• İlahiyat Arapça Eğitim Seti
  • D.B.Meal Video Takip
  • Sanal-Medrese
  • İlahiyat Arapça Eğitim Seti
  • D.B.Meal Video Takip
  • Sanal-Medrese
FIKIH
Browse:
  • Home
  • FIKIH
  • Fıkıh Açısından KADININ VE ERKEĞİN AVRETİ

Fıkıh Açısından KADININ VE ERKEĞİN AVRETİ

by Admin in FIKIH
Tags: ayetlere göre namaz içinde ve dışında avret yerleri, erkeklerin avret yerleri nerelerdir, Fıkıh Açısından Avret Ve Giyinme, kadın kadının neresine bakabilir, kadının avret yerleri nereleridir, kadının avreti neresidir, kadının kadına göre avret yeri, kadının mahremlerine göre avret yerleri, kadının ve erkeğin avret yerleri nerelerdir, mahremimizin nerelerine bakabiliriz
a- Avret Kavramı Ve Dayandığı Esaslar


“Avret” sözlükte gedik ve benzerindeki aralık ve kendisin­den zarar ve fesat beklenen şey demektir. Âyette geçen “Evle­rimiz avrettir.” [425] ifadesi; “Boştur ve orada fe­sat ve kötülükten endişe edilir” anlamındadır. Kadın ise, görül­mesi ya da sesinin duyulmasıyla fesat vaki olabileceği için avret­tir. Yoksa -bazılarının dediği gibi- “Avret”; “çirkinlik” anla­mındaki “aver”den gelme değildir. Çünkü, “avret” aslında, güzel olan ve canların arzuladığı kadınlarda da vardır. Ancak buradaki çirkinlik -yaratılış gereği meyi olsa bile- şer’î çirkinliktir de denebilir. [426]

İnsanın avret sayılan kısımlarının örtülmesi konusunda, fıkıhçılar arasında ihtilâf yoktur. Çünkü bu konuda vucûb ifâde eden açık naslar mevcuttur.

Allah Teâlâ, Kur’ân-ı Kerîm’inde Hz. Peygamberin kadınları­na hitaben;

“Evlerinizde (vekar ile) oturun. Evvelki cahilliyyet devri kadınlarının kınla döküle, süslerini göstere gös­tere yürüyüşü gibi yürümeyin.” [427] buyuru­yor. Diğer bir âyette de yine Hz. Peygamber’in kadınları ile ilgili olarak inananlara hitaben:

“O’nun (Hz. Peygamberin) zevcelerinden lüzumlu bir şey istediğiniz vakit perde arkasından isteyin” [428] buyuruyor.

Bu emirleri biraz daha izah eder şekilde:

“Ey peygamber! Zevcelerine, kızlarına ve mü’mînlerin kadınlarına, “Cilbablarını” üstlerine örtmelerini söyle.”

[429] Yine:

“Mü’min kadınlara da söyle, gözlerini (harama bak­maktan) sakınsınlar, ırzlarını korusunlar, zinetlerini açmasınlar. Bunlardan görünen kısmı müstesna, başörtülerini yakalarının üstünü (kapayacak şekilde) koysunlar…” [430] buyuruyor. Ayrıca: .

“Ey Adem oğulları, her mescide gidişte zînetlerinizi ta­kının” [431] âyetinin namazda avreti örtmenin farz ol­duğuna delâlet ettiğinde cumhur müttefiktir. [432] Mutlak olarak avreti örtmenin vücûbuna delâlet ettiğini söyleyenler de var­dır. [433]

Yine en-Nûr Sûresi, 58. 59. ve 60. âyetler de bu konu ile ilgi­lidir.

Hz. Peygamber de meselâ Hz. Ali’ye hitaben, tasarlamaksızm olan birinci bakıştan sonra vuk’u bulacak kasıtlı bakışı yasaklı­yor. [434] Cerîr b. Abdullah ansızın bakışın hükmünü sorduğunda, gözünü çevirmesini emrediyor. [435] Şehvetle bakışı gözün zînası sayıyor, [436] bir kadının güzelliklerine şehvetle bakanın gözüne kurşun eritilip döküleceğini bildiriyor. [437] Mutlaka yollarda bulu­nulması gerekli hallerde gözü kapamayı yolun hakkı olarak gösteri­yor, [438] öbür yönüyle de bakmamayı, ecre ve imanın tadını duy­maya vesile sayıyor. [439]

İşte bu ve benzeri naslar İslâm âlimlerinin, avreti örtmenin farz olduğu konusunda ittifaklarına sebeptir. Ebû Vetîçi b. Rüşd, bu konuda ulemanın ittifak ettiklerini söylüyor. [440] Böylece bu, fiilî icma haline de gelmiş demektir.

Ancak “avret’in sınırı nedir, kadınlara “zînefleri ve ört­meleri emrinden istisna edilen “zahir zînetleri” neresidir, ilk câhiliyet süsü sayılan ve yasaklanan “teberrüc” nedir? Ve niha­yet kadınının örtünmesi konusunda “örtünsünler” emriyle yetinilmeyip “Üstlerine atmaları’-emredilen “cilbabları”nın keyfi­yeti nedir? Bu noktaların açıklanması gerekir. Önce mezheplere göre avretin sınırını tesbit ettikten sonra, bu konuları izaha çalı­şacağız. [441]



b. Şafiîlere Göre Avret


ba- Namazda: Erkeğin ve cariyenin avreti, göbekle diz kapağı arasıdır. Göbek ve diz kapağı avret değildir. Ancak her ikisinden de bir parça kapatılmalıdır ki avretin onlara sınır olan kısımları tamamen kapatılabilmiş olsun.

Hür kadının avreti bütün bedeni olup, bundan sadece yüz ve iki el istisna edilir.

Namazda iken kapatma imkânı olduğu halde avreti açı­lırsa namazı bâtıl olur. Ancak rüzgâr vs. ile açılır da hemen ânında kapatırsa veya yanılarak açar da yine hemen kapatırsa, namazı bâtıl olmaz. Ama bunun haricinde, hayvan veya çocuk vb. tarafından açılırsa bâtıl olur.

Avretini kapatacak kadar elbisesi olmaz, fakat vakit çıkmadan bulacağını ümid ederse, namazı vaktin sonuna kadar beklemesi vacibdir. Örtünün şartı, cildin rengini göstermemesidir. [442]

bb. Namaz dışında: Yabancı erkeklere karşı, kadının yüz ve elleri dahil, bütün bedeni avrettir. Ancak kâfir olan ka­dına karşı yüzü ve elleri avret değildir. Ahlâkı bozuk ka­dınlar, müslüman olsalar bile, avret hususunda kâfir gibi­dirler. Müslüman kadının, evindeki hizmeti esnasında açı­lan boynu ve kolları avret değildir.

