Peygamberin Sünneti Kavramaya Teşvik Ettiğine Dair Örnekler
1. İbni Mesud, Allah Rasûlü (S.A.V.)’nün şöyle buyurduğunu nakleder: “Benim sözlerimi işitip, ezberleyip öğrendikten sonra başkasına ulaştıran kimselerin, Allah yüzünü ağartsın. Nice fıkıh taşıyıcılan vardır ki, fakih değildir. Nice fıkıh taşıyıcıları, fıkhı kendilerinden daha fakih olan kimselere taşırlar.[115]
2. İbni Abbas, Allah Rasûlü (S.A.V.)’nün şöyle buyurduğunu nakleder: “Bildikleriniz haricinde benden hadis rivayet etmekten sakınınız. Kim kasten bana yalan isnad ederse cehennemde yerini hazırlasın. [116]
3. Kesîr b. Kays (r.a.) şöyle der: “Ebu Derdâ ile birlikte Dimaşk mescidinde oturuyorduk. Adamın biri çıkıp geldi ve şöyle dedi: ‘Ey Ebu Derdâ, ben Allah Rasûlü’nün şehri Medine’den geliyorum. Herhangi bir ihtiyaç, için değil, Allah Rasûlünden rivayet ettiğini duyduğum bir hadis için gelmiş bulunuyorum.’ Ebu Derdâ şöyle dedi: ‘Allah Rasûlünün şöyle buyurduğunu duydum: Herkim ilim talebi için bir yola koyulursa Allah onu cennet yollanndan birine sevkeder. Muhakkak ki melekler, ilim talibinin yaptığına duyduklan hoşnutluktan dolayı ona kanatlarını gererler. Şüphesiz ki, yerde ve gökte bulunanlarla, suyun dibindeki balıklar alim için istiğfarda bulunurlar.
Alimin abide üstünlüğü, ayın diğer yıldızlara olan üstünlüğü gibidir. Alimler peygamberlerin varisleridir. Peygamberler miras olarak geriye dinar veya dirhem bırakmazlar. Onlar, sadece ilmi miras bırakırlar. Her kim ilmi alırsa o büyük bir pay almış olur.[117]
Bu hadis; ilim, fıkıh ve hikmeti teşvik eden hadislerden maksadın nebevi hadislerin teşviki olduğuna ya da hadislerin bu çerçeveye dahil olduğuna açıkça delâlet etmektedir.
Allah Rasûlü (S.A.V.) şöyle buyurur: “İlim üç kısımdır; muhkem bir ayet, sabit {kâim) bir sünnet ve paylann adilce taksimi. Bunun dışındakiler ise fazlalıktır. [118]
4. Abdullah b. Ömer, Allah Rasûlü’nün şöyle buyurduğunu rivayet eder: “Bir ayet de olsa benden tebliğ ediniz. İsrailoğullarından rivayette bulunabilirsiniz. Bir beisi yoktur. Her kim kasten bana yalan isnad ederse cehennemde yerini hazırlasın. [119]
Peygamber (S.A.V.)’in “her kim kasten bana yalan isnad ederse…” şeklindeki ifadeleri Peygamber’in sadece ayetlerin tebliğ edilmesini emretmediğini aksine bütün ayet ve hadislerin
tebliğ emrini kasdettiğini göstermektedir. Yani hadis bir bakıma “benden tebliğde bulunun; fakat bana yalan isnadında bulunmayın. Zira her kim bana yalan isnadında bulunursa…” demiş oluyor.
