediğimizden (çünkü delil,yoruma açık) güvendiğimiz her hangi mezhebin görüşünü alır ve en azından amacımız doğruyu bulmaktı ve bulabildiğimiz en doğru sonuç buydu,deriz. Maturidi mezhebine bağlı olan birisinin mutezile mezhebinin kitabını okuması,o kitaba göre hareket etmesi yanlış olacağı gibi,mutezile kitabına göre yaşayan kişi isterse Maturidi’yim desin,yine de caiz olmayan bir iş yapmış olur.Kişi söylediği mezhebe göre değil,yaşadığı mezhebe göre mezhep sahibi olur.Esasında bu son bilgi çok önemlidir çünkü TV programlarına çıkan pek çok hoca(!) mutezile mezhebinin görüşlerini anlatmakta,insanlar da bu bilgiyi yemektedir.
Bazı hocaların ‘’Allah şöyle emrediyor.’’ veya ‘’Kur’an’da şöyle bir ayet var.’’ demeleri ya da yazmaları aldatıcı olabilir çünkü bizzat biz,bu konuda çok yalan söyleyenler tespit ettik.Bir cümle kurduktan sonra hz.Peygamber şöyle dedi, demeleri ya da yazdıkları kitaptaki bir hadise kaynak olarak sadece ‘’hz.Peygamber’’ yazmaları yanıltıcı olabilir çünkü hadis ilmi,çok derin bir ilimdir ve bu ilmi almadan kitaplarda rastladıkları yazıyı hadis diye sunanlar var.Oysa o sundukları cümle mevzu hadistir de haberleri bile yoktur.Hadis konusunda çok meşhur diye bildiğimiz hocalar bile hatalar yapmıştır,bu yüzden çok dikkatlice incelemedikçe katıldığımız bir vaazda hocanın hadis diye sunduğu cümleyi başkalarına aktarmak adına ne aklımıza yazalım ne de başkalarına aktaralım.
Yukarıdaki bilgilere dayanarak ve o bilgilere ek olarak şunları söyleyebiliriz :
1) İslama göre doğru sadece bir tanedir.
2) Delili net olmayan konularda doğrunun mezhepten mezhebe değiştiği varsayılır.
3) Kaynağı olan her kitap doğru değildir.
4) Her kaynak doğru değildir.
5) Kaynak olarak (hz.Peygamber) yazısını gösteren bilgiler incelenmelidir.
6) ‘’Kur’an’da şöyle bir ayet var.’’ diyenleri direk doğru kabul etmektense Kur’an’a bir bakalım.
7) Okuduğumuz kitapların hangi mezhebe ait olduğuna dikkat edelim.
8) Her duyduğumuz bilgiyi doğru kabul etmek (dogmalık) yerine araştıralım.
Kaynak ile delil birbirinden farklı şeylerdir.’’Din Görevlisinin El Kitabı’’ adlı eserde (elimizdeki baskıya göre,sayf : 323) ,kaynak ile delil birbine karıştırılmış,kaynak olan bir kitabı (İbn Abidin’i) delil diye sunmuşturlar. Kaynak daha çok,bir konu hakkındaki temel kitap anlamına gelirken delil de o kitapları yazan kişinin dayandığı şeylerdir.Delili olmayan her bilgi kurgusal bir bilgidir çünkü ispatı olmayan her bilginin türediği yer kişinin ya da kişilerin türettiği kurgulardan meydana gelmektedir ki bizler hiç kimsenin türettiği kurguyu kabul etmekle mükellef değil sadece Allah ve Resulünün bizlere bildirdiği bilgileri kabul etmekle sorumluyuz ki onların da bildirdiği bilgiler ortadadır.Buna göre şunu söyleyebiliriz ; Önemli olan kaynak değil,delildir.Her hangi bilgi için, delil varsa inanç var,delil yoksa kaynak kitap olarak adlandırılsa bile,bin tane kaynak bile verilse yine de o bilgi teoridir.Buna göre,hiç kaynak verilmeksizin yazılmış olan kitaplar delile dayandıkları sürece,kabul edilmeye layıktır.
Aynı konuda pek çok kitaptan aktarım yapmışsınız.Sizce her hangi bir bilginin doğruluğunu gösteren şey,aynı bilgiyi ileri sürenlerin çoğunluğu oluşturuyor olması mıdır ?
Bilindiği üzere icma’ aynı devir içinde yaşayan alimlerin (ihtilafla birlikte) tamamının her hangi konuda bir bilginin doğruluğu ya da yanlışlığı üzerinde ittifak etmesidir.Aynı kanıyı paylaşan yazarların çoğunluğunu ya da ayrı görüşte olan yazarların ayrılık noktalarını gözler önüne sermekte ki tek hedefimiz elbette ki kişileri vesveseden uzak tutmak değildir.Bizim bu işlemi yapmamızın altında yatan nedenlerden biri de yazarların yanlışlarını ortaya koymaktır.
Her hangi bir bilginin doğruluğuna gelince…….
Bir bilginin doğru olması,sadece delile bakar.Açık-net olan bir ayet ya da sahih hadis deliline karşı, yazarlar delillerin aksi yönüne icma’ etse bile,icma’ delili ile ayet delili çatıştığında ayet delilinin alınacağı ittifakla kabuldür.İşin ilginç yanıysa icma’ın yani,ittifakın kabul edilmeyeceği bir hususun yine ittifakla sabit olmasıdır.Tartışmalarla birlikte geçmiş çağdaki icma’ ile günümüzdeki icma’ başka başka olabilir ve ayet deliline karşı icma delilinin kabul edileceğine ittifak sağlansa ne olur ?Hucurat süresi birinci ayet gereği,bu icma’ batıl olur.
Hanefi mezhebinin kaynak kitapları nelerdir?Ebu Hanife şöyle dedi,Ebu Yusuf şöyle dedi,şeklinde okuduğumuz bu bilgilerin dayanağı nedir ?
Ebu Hanife’nin öğrencisi olan imam Muhammed,Ebu Hanife’den ders alırken hem Ebu Hanife’nin hem Ebu Yusuf’un hem de kendisinin görüşlerini kaleme almıştır.İmam Muhammed’in hazırladığı bu eser,günümüze tevatür ile ulaşmıştır.Tevatür ile ulaşan bu bilgilere zahirur-rivaye denilir. Kütübü sitte diye de adlandırılan bu kitapları Mervezi bir araya toplayıp bu esere ‘’Kâfi’’adını vermiştir.İlerleyen yıllarda da bu eseri Serahsi, Mebsut adıyla şerh etmiştir. Nâdirur-rivaye diye adlandırılan kitaplar da kaynak kitaplardır lakin tevatür ile bize ulaşmamışlardır.Dolayısıyla zahirurrivaye kitaplarına göre zayıftırlar.
Zahirur-rivaye kitapları şunlardır :
1- el-Mebsût (el Asl)
2- el-Câmiu’s-Sağîr
3- el-Câmiu’l-Kebir
4- es-Siyeru’s-Sağir
5- es-Siyeru’l Kebîr
6- ez-Ziyâdât
YAZAN : EFSUNKAR
AdminPost author

Merkez-i Delil

Cevabı iptal etmek için tıklayın.

You must be logged in to post a comment.

Takvim

Şubat 2023
P S Ç P C C P
 12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728  
« May    

Add some widgets to this area!

Ulumulislam.com 2022 Sanal Medrese

WhatsApp ile görüşelim