Erkeğin namaz dışında avreti, bakana göre değişir. Mahremi olan kadınlara ve erkeklere göre, göbekle diz ka­pağı arasıdır. Yabancı kadınlara göre ise, bütün bedeni av­rettir.

İhtiyaç olmaksızın kendi avretine bakmak mekruhtur.

Kadının avreti konusunda biraz daha açıklık getirirsek, şunları söyleyebiliriz. Kadının erkeğe karşı avreti yedi grupta mütâlâa edilir:

1- Yabancı erkeğe karşı her tarafı avret olmakla beraber, Şâfiîlerin çoğuna göre de, kadının yüzü ve elleri avret değildir. Avret olan kısımlar, kadından kopmaları halinde de avrettirler. Bakılması haram olan yere dokunulması da öncelikle haramdır.

2- Kocasına karşı hiçbir yeri avret değildir. Ancak karı-kocanın birbirlerinin tenasül uzuvlarına bakmaları bazılarına göre mekruhtur.

3- Mahremlerine karşı, göbekle dizkapağı arası avrettir. Mah­remin kâfir olup olmaması aynıdır. Ancak mahremin nikâhını ca­iz gören bir kâfir olursa, ona açılamaz ve onunla halvette bulu­namaz.

4- Evlenme gayesiyle bakan erkeğe, kadın, yüzünü ve ellerini gösterebilir. Hattâ bu sünnettir.

5- Tedavî halinde, ihtiyaç duyulan her yerini, ihtiyaç miktarınca gösterebilir.

6- Şahitlik ve alış-veriş vs. muamelelerde sadece yüzünü gös­terebilir.

7- Câriye satışında, tanınmasını temin edecek kadar yerlerine bakılabilir.

Ayrıca kadın ya da mahrem öğretici yoksa ve perde arkasıdan öğretmek de mümkün değilse, vâcib olan ilimleri öğretme gayesiyle, erkek kadına bakabilir. [443]



c- Malikilere Göre Avret


ca. Namazda: Kadına göre de, erkeğe göre de namaz için avret, kaba ve hafif olmak üzere ikiye ayrılır. Her birinin hükmü de değişiktir. Erkeğe göre kaba (muğallaza) avret, sadece ön ve arka uzuvlarıdır. Hafif avret ise, bunların dışında göbekle diz kapağı arasında kalan yerlerdir.

Hür kadına göre kaba avret, baş, kol ve bacaklarla gö­ğüs hariç bütün bedenidir. Hafif avret ise göğüs, göğüsün arka hizası, boyun, baş, ayakların dizlerden aşağısıdır. Yüz ve eller ise, hiçbir halde avret değildir.

Buna göre, örtebilme imkânı varken, kaba avretinden birazı bile açık olarak namaz kılanın namazı bâtıl olur. Hafif avreti açık olduğunda kılınan namaz ise, -her ne kadar bura­ları açmak haram ise de- bâtıl olmaz, fakat iadesi müstehaptır.

Örtünün ilk bakışta cildi göstermemesi şarttır. Ancak dikkatli bakma halinde gösteriyorsa onunla namaz kılmak mek­ruhtur. Vakit içinde iadesi menduptur. Fakat rüzgârın yapıştır­ması, ya da ıslaklık sebebiyle vücudu belli ediyorsa, zarar ver­mez.

Başka elbise bulamadığı zaman, karanlığı elbise sayıp, karanlıkta namaz kılması vaciptir.

cb. Namaz dışında: Kadının, mahremi olan erkeklere göre avreti, baş, boyun, eller ve ayaklar dışındaki bütün bedenidir. Dolayısıyla kadın, mahremine, dahi memelerini, göğsünü ve ba­caklarını gösteremez. [444]

Kadının yabancı erkeğe karşı avreti, elleri ve yüzü dışında bü­tün bedenidir. Ancak evlâ olan, ta’mimdir (her yerini kapatması­dır). Kâfire gelince, ona müslüman kadın, yüzü ve elleri dahil hiç bir yerini gösteremez. [445]

Kâfir kadınlara ise, hür ve müslüman kadın, sadece yüzünü ve iki elini gösterebilir. Kendi cariyesine karşı avreti ise, müslüman kadına karşı olduğu gibi, diz kapağı ile göbeği arasında kalan kıs­mıdır. Malikî imamlarının çoğunluğunun görüşü budur. Fakat şöyle söylemek daha güzeldir:

Müslüman kadının kâfir kadına karşı avreti de, müslüman kadına karşı avreti gibidir. Ancak onun yanında yüzünden ve ellerinden fazlasını açamaz. Çünkü açmasının haram olması, oranın avret olmasını gerektirmez. [446]

Kadının namaz dışında ve yalnız başına iken de muğallaza (ka­ba) avretini örtmesi -meleklerden ötürü-müstehapır; ihtiyaç olmaksızın açmak mekruhtur. [447]

İmam Mâlik: “Kadın, mahremi olmayan erkekler ve uşa­ğıyla beraber yemek yiyebilir. Kocasıyla beraber iken ko­casının yemek yediği kimselerle yemek yiyebilir” der. [448]

Erkeğin yabancı kadınlara göre avreti, baş, eller ve ayaklar dı­şındaki yerlerdir. Kadının, yabancı erkeğin göğsüne, yanına (cenbine), sırtına, bacağına, lezzet korkusu olmasa bile bakması caiz değildir. [449] Erkeğin erkeklere göre avreti ise, bazılarına göre ön ve arkadan ibarettir. [450]

Hayatta iken kopan bir avret parçaya bakmak caizdir. Öldük­ten sonra kopana bakmak ise, haramdır.

Çocuğun namaz dışındaki avreti, hallere göre değişir. Erkek için 8 yaşın altındakilerin avreti yoktur. Meselâ kadın onları çıp­lak yıkayabilir. 9-12 yaş arasındakilerin (bakma olarak) her tarafına bakabilir, ama yıkayamaz. I 3 yaştan yukarı olanlar, erkek hükmündedir. Kızlar için 2 yaş 8 ayın altında olanlar için avret yoktur. Üçten dört yaşa kadar onların bakma açısından yine av­reti yoktur. Dokunma açısından kadın gibidirler. 6 yaşındakiler yani müştehat olanlar ise, kadın hükmünü alır.