5. İbni Mesud (r.a.) Allah Rasûlü’nün şöyle buyurduğunu rivayet etmektedir: “Sadece iki insana gıpta edilir. Allah Teâla’nın kendisine verdiği malı hakk uğruna sarfeden kişi ile Cenab-ı Hakk’ın kendisine verdiği hikmetle hükmedip onu insanlara öğreten kimseye.[120]
6. Hz. Muaviye (r.a.), Allah Rasûlü (S.A.V.)’nün şöyle dediğini rivayet eder: “Allah kime hayn dilerse onu dinde fakihkılar. [121]
7. Ebu Derdâ’dan nakledildiğine göre Allah Rasûlüne sorulur: “Kişiyi fakih kılan ilmin sının nedir?” Allah Rasûlü cevaben şöyle buyurur: “Her kim ümmetim İçin, dinine dair kırk hadis ezberleyip, aktanrsa Allah onu fakih olarak hasreder. Ben de kıyamet günü kendisine şefaatçi ve şahit olurum. [122]
8. Hz. Enes (r.a.) Allah Rasûlü’nün şöyle buyurduğunu nakleder: “Her kim İlim taleb etmek için çıkarsa, dönünceye kadar Allah yolunda [cihad etmiş] sayılır. [123]
9. Ebu Said el-Hudrî, Allah Rasûlü’nün şöyle buyurduğunu nakleder: “insanlar size tabi olacaktır. Dinde derinleşmek(tefakkuh) amacıyla size gelen insanlar olacaktır. Size geldiklerinde kendilerine hayrı tavsiye edin.[124]
10. Hasan el-Basrî’den mürsel olarak gelen bir rivayete göre Allah Rasûlü (S.A.V.) şöyle buyurmuştur: “Her kim İslam’ı ihya etme niyetiyle ilim talep ederken vefat ederse, cennette onunla peygamberler arasında sadece bir derece fark olacaktır. [125]
11. Ebu Hureyre (r.a.) Allah Rasûlü’nün şöyle buyurduğunu nakleder: “Hikmet müminin yitiğidir. Hikmeti bulduğu yerde onu almaya en layık kişi kendisidir. [126]
12. İbni Abbas anlatıyor: Abdü’1-Kays heyeti Peygamber (SAV.)’e geldi. Allah Rasûlü (S.A.V.) “gelen heyet” veya “gelen topluluk kimlerdir?” diye sordu. Onlar da kendilerinin Rabîa heyeti olduğunu söylediler. Allah Rasûlü “merhaba ey zilletten ve pişmanlık duyulacak şeylerden kurtulan topluluk” dedi. Gelenler söz alıp şöyle dedi: “Sizinle aramızda sana gelmemizi engelleyenşu Mudar kafirleri olduğu halde geldik. Sadece haram aylarda size gelebiliyoruz. Bize öyle bir şey emret ki,, onu hem geride bıraktıklanmıza iletelim, hem de onunla amel edip cennete girelim.” Allah Rasûlü onlara dört şeyi emretti, dört şeyi de yasakladı. Sadece Allah’a iman etmelerini emretti ve şöyle dedi: “Siz imanın ne olduğunu biliyor musunuz?” onlar “Allah ve Rasûlü daha iyi bilir.” dediler. Bunun üzerine Allah Rasûlü şöyle buyurdu: İman “Allah’tan başka ilah olmadığına ve Mu-hammed’in Allah’ın elçisi olduğuna şehadet etmek, namaz kılmak, zekat vermek, Ramazan orucunu tutmak ve ganimetlerin beşte birini vermektir.” Allah Rasûlü onlara dubbâ, hantem, muzeffet ve nakîri yasakladı. Şu’be der ki: Nakir yerine mukayyer de demiş olabilir. Allah Rasûlü devamla şöyle buyurdu: “Bunları ezberleyip, geride kalanlara bildirin” AllahRasûlü, Abdü’1-Kays heyetinin reisi Eşecc’e şunları söyledi: “Sende Allah’ın sevdiği iki haslet vardır: Hilm (yumuşak huy-luluk) ve sabır.[127]
Hadiste yasaklanan dubbâ, hantem, muzeffet ve nakirl mukayyer içki yapımında kullanılan kaplardır. [128] İçki yasak olduğu için Peygamber bunları da yasaklamıştır.
İmam Ahmed, heyetten bazılannın şöyle dediğini rivayet etmiştir: “Daha sonra Allah Rasûlü (S.A.V.) yanımıza gelip herkese tek tek öğrendiği şeyleri sordu. Bazılarımız teşehhüd, fatiha, bir-iki süre ile bir-iki sünneti öğrenmiştik. [129]
13. Allah Rasûlü (S.A.V.) şöyle buyurmaktadır: “Benim kıldığım şekilde namaz kılınız. [130]
14. Cabir, Allah Rasûlü’nün şöyle buyurduğunu rivayet e-diyor: “Hac ibadetlerini benden öğreniniz. [131]
[115] Hadisi Şafiî ve el-Medhai adlı eserinde Beyhakî rivayet etmiştir. Ayrıca bkz. Ahmed, el-Müsned, 4/82; Tirmizî, Ebvâbu’1-İIm, 7, hadis nr: 2795; Ebu Davûd, İlm, 10, hadîs nr: 3655; İbni Mace, Mukaddime, 18, hadis nr: 230; Darimî, el-İktidâ bi’1-Ulemâ, hadis nr: 228-229. Tirmizî, hadisi buna yakın lafızlarla rivayet ettikten sonra hadisin “sahih ve hasen” olduğunu belirtir. Bkz. Mubârekfûrî, Tuhfetu’l-Ahuezî, 7/348
[116] Hadisi Tirmizi ve İbni Ebi Şeybe sahih bir senedle rivayet etmiştir.
