Kur’an ayetleri indikçe,ayetleri yazdıran hz.Peygamber,kendisine ait söz (hadis)lerin yazılmasını-ayetlerle hadisler karışmasın diye- yasaklamıştı fakat bu yasaklamanın ilerleyen zamanlarda kalktığını yine pek çok kitaptan öğrenmekteyiz.Bu yasaklama,sadece yazıya geçirme yasaklamasıydı,sahabenin kendisinden duyduğunu,bir başkasına söyleme yasağı değildi,olamazdı da çünkü kendisi tebliğ için gelmiştir.İslama göre bilgi paylaşımı-duruma göre ve bu durum dahil-gereklidir. “Bakın! Burada bulunanlarınız bulunmayanlara (anlattıklarımı) aktarısın. Çünkü kendisine aktarılan bazı kimseler dinleyenden daha iyi beller.’’(Buhari,iim : 9/Müslim,kaseme : 29/Tirmizi,Ebu Davud)
Hadisler, Peygamber (Sallallahu aleyhi vesellem) döneminde ve dört halife döneminde, günümüzdeki şekilde tedvin edilmiş değildi fakat daha peygamberimiz hayattayken hadisleri yazan sahabelerin varlığı yine bazı kitaplarda geçmektedir.Bu kitaplara göre ilk hadis yazılı olan kağıda,deftere ‘’Sahifetüssâdika’’denilmiştir. Beyhaki, el-Medhal‘de, Urve b. ez-Zübeyr’den rivayet ettiğine göre Ömer b. el-Hattab (r.a) hadisleri yazıdırmak istedi. Bu hususta ashapla istişare etti, sahabe de ona yazması doğrultusunda görüş belirtti. Hz.Ömer:’’ Ben önceden hadisleri yazmak istedim. Daha sonra sizden önce birtakım kitaplar yazan ve sonra o kitaplara yönelen ve Allah‘ın kitabını terkeden bir kavmi hatırladım. Allah’a yemin ederim ki, ben Allah’ın kitabını ebediyyen herhangi bir şey ile karıştırmayacağım.
Daha sonra Ömer b. Abdul Aziz(r.a) halifeliği döneminde hadisin kaybolacağından korktu. Medine’deki Kadısı Ebu Bekir b. Muhammed b. Amr b. Hazm’e şunu yazdı: Bir bak! Peygamber (s.a) hadisinden neler varsa onları yaz. Çünkü ben ilmin kaybolacağından, alimlerin çekip gideceklerinden korkuyorum. Rasûlullah’in hadisi olmadıkça da kabul etme. İlmi yayınız ve bilen bilmeyene öğretsin diye ilim meclislerinde otursunlar çünkü ilim gizli saklı tutulmadıkça kaybolup gitmez.Aynı emirleri İslam dünyasının diğer bölgelerine de yazdı. Sonra Muhammed b. Şihâb ez-Zührî’ye bunları tedvin etmesi emrini verdi.
Böylelikle hadise dair ilk eser tasnif eden kişi mü’minlerin emiri Ömer b. Abdu’l-Aziz’in emriyle Muhammed b. Şihâb ez-Zührî(ö. 124)olmuştur. Allah ikisine de rahmet eylesin. Bu da hicri 100. yılın başlarında olmuştu. Daha sonra insanlar peşpeşe hadis kitapları derlediler ve hadis tasnifinde farklı yollar izlediler.Sahabe tarafından kaleme alınan sahifeler bir yana, bir tespite göre; I. yüzyılın ikinci yarısı ile II. yüzyılın ilk yarısında 400 kadar muhaddis tarafından hadislerin yazıldığı artık belgeleriyle bilinmektedir. ’’
Zühri, bizzat hz.Peygamberin ağzından duymadığı için içlerinde uydurma vardır,demek doğaldır,doğrudur.Uydurma olan sözler tespit edildiği için artık ortada bir sorun yoktur.Zühri,bu hadisleri çevresindeki insanlardan yazdı,çevresindeki insanlar da dedesinden duymuştur.Dolayısıyla arada zincir oluşturan insanlar vardır.Ben daha dedemin babasının adını bile bilmezken,o insanlar 4-5 kuşak önce yaşamış olan hz.Peygamberin sözlerini biliyor olma ihtimli nedir ?Bizim dedemiz bir Aristo,bir Descartes,bir padişah en önemlisi de bir peygamber olsaydı,onun sözleri çok değerli olur ve aktarılırdı.
“Kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir.” (Buharî, Nikâh : 5063; Fethu’l-Bâri, IX, 104; Ahmed b.Hanbel, Müsned :II, 158; İbn Ebi Âsım, es-Sünne, I, 31, Hadis: 62; el-Elbanî ilgili notunda şöyle demektedir: “İsnadı sahihtir. Bütün ravileri Müslim’in şartına göre sika (güvenilir) ravilerdir.”)
“… Allah’tan korkun ve (meşru müslüman yöneticilere) dinleyip, itaat etmeye bakın. Gerçek şu ki aranızdan uzun ömür yaşayacak olanlar çokça ayrılıklar göreceklerdir. O vakit siz benim sünnetime ve raşid halifelerin sünnetine sımsıkı yapışmaya bakınız. Bu sünnete azı dişlerinizle yapışınız.” (İbn Ebi Âsım, es-Sünne, I, 39, Bab: 16, Hadis: 54, el-Elbanî hadis ile ilgili notunda şöyle demektedir: “İsnadı sahihtir. Ravileri sika (güvenilir) ravilerdir.” Buna yakın bir rivâyeti Ebu Davud, Luzumü’s-Sünne, Hadis: 4607; Tirmizî, İlim 16, Hadis: 2678; Ahmed, el-Müsned, IV, 126; Beyhakî, el-İtikad, s. 131)
“Şunu kesin olarak biliniz ki, bana Kur’ân ve onunla beraber onun bir benzeri (sünnet) daha verilmiştir. Karnı tok bir halde rahat koltuğuna oturarak; ‘ Şu Kur’an’a sarılın. Onda neyi helal görürseniz onu helâl, neyi haram görürseniz onu da haram kabul ediniz.’ diyecek bazı kimseler gelmesi yakındır. Şüphesiz ki, Allah Rasûlünün haram kıldığı şey de Allah’ın haram kıldığı gibidir.” (Ebû Davûd Sünnet, 5; İbni Mace, Mukaddime, 2; Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV,131) buyurarak, sünnetini küçümseyip dinden ayırmak isteyenlere karşı müslümanları uyarmış ve dinin sünnetsiz düşünülemeyeceğini vurgulamıştır.
“Sizden birinizi, koltuğuna yaslanmış olarak, kendisine emrettiğim veya nehyettiğim bir haber geldiğinde ‘bunu bilmiyorum,biz Kur’an’a tabi oluruz.’ derken bulmayayım.’’(Ebu Davud Sünnet: 4605; İbnu Mace Mukaddime: 2; Tirmizi İlim: 10)
YAZAN: EfSunkar