Namaz için de erkek çocuğunun avreti, ön ve arka ile uyluk­ları, kız çocuğunun avreti ise, göbekle diz kapağı arasıdır. Ancak ebeveynin onlara örtünmelerini emretmeleri vaciptir. [451]



d- Hanbelilere Göre Avret


da- Namazda: Bu konuda Hanbeliler, Mâlikilerle aynı görüş­tedirler. Ancak kadının namaz içerisindeki avretinden sadece yü­zü istisna ederler. Namazda kendi kasdı olmaksızın açılan avret az ise, namaza mani olmaz; çok ise zamanın uzaması halinde na­mazı bozar.

db. Namaz dışında: Kadının mahremlerine karşı avreti; yüz, boyun, baş, eller, ayaklar ve bacaklardan başka, bütün vücudu­dur. Yabancı erkeklere göre ise, elleri ve yüzleri dahil bü­tün bedenidir. [452] Müslüman kadınlarla kâfir kadınlar arasında, avreti gösterme bakımından fark yoktur. Dolayısıyla kadın, kâfir kadına bile göbek ve diz kapağı arası hâricini gösterebilir. Erke­ğin avreti konusunda Hanbelî mezhebinde uygun görüş, Hanefilerde olduğu gibi göbekle diz kapağı arasının avret oluşudur. Mezhepte erkeğin avretinin ön ve arka uzuvlardan ibaret olduğu görüşü de vardır. [453] Bedenden ayrılan avret bir uzuv, avret ol­ma niteliğini kaybeder.

7 yaşın altındaki çocuklar için avret yoktur. 7-9 arası erkek çocuğun avreti, namaz içinde de namaz dışında da, sadece ön ve arka uzuvlardır. Kız çocuğun namazda ve namaz dışında mah­remlerine karşı avreti, göbekle diz kapağı arası, yabancı erkekle­re karşı baş, boynu, dirseklere kadar eller, bacak ve ayakları dı­şındaki bütün bedenidir. [454]



e- Hanefilere Göre Avret


ea- Namazda:


Erkeğin namazdaki avreti, namaz dışındaki ol­duğu gibi, göbekle diz kapağı arasıdır. Diz kapağı avrettir, göbek ise avret değildir. Cariyenin avreti ayrıca karnını ve sırtını da ka­patmak üzere, erkeğinki gibidir. Hür kadının avreti ise, yüzü, el­lerinin içleri, ayaklarının ise üstleri hariç, bütün bedenidir. Hatta kulağı hizasından aşağıya sarkan saçlarının açılması, bazılarına gö­re namaza mâni değilse de, sahih olan görüşe göre avrettir. Av­ret olmadığını söyleyenlere göre de, mahremi olmayanın saçına bakması haramdır. Bu haramlık avret oluşundan değil saçın fitne­ye sebep olabileceğinden ötürüdür. [455] Namazda iken kaba av­retin -ki, ön ve arka uzuvlar ve etraflarıdır- ya da hafif avretin -ki, avretin geri kalan kısmıdır- dörtte biri, kendi fiili ile olma­sa bile, bir rükün edâ edebilecek kadar açık kalırsa, namazı fasit olur. Kerhî ise, galiz avretten bir dirhem miktarının, hafif avret­ten ise, dörtte birinin açılmasının namaza mâni olacağını söyler. [456] Ama bu kadarı, ya da daha azı kendi fiili ile açılırsa, açıl­ma süresi bir rükün edâ edecek zamandan kısa bile olsa, namazı hemen fâsid olur. Ancak uzvun dörtte biri namaza girmeden önce açıksa bu, namaza başlamaya mânidir. Avretin kişinin kendi nefsine karşı da örtülmesi şart değildir. Mekruh olmakla birlikte, elbisesinin yakasından avretini görmesi, namazını iptal etmez. Bu durumda namazı fâsid olur diyenler de vardır. [457]



eb. Namaz Dışında

1. Kadının Avreti

a- Yabancı Erkeklere Göre


Kadının yabancı erkeklere göre avreti, yüz ve elleri hariç, bü­tün bedenidir. Ebû Yusuftan bir rivayette ve el-İhtiyâr’ın ter­cihine göre, zarurete ve bilezik mahalli olmasına binaen zira’, yani dirseklere kadar kollar avret değildir. Ancak el-Mebsût’a göre, sahih olan avret olmasıdır. Bazılarına göre de namaz içinde avrettir, ama namaz haricinde avret değildir. [458] Ayaklar konusunda da aynı ihtilaf vardır. Fakat sahih görülen, kadının’ ayaklarının da avret olmadığıdır. [459] Fitne söz konusu ise, yüz ve ellerini de göstermez. [460]



b- Mahremi Olan Erkeklere Göre


Mahremi olan, yani bir kadının ebeddiyen evlenemeyceği er­keklere göre avreti, erkeğin erkeğe göre avreti gibidir. Bununla beraber, ayrıca karnını ve sırtını da göstermez. Çünkü buralar zîynet yeri değildir. [461]

Âyette erkeklerin, mahremleri olan kadınların ziynetlerine, yani ziynet yerlerine bakabilmelerine müsaade vardır. Dolayısıyla, mahremlerinin (yani nikâhı kendilerine ebeddiyyen haram olan kadınların) şehvetten emin olma şartıyla, baş, yüz, göğüs, bazu, boyun, bağır (nahr), kulak, el, kol, ayak ve bacaklarına ba­kabilirler. Baş, tac ve iklil; saç, saçbağı; boyun, bağır ve göğüs, gerdanlık (zîra gerdanlık bazen göğüse kadar iner) kulak, küpe, bazu, bazubend; kol, bilezik; el, yüzük ve kına; bacak, halhal; ayak ise yine kına mahallidir. [462]

İbrahim en-Nehaî’ye ve O’nu takip eden bazılarına göre, mahremlerine kadın, ancak göğsünün üst kısmını gösterebilir. Göğüslerini gösteremez. [463] Çünkü göğüsleri ziynet yeri say­mak çok zordur. Göğüslerin mahremlere gösterilebileceğini söyleyenler de, gerdanlığın bazen göğüslere kadar inebileceğini düşünerek söylemişlerdir. Nitekim daha sonra “zîynet” anlatılır­ken bu konuya değinilecektir. [464]



c- Kendi Kadınlarına Göre


Kadının “kendi kadınlarına” göre avreti, mahremi olan er­keklere göre avreti gibidir.