[117] Ahmed, el-Müsned, 2/325; Tirmizî, İlm, 19, hadis nr: 2691; Ebu Davud, İlm, 3, hadis nr: 3641-3642; İbni Mace, Mukaddime, 17, hadis nr: 223; Darimî, Fazlu’1-İlm ve’1-âlim, hadis nr: 342
[118] Ebu Davud, Ferâiz, 1, hadis nr: 2882; İbni Mace, Mukaddime, 8, hadis nr: 54 “Muhkem ayet” neshe uğramayan ayet demektir, “kâim sünnet” Peygamber (Sallallâhu Aleyhi ve Âlihi Sellem)’den rivayet edilen sabit sünnetler demektir. “Âdi! farîza”ya gelince, bu ifadede iki mana ihtimali bulunmaktadır. Bunlardan biri, âdil kelimesinin “taksimatta âdi! davranmaktan türemiş olma ihtimalidir. Buna göre mirasın Kur’an ve Sünnet’te yer alan hisse ve paylar esasınca dengeli ve adaletli bölüşümü irade edilmiş olur. İkinci ihtimal, hadiste yer alan “âdil fariza” terkibinin, Kitap ve Sünnetten veya onlara ait manalardan istinbat edilen bilgiyi ifade etmesi ihtimalidir. Buna göre de hadiste geçen fariza kelimesiyle Kitap ve Sünnetten çıkarılan ve naslardan [içtihad aracılığı olmadan] anlaşılan sarîh hükme muâdil/denk hüküm kastedilmiş olmaktadır. Zira bu durumda [içtihad sonucu] istinbat edilen fariza da Kur’an ve Sünnetten [içtihada gerek duyulmadan] direkt alınan hüküm mesabesinde olmuş olmaktadır. Hattâbî, Meâlimu’s-Sünen, 4/83
[119] Buharî, Ehâdîsu’l-Enbiyâ, 5, hadis nr: 3461; Tirmizî, İlm, 13, hadis nr: 2678; Darimî, el-Belâğ an RasûÜllâh, hadis nr: 542
[120] Buharî, İlm, 51, hadis nr: 73; Müslim, Salâtu’l-Musâfirîn, 47, hadis nr: 1891-1893
[121] Buharî, Humus, 7, hadis nr: 3116; Müslim, Zekat, 33, hadis nr: 2386; Tirmizî, İlm, 1, hadis nr: 2654 Timizî, hadisin hasen ve sahih olduğunu belirtir.
[122] Beyhakî, Şuabu’1-Iman, Talebu’1-İtm, hadis nr: 1726; Hâkim, ei-Müstedrek adlı eserinde hadisi Katâde—Enes tarikiyle merfu olarak rivayet ettikten sonra şöyie der: “Bu hadis Buharî ve Müslim’in aradığı şartlara göre sahihtir. Hadisin herhangi bîr kusuruna (illet) rastlamadım. Zehebî de bu konuda Hâkim’e muvafakat etmiştir. Hadisin metnini teyid ve takviye eden pek çok şahit bulunmaktadır.
[123] Darimî, Sünen; Tirmizî, İlm, 2, hadis nr: 2656 Tirmizî, hadisin hasen ve garîb olduğunu kaydeder.
Sünnetin Önemi ve Peygamber’in Buna Dair Teşvikleri
[124] Tirmizî, İlm, 4, hadis nr: 2788; İbni Mâce, Mukaddime, 22, hadis nr: 249
[125] Darimî, Mukaddime, Fazlu’l-İlm ve’1-Alim, hadis nr: 354
[126] Tirmizî, el-İlm, 19, hadis nr: 2696 Tirmizî, hadisin garîb olup sadece bu veçhiyle ma’ruf olduğunu belirtir.
[127] Müslim, îman, 6, hadis nr: 118; Hadisi benzer lafızlarla Nesâî, İbni Mace (Zühd, 18, hadis nr: 4187) ve kısmen Tirmizî (el-Birr ve’s-Sıla, 65, hadis nr: 2080) rivayet etmiştir.
[128] El-Hantem: Yeşil testi, ed-Dubbâ’: İçki kabı olarak kullanılan kuru kabak, en-Nakîr: ortası oyulmuş ahşap, el-Mukayyer: Ziftle kalaylanmış kap demektir.
[129] Ahmed, el-Müsned, 4/206
[130] Buharî, Ezan, 18, hadis nr: 631
[131] Müslim, Hac, 15, hadis nr: 3124; Ebu Dâvud, Menâsik, 78, hadis nr: 1968 Muhammed Salih Ekinci, Hüccet Değeri ve Tedvin Açısından Sünnet, Rağbet Yayınları: 70-74.
KAYNAK : Muhammed Salih Ekinci, Hüccet Değeri ve Tedvin Açısından Sünnet, Rağbet Yayınları