İnsanların büyük bir kısmı düşünme özürlüdür!Bunu da dogmalıklarına borçludurlar.Dogma insan,başkasının kendisi için de düşünmüş olduğunu, dolayısıyla düşünmeye ihtiyacı olmadığını sanarak düşünmekten kendisini mahrum bırakan kişidir.Bu hastalık bugün çıkan bir hastalık değil,yüz yıllardır vâr olan bir hastalıktır ki reçetesi doktorlarda değil, bizzat kişinin ‘’Artık ben de düşünmeliyim.’’ Kanısına varmasında gizlidir.Gerçi bizler dogmalığa daha küçük yaştan alıştırılıyor ve daha sonra bunun pek de farkında olamıyoruz çünkü normal olanın bu olduğu kanısı,bizlere daha küçüklükten aşılanıyor.Bu aşılanma ailede başlıyor ‘’sus bakiyim;oğlum-kızım şunu yap, onu yapma; doğru olan budur;bak gene yanlış yaptın;büyüklerin sözleri üstüne söz söylenmez;annen ne diyorsa onu yap.’’ Ve benzeri pek çok emirlerle bizlere düşünmememiz gerekli olduğu kanısı verilmiş daha sonra da bu kanıyı aşabilmemiz için bir kapı gösterilmemiş ve bizler artık kendimiz yerine başkalarının düşünmesini,karar almasını doğal ve hatta daha doğru olduğunu düşünmeye başlamışız.Oysa tek düşünmeyi bilen,bizim dışımızdaki insanlar mıdır ?Düşünmek insana mahsus bir özellik olduğuna göre bizler de düşünmeye başlamalı ve dogmalıktan kurtulma yolunda bir adım bile olsa atmayı başarmalıyız. Düşünce diyarının enginlerinde dolaşmanın heyecanını tatmalı ve bundan doğan haz ile düşünce dünyamızı geliştirmenin peşinde koşmalıyız.Yoksa hâlâ birileri bizim yerimize,bizim adımıza karar vermeye devam edecek ve düşünce özgürlüğümüzü elimize alamamış olacağız. Herhangi bir konuda doğrunun ne olduğunu belirleyenler neye göre,neye dayanarak belirlemiştir ? Doğrunun ne olduğunu neden her birey kendine göre belirleyemiyor da başkalarının belirlediği doğrulara mahkum kalıyoruz ? Bir başkasının doğrusu benim de doğrum olmak zorunda mıdır ? Bir başkasının ‘’doğru olanı yap!’’ derken kast ettiği şey gerçekte de doğru mudur ? Elbette ki ortak doğrular vardır ; insanların hiç yoktan bir kısmının okul denilen bir yere gittikleri, bilgisi ortak doğru ve gerçekliktir. Peki ya bağlı bulunduğu dini hiç sorgulamadan ‘’ Ben müslümanım , hristiyanım. ’’ diyebilmek dogmalık ürünü ve dolayısıyla bir başkasının ya da başkalarının doğrularına mahkum olmak değil midir ? ‘’Sen deli misin ?’’ diye sorduğumuzda celallenen insanlık, neden bir deliyi (deli ile ortak nokta düşünmemek) taklit ediyor ?Birisi çıkıp ‘’ falanca beni dinletti.’’ Diyor, kendisine neye dayandığı sorulunca ‘’ ben biliyorum böyle işte.’’ Demekle yetinmek zorunda kalıyor.Oysa delilsiz ileri sürülen her şey, ifade edilen manaya en yakın olma bakımından olsa olsa tahmin olabilir, bilmek olamaz! Bilmek ile tahmin arasında keskin çizgi, delildir.Hiç bir delili olmadığı halde karalama kampanyasını başlatan bir kişiye,kendi taraftarlar ı da ortak çıkar nedeniyle katılırken,aslen taraftar olmayan kişiler de dogmalık ve etkilenmeden kaynaklanan bir zafiyet gereği aynı görüşü desteklemeye başlıyor.Oysa delilsiz olan bir şeyin peşine gitmek,kişiyi mantık haritasından siler.Dağcılar, aşağı atlamadan önce halatlarının sıkı sıkıya bağlı,uyumlu,hazır olup olmadıklarını birkaç kez kontrol ederler ki yaşam haritasından silinmesinler.İşte bizler de , bizim için ya da bir başkası için önemli olan konularda tıpkı bu dağcılar gibi arkamızı sağlam bir kurtarıcıya (delile) bağlamalıyız ki mantık haritasında olan sahamız git gide büyüsün.Delilimiz, Herkesi ikna edici bir kanıt olmalı ki bu da dogmalıktan uzak olmaktan geçer ! Son olarak diyebiliriz ki, duyduğumuz her hangi bir şeyi direk kabul etmek,kendi kendimize yaptığımız bir hakarettir.Bizler önemli konularda duyduğumuz,edindiğimiz bilgileri araştırmalı ve delili varsa inanmalıyız ki delil de yoruma mahal bırakmayan,davanın iki tarafından birini kanıtlayan araçtır.
AdminPost author
Merkez-i Delil
Takvim
P | S | Ç | P | C | C | P |
---|---|---|---|---|---|---|
1 | 2 | 3 | 4 | 5 | 6 | 7 |
8 | 9 | 10 | 11 | 12 | 13 | 14 |
15 | 16 | 17 | 18 | 19 | 20 | 21 |
22 | 23 | 24 | 25 | 26 | 27 | 28 |
29 | 30 | 31 |
Add some widgets to this area!