Ebû Hanîfe’den bir rivayete göre, kadının kadına bakışı, er­keğin mahremi olan kadınlara bakışı gibidir, karnına ve sırtına bakamaz. [465]

Bir kadının diğer bir kadının karnına şehvetle bakması caiz değildir. Sâliha bir kadına fâcire bir kadının bakması da caiz değil­dir. Sâliha bir kadına fâcire bir kadının bakması da caiz değildir. Cilbabını ve baş örtüsünü onun yanında indiremez. [466]

Ancak, Nûr sûresi, 31. âyetle kadının, zînetini gösterebileceği “Kendi kadınları”, kendi dininden olan müslüman kadınlar­dır. [467]

Kurtubî de aynı şeyi söyler, [468] buna göre bu hükümden zimmî olsun, başkası olsun, müşrik kadınlar çıkarılmıştır. Binaena­leyh, mü’min bir kadının, müşrik bir kadının önünde açılması caiz değildir, der. Bu konuda Hanefî mezhebinin görüşü de budur.

Hz. Ömer, Ebû Ubeyde b. el-Cerrâh’a yazdığı mektupta:

“Öğrendiğime göre, zimmîlerin kadınları, müslüman kadınlarla beraber hamamlara giriyorlarmış. Bunu yasakla ve buna mâni ol. Zîra zimmî bir kadının, müslüman bir kadının avretini görmesi caiz değildir” diye emir buyurmuş, Ebû Ubeyde de bunun üzeri­ne kalkıp yakınmalı bir edâ ile;

“Hangi kadın özrü olmaksızın, sırf yüzünü parlatmak amacıyla hamama girerse, yüzlerin aklanacağı günde Allah onun yüzünü kara eylesin” diye ilân etmiştir. [469]

İbn Abbas; “Müslüman bir kadını, yahûdî ya da hıristiyan bir kadının görmesi helâl değildir, zîra gider kocasına anlatır” demiş­tir.

Râzi, Alûsî ve İbnü’l-Arabî “kendi kadınlarından maksadın bütün kadınlar olduğunu söyler. Alûsî bunu ta’lil sadedinde:

“Se­lefin, kadın gayr-i müslim kadınlara açılma sözü, açılmaması müstehaptır, şeklinde anlaşılmalıdır” der. [470]

Ancak Mevdûdî bu konudaki üç görüşü özetleyerek şunları söyler:

“Bir grup, bu kadınların sadece müslüman kadınlar oldu­ğunu söylerler. İbn Abbas, Mücâhid ve İbn Cüreyc bu görüştedirler. Delilleri Hz. Ömer’in Ebû Ubeyde’ye yazdığı mektuptur. İkinci bir grup, bunların tüm kadınlar olduğunu söylerler Fahru’r-Râziye göre en doğru görüş de budur. Ancak bu takdirde biz âyet-i kerîmede niçin “kadınlara” değil de, izafetle “kendi kadınlarına” denmesini izah edemeyiz. Bir üçüncü grup, bu ka­dınların, -müslüman olsun, gayr-i müslim olsun- kendi soh­betlerinde ve hizmetlerinde bulunan ve ahlâk ve âdetleri bilinen kadınlar olduğu görüşündedir. Buna göre müslüman kadınlar, ta­nıdıkları ahlâklı ve hayâlı kadınlara -gayr-i müslim olsalar bi­le- ziynetlerini gösterebilirler. Tanınmayan, bilinmeyen, ya da müslüman olmakla beraber ahlâksız olan kadınlara ise, göster­mezler.”

Günümüz âlimlerinden Sabûnî de bu görüşün güzel olduğunu söylerler. [471]

M. Ali es-Sâyis de bu meseleyi tedkikten sonra:

“Buna göre, müslüman kadın, zînetini müslüman kadına gös­terebileceği gibi, (ahlâkını bildiği) kâfir kadına da gösterebilir. Bu, Ebû Hanife ile Şafii’nin iki ayrı görüşlerinden biridir. Şafîîlerden Gazalî, Maliklerden de İbnü’l-Arabî bunu doğru bulmuşlardır” der. [472]



d- Yabancı Kadınlara Göre


Müslüman kadınlar ve bir görüşe göre de, müslüman olsun kâfir olsun, iyi ahlâkı ile tanınan kadınlar dışında kalan kadınlar “yabancı kadın” demektir ve müslüman kadının onlara göre avreti, aynen yabancı erkeğe göre avreti gibidir. Saçını, başını, kolunu vs. onların yanında da açamaz. [473]



e- Tek Başına İken


Evinde tek başına bulunduğunda, kadının başını açma ruhsatı vardır. Ancak bazılarına göre kapatması daha evlâdır. Elbette ki, Allah açığı da görür, kapalıyı da görür. Ancak açanı edebî terketmiş olarak, kapatanı da edepli olarak görür. [474]

Ancak yabancının bulunmadığı evde kocası, kadının açılmasını ve süslenmesini istiyorsa ona icabet edip saçını-başını açması daha evlâdır. [475]



f- Kendisiyle Evlenmek İsteyen Erkeğe Göre


Kadın, kendisiyle evlenmek isteyen erkeğe, şehvet duyulacak olsa bile, ellerini ve yüzünü gösterebilir, hattâ göstermelidir. Ömür boyu sürmesi düşünülen bir müessese için bu, gerekli bir sünnettir. [476]

Aleyhine şahitlik ve hâkimin görerek ikrarını dinlemesi söz konusu olduğunda da durum aynıdır. [477]



g- İhtiyar Kadınların Avreti


“Hayızdan, evlâttan kesilmiş, artık nikâha ümitleri kalmamış olan yaşlılara gelince, gizli zînetlerini erkeklere göstermemeleri (yani teberrüc yapmamaları) şartıyla, dış elbiselerini bırakmala­rında onlar için bir günah yoktur. (Bununla beraber bundan da) sakınmaları (ve örtünmeleri) kendileri için daha hayırlıdır.” [478]

İhtiyar kadınların teberrüc yapmama şartıyla bırakabilecekle­ri elbiseleri, fıkıhçtlar ve müfessirlerin ittifakıyla, zînetlerini ört­mekle emrolunduklan cilbâblarıdır. Yoksa mahremlerine göste­rebilecekleri iç zînetlerini göstermeleri demek değildir. [479]



h- Ellerin Ve Yüzün Avretlıği Tartışması


Hanefî ve Mâlikî mezheplerine göre kadının avreti elleri ve yüzü dışındaki bütün bedenidir, elleri ve yüzü avret değildir. On­ların bu konudaki delilleri şunlardır:

1- Âyetti Kerîme’de geçen (açılan müstesna) ifâdesi. Bu açılmasına ve gösterilmesine ihtiyaç duyulan şey demektir. Bu da yüz ve iki elden ibarettir. Zira bazı sahabiler bunu böyle tefsir etmişlerdir.

2- Hz. Aişe hadisi; “Ebu Bekr’in kızı Esma, üzerinde ince bir elbise varken Allah Resûlü’nün yanına geldi de, Allah Resulü yü­zünü ondan çevirde ve;

“Yâ Esma! Kadın kısmı hayız yaşına ulaşınca, şurası ve şurasından başka yerinin görülmesi uy­gun değildir” derken yüzünü ve ellerini gösterdi.” [480]

3- Ellerin ve yüzün avret olmadığının bir delili de akıldır. Zira kadının yüzü ve elleri açıkken namaz kılması caizdir, halbuki namazda avreti örtmek farzdır. Keza ihramlı iken de kadın yüzünü açık tutar. [481]

Şafiî ve Hanbelî mezheblerine göre ise, eller ve yüz avretten­dirler. Onların delilleri de şunlardır:

1- “Zînetlerini göstermesinler” âyet-i kerîmesi:

Zînet, tabiî ve yapma olarak ikiye ayrılır. Yüz, yaratılıştan olan tabiî zinettir. Bununla beraber güzeiliğin aslı ve fitnenin kay­nağıdır. Âyet, kadının zînetini göstermesini mutlak olarak yasak­lamış ve erkek önünde zînetinden hiçbir şeyini açmamasını em­retmiştir. “Açılan müstesna” ifadesi kasıt ve tasarlama olma­dan açılan yerleri demektir. Rüzgârın boynunu, bacaklarını vs. açması gibi.

2- Câbir b. Abdullah hadisi: “Allah Resûlü’ne ansızın bakışı sordum, gözünü çevir” buyurdu. [482]

3- Hz. Ali hadisi: “Ya Ali! Bakışı bakışa ekleme. Senin olan ancak birinci bakıştır, ikincisi senin değildir.” [483]

4- İbn Abbas hadisi: “Allah Resulü, Fadl b. Abbas’ı kurban gü­nü sağrısına almıştı. Fadl, güzel, saçlı parlak ve yakışıklı bir erkek­ti. Has’amlı bir kadın gelip Allah Resûlü’ne fetva sordu. Fadl, ona bakıyor, o da Fadl’a bakıyordu. Allah Resulü, Fadl’ın yüzünü öbür yana çevirdi.” [484]

5- “Onlardan birşey istediğiniz zaman perde arkasından isteyin” [485] âyet-i kerîmesi.

Bu âyet-i kerîme bakmanın caiz olmadığına açık delildir. Ayet her ne kadar Allah Resûlü’nün zevceleri hakkında inmişse de, hüküm, kıyas yoluyla diğerlerine de şâmildir. İllet, kadının her yerinin avret oluşudur.

6- Aklî delil: Kadına bakmak, fitne korkusu yüzünden caiz de­ğildir. Yüz ise, fitne açısından, ayaktan, saçtan ve bacaklardan da­ha ileridir. Bu kısımlara bakmak ittifakla haram olduğuna göre, yüze bakmanın da öncelikle haram olması gerekir. [486] Çünkü yüz fitnenin aslı ve güzelliğin kaynağıdır.

M. Ali Sabûnî bu konuda Şafiî ve Hanbelilerin görüşünü tercih ederek şunları söyler:

Âyet-i kerîmeye Şafiî ve Hanbelîlerin yaptıkları izahı kabul etmeyip, bunda yüzün ve ellerin avret oluşuna bir delil yoktur desek bile, diğerlerinin delilleri de zayıf­tır, şöyle, ki:

Esmâ hadisinin isnadı münkatı’dır, bazı ravileri zayıftır ve ha­dis tenkide uğramıştır. Sahih olduğunu kabul etsek bile, hicâb âyetinden önce olması ve âyetle neshedilmesi, yüze ve ellere ba­kılması bir özre mebnî olması, meselâ evliliğe talip olma gibi-mümkündür. İbnü’l-Cevzî de bu istikamette açılamalarda bulunur’ve namazda açılmasına meşakkati i-âle illetini gösterir. [487]

Sonra yüzün ve ellerin avret olmadığını söyleyenler de o uzuvlarda zînet adına hiçbir şeyin bulunmamasını şart koşmuşlar­dır. Yine bazılarının yüz ve eller avret değildir demeleri, burala­rın açılmaları gerekir, kapatmak bid’attır demek değildir. Bunu hiçbir müslüman söylememiştir. Bunun anlamı, fitneden emin ol­mak şartıyla, zaruret bulundukça açılmalarında mahzur yoktur demektir. Ancak bugün için böyle bir zaruretten ve fitnenin bulunmadığından hiçbir akıllı bahsedemez. [488]

Konunun bir değerlendirmesi

Hanefi fukahasından Kuhistânî “Zamanımızda şehvetle bakış olmasa bile, genç kız yüzünü açmaktan menedilir” diyor.[489]

Elmalılı, el ve yüzün açılmasının cevazını zarurete dayandıra­rak:

“Binaenaleyh, zaruretler kendi miktarınca takdir olunmak üzere bunların zuhurunda beis yoktur” [490] demekle el ve yüzün zaruret olmaksızın açılmaması gereğine işaret ediyor.

M. A. es-Sâyis de esasta Hanefilerin görüşünü benimsemekle beraber “Fakat bunu fitneden emin olduğu hallere tahsis etmek gerekir. Fitne olduğunda, ya da sokakların fâsıklarla dolduğu zamanlarda, kadının yüzünü açarak ve zinetinden herhangi birşey göstererek çıkması caiz değildir” di­yor. [491]

İhramlı iken kadınların eldivenlerini giymemelerinin ve yüzle­rini kapatmamalarının emredilmesi de, yüzün ihramlı bulunulması dışında kapatılması gereğini gösterir. Hanefî fıkıhçısı Aliyyü’1-kârî buna dikkat çekip görüşünü bu yönde açıklar ve el-Muhît’ta da böyle olduğunu bildirir. [492] (İrşadü’s-sârî 78-79) İbn Teymiye de, elin ve yüzün avret olduğuna bu hadisî delil göstermiştir.

İfk hâdisesini nakleden Hz. Aişe:

“Safvan’ın istircal ile uyandım, hemen cilbabımla yüzümü örttüm, Safvan, hicâb âyeti gelmezden önce gördüğü için beni tanıdı” [493] demesi de keza yüzün avret olduğuna işaret eder. [494]



2- Erkeğin Avreti


Erkeğin, erkeğe göre de, kadına göre de avreti, göbekle dizkapağı arasında kalan kısımdır. Göbek avret değildir, dizkapağı ise avrettir. [495]



3- Diğer Durumlar

a- Yolculukta Mahremtik


Erkeğin mahremi olan kadınlarla sefer müddeti yola çıkması, şehvetten emin olunması halinde caizdir. Kadın da sefer müdde­ti yola ancak mahremiyle çıkabilir. [496] Mahreminin köle ya da kâfir olması hükmü değiştirmez. Dolayısı ile kadın, zengin olsa dahi, yanında mahremi yokken hacca gidemez. [497]



b- Halvet Ve Mahremlik



Bîr erkeğin, yabancı ve hür bir kadınla, bir evde başbaşa kal­maları, harama yakın mekruhtur. [498] Ancak bulundukları odala­rın araları kesikse ve herbirinin ayrı ayrı kilidi varsa; ya da kilidi yoksa da aralarında duvar ve perde gibi bir engel olup, erkek de güvenilir birisi ise veya kadının yanında bir mahremi, ya da cinsel ilişkide bulunamayacak, ancak saldırıyı önleyebilecek derecede yaşlı bir kadın varsa, veya erkek o derece (yaşlı kadın gibi) yaşlı ise veya yanında bulunduğu kadın borçlu olup, erkek onu takip için orada bulunuyorsa, halvet haram değildir. [499]

Erkeğin, mahremi olan kadınla halvette bulunmasında ise, Şehvetten emin olunması halinde mahzur yoktur. Ancak süt kız kardeş, genç kayınvalide ve eşinin başka kocadan olan kızı gibiler bunlardan istisna edilmiştir [500]

Erkek, yabancı kadınlarla, birden çok olsalar da bir arada bulu­namaz. [501] Bu yüzden erkeğin; içlerinde başka erkek ya da kendi hanımı ve annesi gibi bir mahremi bulunmayan kadınlara, ev gibi bir yerde imam olup namaz kıldırması, mekruh görülmüştür. An­cak bunun camide olması halinde mekruhluk ortadan kalkar. [502]

Serahsî’nin bu ifadesine dayanarak bazıları; bir erkekle bir ka­dının halveti, yabancı da olsa, bir başka erkeğin bulunmasıyla ön­lenmiş olur, ancak mahremi ve güvenilir bîr yaşlı kadın dışındaki yabana kadınlarla ortadan kalkmaz ve erkeğin birden çok ya­bancı kadınla başbaşa kalması da, harama yakın mekruh olur de­mişlerdir. [503]



c- Hayız Halinde Avret


Bakma konusunda kadının kocasına göre avreti, hayızlı iken de temiz olduğu zamanı gibidir. Tutma ve yararlanma konusun­da ise farklıdır. Kocanın hayızlı karısı ile cinsî ilişkide bulunması, âyetle belirlendiği için [504] ittifakla haramdır; helâl sayan küfre girer. Birleşmenin dışındaki cinsel oynaşma, tutma ve karısının eli vs. ile tatmin olma, kadının göbekle diz kapağı arası örtülü olmak üzere, herkese göre caizdir. Örtü var­ken, göbekle dizkapağı arasından da, örtünün üzerinden olmak üzere her türlü yararlanabilir. İmam Muhammed’e göre ise, hayızlı iken yasaklanan, sadece kadının cima organını kullanarak ya­pılacak cinsel ilişkidir. Çünkü Kur’ân-ı Kerîm’de bu yasağa gös­terilen illet “eziyet”tir. Bu ise ancak cima organını kullanmakta bulunur. Binaenaleyh, koca karısının cima organı dışında her ye­rinden örtü olmaksızın da yararlanabilir. [505]



d- Ölüm Halinde Avret


Kocasının ölmesi halinde, ölümünün ardından, karısının “bâin talâk”la boşanmış olmasını gerektiren bir durum bulunmarmşsa, erkek yıkayıcı bulunmaması durumunda karı, kocasını yıkayabilir, ama aynı durumda koca karısını yıkayamaz. [506]



e- Avret Olan Yere Dokunma Ve “Musâfaha”


Genel kaide olarak, “bakılması helâl olan yere dokunmak da helâldir.” Bundan sadece erkeğe göre yabancı kadınlar istisna edilir. Meselâ erkek, Hanefi mezhebine göre yabancı bir kadının eline ve yüzüne beili şartlarla bakabildiği halde, dokunması caiz değildir.

Buna göre:

Kadınla musâfaha, kadın genç ve şehvete sebep olabilecek durumda ise, haramdır. Zira Allah Resulü, yabancı bir kadının elini tutanın, eline Kıyamet Günü ateş konacağını haber vermiştir. [507] Kendisi de biat esnasında kadınlarla musâfaha yapmamış ve “Sizden söz ile biat alıyorum” buyurmuştur. Hz. Aişe yemin ederek, Hz. Peygamber’in elinin biat esnasında hiçbir kadına do­kunmadığını söyler. [508]

Ancak şehvet duyulmayacak derecede ihtiyar olan kadınla musâfaha etmekte bir beis yoktur. Hz. Ebû Bekir, süt annesinin kabilesinden olan ihtiyar kadınlarla müsafahalaşırdı. Allah Resulü’nün de biatta ihtiyar kadınlarla musâfaha yaptığı rivayeti mev­cuttur. [509]

Erkeğin erkekle musafaha etmesi ise caizdir. Çünkü sahabe musâfahalaşırlardı. Muânakaları (birbiri boynuna sarılmaları) ise, belden yukarıları açık olması halinde ihtilaflıdır. Ancak çıplak ol­maması kaydıyla caizdir. Zira Allah Resulü ile sahabe muânaka yapmışlardır. [510]



f- Zaruret Hali Ve Avret


Doktor, kadının hastalık mahalline ihtiyaç miktarı bakabilir. Ancak bu, tedavi yapacak bir kadının bulunamadığı anlar içindir.

Ebenin doğum anında kadının avretine bakması, sünnetçinin sünnet anında baliğ olanın sünnet mahalline bakması caizdir. [511] Zira hitan (sünnet olma) erkek için fıtrat cümlesinden olan bir sünnettir. [512]



4- Muhtelif Konular


Bakma konusunda kâfir kadın da müslüman kadın gibidir. An­cak kâfir kadının saçına bakılabileceğinî söyleyenler de vardır. Süfyanü’s-Sevrî, “Mü’minlerin kadınlarına…” [513] âyetini delil tutarak, zımmî kadınların ziynetlerine bakmakta mahzur yoktur. Bunun yasak olması fitne endişesindendir, ha­ram olduğundan değildir, der. [514]

Avret olan herhangi bir kısım, bedenden ayrılması halinde de avrettir, bakılması haramdır.

Çocuğun 4 yaşına kadar avreti yoktur. Bundan sonra şehvet duyacağı yaşa kadar avreti sadece ön ve arkadır. Şehvet sınırına geldiğinde ise kız olsun, erkek olsun, namazda da namaz dışında da avreti, cinsinden olan baliğin avreti gibidir.

Erkek, annesinin, kızının ve kız kardeşinin odalarına izinsiz gi­remez. Resim haline getirilen avret mahallere bakmanın haramlığı konusu, İbn Abidin’e göre tereddüt mahallidir. [515]

Saça insan saçı takmak (peruk kullanmak) haramdır. Takılan, insan saçından başka birşey ise, ruhsat vardır. Güzellik amacıyla yüz vs. yerlerinden tüy yoldurması, estetik ameliyat ve dağlama usutü ile dolgu yaptırması haramdır. Bu işleri icra etmek de ha­ramdır. [516]

Avret olan kısmın, doğuracağı zararlar itibariyle, haramlık de­recesi de farklıdır. Diz uyluktan, uyluk da ön ve arka taraflardan haramlıkta daha hafifdir. Buna göre dizini açan birisini her müs­lüman yumuşakça ikaz etme durumundadır. Israr etmesi halinde üzerine varmaz. Uyluğunu açtığmı görürse, sertçe ikaz eder; ama ısrarı halinde dövmez. Ön ve arka uzuvlarını açanı görürse örtmesini emreder. İsrarı halinde terbilesini verir denmiştir. [517] Bu durumda öldürülebileceğini söyleyenlerin bile bulunması [518] dikkat çekicidir. [519]



[425] el-Ahzâb: 33/13

[426] el-Haraşî, ‘Alâ Muhtasar-ı Seydî Halil, l/244.

[427] Bu emirlerin sadece Allah Resûlü’nün zevcelerine ait olması düşünülemez. Zira onlar bütün mü’minlerin anneleri oldukları halde (el-Ahzâb 33/6) böyle ol­maları istenirse bu, diğer kadınlardan öncelikle istenir. Sûre’nin sonundaki “cilbâb” âyeti de bunu gösterir. Bu emrin onlardan başlaması, onların örnek olmalarından ve bir şeye davet edenin, o şeye öncelikle uyması gerektiğindendir. (Alûsî, Rûhu’l-Me’ânî, Mısır (tarihsiz), XXII/6 Muhammed Ali es-Sâbûnî, Ravâi’u’l-Beyân Dâru’l-Kur’ân’il Kerîm, 1972 (1391) 111/378. el-Ahzâb: 33/33

[428] el-Ahzâb: 33/53

[429] el-Ahzâb: 33/59

[430] en-Nûr: 24/31

[431] el-A’râf: 7/31

[432] Kurtubî, el-Câmî li-Ahkâmi’l-Kur’ân, Kahire, 1967 (1387) Vll/190

[433] Aynî, Umdetu’l-Kârî, Mısır (Tarihsiz), lV/54.

[434] Ebû Dâvud, Nikâh, 43; Tirmizî, edep 28; Dârimî, Rikâk 3; Ahmed, V/351,357.

[435] Müslim, Edeb, 45; Ebû Dâvûd, nikâh, 43; Tirmizî, edeb, 28: Dârimî, İsti’zan; Ahmed, IV/,358, 36 I.

[436] Buhârî, İsti’zan, 12; Kader, 9; Müslim, Kader, 20, 21; Ebû Dâvûd, nikâh; Ahmed, 11/276

[437] Serahsî, Mebsût, X/I53

[438] Buhârî, Mezâlim, 22; Ebû Dâvûd, edep, 12 Ahmed, 111/36, 47.

[439] Ahmed, V/264.

[440] İbn Rüşd, Bidâyetü’l-Müctehid ve Nihâyetü’l-Muktesid, I /89; Aynî, age., lV/53

[441] Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 181-183.

[442] Ebu’l-Fadl Veliyüddîn el-Basîr, en-Nihâye, 1/57, Kahire (Tarihsiz).

[443] en-Nihâye, 1/102-105; Mezheplerin bu konudaki görüşleri için ayrıca bkz., Abdurrahman el-Cezîrî, el-Fıkhu ale’l-Mezâhibi’l-Erba’a, 1/188, 194, Kahire (Tarihsiz) üçüncü baskı. Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 183-185.

[444] el-Haraşî, Alâ Muhtasar-ı Seydî Halil, 1/248.

[445] Hâşiyetü’ş-Şeyh Ali el-Adevî ‘Ale’l-Haraşî, (Haraşî şerhiyle beraber) 1/347.

[446] Hâşiyetü’ş-Şeyh Ali el-Adevî ‘Ale’l-Haraşî, (Haraşî şerhiyle bera­ber) 1/347.

[447] Haraşî, 1/248.

[448] Haraşî, 1/347

[449] Buğyetü’s-Sâlik, 1/99, 100.

[450] İbn Abidin, Reddü’l-Muhtâr, 1/404, Mısır

[451] Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 185-188.

[452] Sâbunî, age., 11/156.

[453] İbn Kudame, el-Mugnî, 1/578, Kahire (Tarihsiz).

[454] Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 188-189.

[455] İbrahim el-Halebi, Gunyetü’l-mümteli fi şerhi Münyeti’l-musalli, 212.

[456] Halebi, age. s. 213.

[457] Halebî,age., s. 209-210. Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 189-190.

[458] İbn Nüceym, el-Bahru’r-râik, 1/284; ez-Zeyla’î, et-Tebyîn, VI/17

[459] Halebî, age., s 210.

[460] Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 190.

[461] İbn Hümâm, Fethü’l-Kadîr, VIII/105.

[462] Fetâvâyı Hindiyye, V/289; Serahsî, Mebsût, X/149.

[463] Muhammed Ravvâs Kal’acı, Mevsû’atü fıkh-ı İbrahim en-Nehaî, ll/530.

[464] Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 190-191.

[465] ez-Zeyla’î, Tebyîn, Vl/18.

[466] Fetâvâ-yı Hindiyye, V/289.

[467] Fahrüddin Râzi, XXIIl/207.

[468] Kurtubî, XII/233.

[469] age.

[470] Alûsî, XV1II/I43.

[471] Sabûnî, Revâl, II/162, 163

[472] M. Ali es-Sâyıs. Tefsiru âyâti’l-ahkâm, 111/104. Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 191-193.

[473] Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 193.

[474] İbn Abidîn, ageb., Ayrıca peygamberimiz: “Çıplak olmaktan sakının; zira beraberinizde, kişinin, helada olduğu ve hanitnıyla münasebette bulunduğu anlar hariç, sizden hic ayrılmayanlar vardır.” buyurmuştur. (Tirmizî, edep, 42) Ancak Fetâvâ-yı Hindiyye’de: “O da küçük olursa (5 ya da 10 zira’) böyle küçük bir odada zevcesini cima maksadıyla soyabilir. Mecdü’l eimme et-Tercemanî, Rükn es-Sıbâğî ve Hafız es-Sâilî, karı-kocanın odada soyunmalarında mahzur ol­madığını söylemişlerdir. (Kunye’den)” denir,(V/88).

[475] Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 194.

[476] Rasûlllah, Ensârdan evlenmek isteyen birisine: “Onu gör, çünkü Ensârlıların gözleri biraz küçük olabilir” buyurmuş, bir başka hadislerinde de: “Biriniz ev­lenmek isterse, talip olduğu kadını hoşuna giden ve kendini ona çeken yerlerine bakabilirse baksın”, “Sizden biriniz bir kadına talip olduğunda, niyeti gerçekten ev­lenmek ise, ona bakmasıda günah yoktur.” buyurmuştur, bkz., Ebû Bekr el-Cessâs, Ahkâmü’l-Kur’ân, Kahire (Tarihsiz), V/173; İbn Rüşd, age., ll/3.

[477] İbid. Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 194.

[478] en-Nûr: 24/60

[479] Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 195.

[480] Kurtubî, XII/229.

[481] Sâbûnî, 11/154/155.

[482] Ebû Davûd, Nikâh, 43; TirmızT, Edeb, 28; Müsned, Vl/358, 36 I.

[483] Ebû Davûd, Nikâh, 43; Dârimî, Rikâk, 3.

[484] Buhârî, Megâzî, 77, Hac, 1; Müslim, Hac, 407.

[485] el-Ahzab: 33/53

[486] Sâbûnî, Revâi1, 11/1 56.

[487] Zâdü’l-Mesîr,l/3 I ‘den Sabûnî, 11/156, I 57.

[488] Sabûnî, 11/ 157, 158.

[489] Alûsî, XXII/89I İbn Nüceym, Bahru’r-Râik, 1/284.

[490] Elmalılı, Hak Dini Kur’ân Dili, Vl/3505.

[491] Sâyis, Tefsîru Ayâti’l-Ahkâm, 111/162.

[492] İbn Kudarne, El-Muğnî, 1/601.

[493] Buhârî, Vl/6, V/57, Megâzî, 34.

[494] Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 195-198.

[495] Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 199.

[496] Buhâri, VI/6, Meğâzî, 34.

[497] Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 199.

[498] Serahsî, age., X/150; Tahavî. Muhtasar (Ebu’l-Vefâ tahkik!) Kahire. 1370 s. 442-43: Resûlüllah: “Kadın, yanında mahremi ya da kocası yokken üç günü aşkın yola çıkmasın” buyurmuştur. (Buhârî, Taksir, 4, Mescid-i Mekke, 6; Müslim, Hac, 413-434; Ebû Dâvûd, Menâsik, 2…)

[499] Bazı fikıh kitaplannda ise “Haramdır” denilir, bkz, İbn Nüceym, el-eşbah ve’n-Nezâir (Hamevî şerhi ile birlikte) M. Âmire, II/III.

[500] Alâuddîn Abidîn, el-Hediyye’l-Alâiyye, (1984), s. 243-44: Resûlullah: “Biriniz, mahremi olmayan bir kadınla başbaşa kalmasın”, “Bir erkekle bir kadın başbaşa kaldıklarında, üçncüleri mutlaka şeytandır.” buyurmuştur. (Buhârî, Nikâh, lll-ll2;Müslim, Hac, 424; Tırmizî, Radâ, 16)

[501] Alâuddîn Abidin, age,, 244.

[502] Kadızâde Efendi, Netâicü’l-Efkâr, II/122

[503] Scrahsî, age, 1/166. Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 199-200.

[504] bkz., el-Bakara: 2/22

[505] bkz., İbn Abidîn, age., VI/368- 69: Hamid Mirza Fergâni, el.Fethur-Rahrmanî, Kahire 1396.11/212. Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 200-201.

[506] Fetâvâyı Kâdîhân, (yazma) 6Il/b; Serahsı, Mebsüt, X/159. Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 201.

[507] Fetâvâ-yı Hindiyye, 1/125.

[508] İbn Hümâm, Fethü’l-Kadir, VII/98.

[509] Bu konuda daha geniş bilgi için bkz, Sabûnî, age., ll/565-66.

[510] İbn Hümam, age. VIII/98. Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 201-202.

[511] Bu konuda geniş bilgi için bkz., Ebu’l-Vefâ el-Efgani’nin Muhtasaru’t-Tahavîye yaptığı tâlikat, s. 438-39.

[512] Fetâvâ-yı Kâdıhan. Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 202.

[513] en-Nûr: 24/31

[514] Serahsî, age., X/I56.

[515] M. Ali es-Sâbûnî, Muhtasaru Tefsir-i İbn Kesir

[516] İbn Abidin, Hâşiyetu Reddi’l-Muhtar, Vl/373.

[517] Bu konudaki hadislerin tefsiri ifin bkz., eş-Şevkânî, Neylü’l-Evtar, 11/641-643.

[518] Fetâvâ-yı Hindryye, V/288.

[519] Doç. Dr. Faruk Beşer, Fetvalarla Çağdaş Hayat, Nün Yayıncılık, İstanbul 1997: 203-204.

AdminPost author

Merkez-i Delil

Cevabı iptal etmek için tıklayın.

You must be logged in to post a comment.

Takvim

Şubat 2023
P S Ç P C C P
 12345
6789101112
13141516171819
20212223242526
2728  
« May    

Add some widgets to this area!

Ulumulislam.com 2022 Sanal Medrese

WhatsApp ile görüşelim